46

909 109 101
                                    

Yazardan

Jeongin'in bağırışıyla aşağıdaki ebeveynleri yukarı koşmuş, hemen yan odasındaki Hyunjin de odaya dalmıştı.

"Jeongin? İyi misin? Ne oldu?"

"Hyunjin! Oyuncakların altındalar!"

"Ne var oyuncakların altında Jeongin? Tanrım sen yardım et!" diyerek yavaşça balkona ilerlerken Chan, Seungmin ve Miya da odaya ulaşmışlardı. Miya hızlıca abisinin yanına gidip sarıldı.

"Hyung iyi misin? Hyunjin dayı bir şey mi yaptı?"

"Hyunjin?" Chan da kaşlarını çatarak sorduğunda Hyunjin olduğu yerde çırpındı.

"Yok daha neler! Ya saçmalamayın ne yapmış olabilirim? Misafir falan dedi duymadınız mı? Benimle ne alakası olabilir?" Jeongin derin bir nefes alıp ofladı. Sadece odasındaki o tatlı canavarları göstermek istemişti. Balkona geçip peluşlarını odasına doğru fırlatmaya başladı. Miniklerin ciyaklamalarını duymaya başlamıştı oyuncakları azalırken.
Sonunda tüm peluşlarını balkondan çıkardı ve minikler ortaya çıkmıştı.

"Bakın! Sadece onları göstermek istemiştim! Kıyameti kopardınız!"

"Kıyameti koparan sensin yavrum. Ne bağırıyorsun alt tarafı dağ gelincikleri var odanda." dedi Seungmin balkona çıkarken. Dediklerinin farkına sonradan gelinciklerin hareketlendiğini görünce vardı. Hızla Jeongin'e döndü.

"BALKONUNDA GELİNCİKLER VAR! AMAN TANRIM! CHAN BİR ŞEY YAP! O HAŞERELERİ DIŞARI ATIN HEMEN!" üzerine doğru gelen gelinciklerden kaçmak için Jeongin'in yatağına çıktı bağırarak. Chan telaşla etrafta koşuştururken Hyunjin de kuzeninin yanına çıkmıştı.

Jeongin de ne yapacağını şaşırmış gözleriyle iki babası ve kardeşi arasında mekik dokuyordu.
Miya yere oturup elleriyle tahta zeminde ritim tuttu. Üç kez aynı ritmi tekrarladıktan sonra gelincikler yanına toplandılar. Beş küçük gelinciği kucaklayıp odadakilere gösterdi. Herkes şaşkınlıkla ona bakıyorken konuştu.

"İşte! Bu kadar kolay!"

"Nasıl? Miya?" Chan şaşkınlıkla küçük oğluna baktı.

"Miya! Isırır bir şey yaparlar bırak o haşereleri hemen!" diye bağırdı Seungmin endişe ile. Miya gülümseyerek kucağındaki dağ gelincikleriyle yatağa oturdu. Jeongin koşup yanına oturdu ve gelinciklerden birini alıp sevmeye başladı. Gelincikler henüz küçüktü bu yüzden sevimli duruyorlardı. Chan da merakla yanlarına gelip inceledikten sonra birini de o almıştı. Hyunjin ise Jeongin'in elindekini sevmek için yanaştı.

Seungmin hala onlardan uzak dururken dikkatle bakmayı da ihmal etmiyordu. İçlerinden beyaz kürklü olan gelincik Miya'nın elinden kurtulup ona doğru ilerledi. Seungmin çığlık atınca durup ona baktı gelincik. Sonra fark edilemeyecek bir hızla ilerleyip Seungmin'in boynuna kadar çıktı. Seungmin kaskatı kesildi. Gelincik suratını yaladığında ise kendinden geçti.
Herkes bayılan Seungmin'in başına toplanırken serbest kalan dağ gelincikleri, beyaz kürklü olan hariç, odanın bir köşesindeki oyuncakların arasına dalmışlardı. Beyaz kürklü gelincik Seungmin bayılınca Jeongin'in boynuna dolandı ve ordan onları izledi.

Seungmin koklatılan kolanyadan sonra genizleri yanarak kendine gelmişti. Tam 'Ne oldu bana?' diye soracakken Jeongin'in omzunda uyuklayan beyaz gelinciği görmesiyle çığlık attı.

"Aman tanrım! Jeongin! Size o haşereleri dışarı atın demedim mi?" Uyuklayan gelincik birden zıplayıp Jeongin'in kapüşonlusuna saklandı.

"Ama anneee! Çok tatlılar onlara bir bak!" Miya kucağındaki hayvanları göstererek yalvarırcasına konuştuğunda Seungmin daha da kızmıştı.

Listen To My Heartbeat [Hyunin]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin