16

1.7K 246 97
                                    

"Hangisinden sipariş edelim?" Changbin hyung ve Felix'i öyle gördükten sonra aç olduğumu söylemem üzerine doğruca Changbin'in arabasına binip bir pizzacıya gelmiştik. Oturduğumuz masada Felix şuan bana kızgın bakışlar atıyordu ama neden atıyordu hiçbir fikrim yoktu.

"Ben bilmiyorum. Siz ne sipariş ederseniz ondan yerim." dedim. Pizza türleri hakkında bir bilgim yoktu. En son dokuz yaşlarımdayken yetimhanede yapılan bir partide yemiştim.

"O zaman bir tane Neopolitan Pizza ve Romana Pizza alalım, büyük boy olsun. İçecek olarak kola uygun mudur?" diye soran Hyunjin'i, Felix ve ben kafamızla onaylamıştık. Changbin hyunga sormamıştı bile.

"Dört tane de kola olsun lütfen." dedi. Garson önümüzde eğilip siparişlerimizi iletmek üzere kasaya doğru ilerledi.

"Bu sırada sizi tanıştıralım değil mi? Changbin bu Jeongin, Jeongin bu da Changbin. Ve Jeongin'in yanındaki-" soran gözlerle bana bakarken cevap vermeme kalmadan Changbin konuştu.

"Felix, tanıyorum." Hyunjin birden Changbin'e dönmüştü.

"Gerçekten anlattığın-" Changbin hyung peçetelikten peçete alıp Hyunjin'in ağzına tıkıştırmıştı.

"Lan ne yapıyorsun? Rezil ettin beni!" diye çıkıştı ağzındaki peçeteleri çıkarttıktan sonra.

"Ne rezil olması biz bizeyiz." dedim. Felix gülmesini durdurmaya çalışırken pizzalarımız gelmişti. Yemeğe başlarken Changbin eliyle Hyunjin ve beni göstererek konuştu.

"Peki siz tam olarak nereden tanışıyorsunuz onu anlayamadım."

"Seungmin hyung ve Chan eniştemin oğlu oluyor kendisi."

"Oha gerçekten mi? Çok şanslısın böyle bir aileye sahip olduğun için." şaşkınlıka ona baktım. Babalarımı tanıyordu demek.

"Teşekkür ederim." başımı önüme eğip pizzamdan ilk ısırığımı aldım. Sanırım hayatımda yediğim en güzel şeydi. Kaşarı erimişti ve çok fazla uzuyordu. Tadı anlatılamazdı, çok eşsiz bir tadı vardı. Gözlerimi büyüterek beni izleyen Hyunjin'e baktım.

"Hayatımda yediğim en iyi şey sanırım."

"Sen bir şey yememişsin o zaman." dedi Felix. Masaya oturduğumuzdan beri ilk kez konuşmuştu.

"Daha güzel ne olabilir ki?"

"Sen hiç ev yapımı browni kek yedin mi?"

"Hayır, sadece hazır satılanlardan almıştım."

"Öyleyse buradan çıktıktan sonra seni bir yere götüreceğim ve parmaklarını yiyeceksin."

"Meraklandım şimdi. Çabuk yiyelim o zaman." elimdeki dilimi hızlı ısırıklar ile yemeye başladım. Masada çok değişik bir sessizlik olmuştu.
Çalan telefon ise bu sessizliği bir anda bozmuştu.

"Alo?"

"......."

"Tamam geliyorum." Changbin hyung aramayı sonladırıp yerinden kalktı.

"Tanıştığımıza memnun oldum ama gitmem gerek." dedi ve Hyunjin ile vedalaşıp koşarak pizzacıdan çıktı.

"Önemli olmalı." dedim.

"Büyük ihtimalle yine kardeşi aradı. Bar köşelerinden toplayacaktır."

"Hyunjin!" Changbin hyung koşarak tekrar yanımıza gelmişti.

