56

332 49 46
                                    

"Yani şimdi Hyunjin bizim kanlarımızla yapılan bir iksiri içince hafızasını geri kazanacak öyle mi?" diye sordu şaşkınlık içinde Chan