"Kavga çıkarmış bu sefer! Tek başıma toparlayamam yardımın gerek!" dedi panikle konuşmuştu.

"Tamam!" deyip ceketini giyinmiş ve endişeyle bana bakmıştı.

"Bana emanetsin. Ne yapacağız?"

"Biz de gelelim zaten doydum."

"Daha iyi olur ama sakın yanımdan ayrılmayın." masaya belli bir miktar para koyup dışarıya koştu. Biz de hemen peşinden kalktık ve Changbin hyungun arabasına bindik.

"Yine bara gitmiş. Kaç kere diyeceğim peşini bırak artık o çocuğun! Her gün bar köşelerinden toplamak beni de onu da yoruyor. Bu sefer bir de kavga çıkarmış!" Changbin sinirle konuşup arabayı sürüyordu.

"Sakin ol Changbin, halledeceğiz." Changbin hyung bir eliyle direksiyonu tutarken diğer eliyle akan gözyaşlarını sildi. Felix'e çevirdim kafamı. Onun da gözleri dolmuştu. Gerçekten seviyordu Changbin hyungu.

"Geldik." Changbin hyung ve Hyunjin arabadan inmiş, hızlıca içeri girmiş ve biz de peşlerinden ilerlemiştik.

"Onu çok mu seviyorsun?"

"Bilmiyorum, sanırım." dedi Felix. Aslında biliyordu. Gözleri her şeyi anlatıyordu.

"Felix, beni de kendini de kandırmaya çalışıyorsun ama işe yaramadığı kabak gibi ortada. Daha önce de dediğin gibi, ona aşıksın." tam konuşacaktı ki içeri girmiştik ve müzik sesinin kendi sesini bastırmasıyla susmak zorunda kalmıştı.

Karşıdaki Hyunjin ve Changbin'in yanına ilerlemiştik. Açıkçası bara ilk defa geliyordum. Yoğun alkol ve sigara kokusu midemi bulandırmıştı. Ses ise kulaklarımı sağır edebilecek kadar yüksekti. Buraya son gelişim olacağına emin olmuştum. Changbin hyung bir çocuğa sarılmıştı.

"Beni ne kadar endişelendirdin haberin var mı?!"

"Hyung özür dilerim. Kalbim beni yine ona götürdü ama o gelmedi. Neden? Ben bu kadar mı çirkinim?" çocuğun yüzünü göremiyordum bu yüzden yorum yapamayacaktım.

"Sen bu dünyada gördüğüm en güzel insansın." dedi Changbin kardeşine.

"Hyung yalan söylüyorsun. Bana her gün anlattığın yanaklarında yıldız olan çocuk daha güzel demiştin." Changbin kafasını ani bir hareketle bize çevirdi. Gözleri Felixteydi.

"H-hayır sen daha güzelsin. Böyle düşünme."

"Ama o zaman Minho beni severdi, neden sevmedi?"

"Minho şerefsizin teki kendi kaybetti, hadi kalk gidelim." çocuğun yüzünü şimdi görmüştüm. Oldukça tatlı ve yakışıklıydı. Yanakları onu bir sincap gibi gösteriyordu. Minho denen kişi bir aptal olmalıydı ki bu çocuğu sevmemişti. Çocuk kafasını bize çevirdi.

"Siz kimsiniz be? Aaaa hyung! Bu yıldız çocuk!" dedi ve Felix'e doğru yürüdü. Felix'in yüzünü elleri arasına alıp kocaman gülümsedi.

"Ben Jisung, sen de yıldız çocuksun değil mi?"

"Yıldız çocuk?" diye sormuştu Felix. Jisung tam cevaplamak üzereyken Changbin hyung eliyle çocuğun ağzını kapatmıştı.

"Az laf çok iş! Hadi gidelim!"








Jisung da geldi haydi buyrun.

Listen To My Heartbeat [Hyunin]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin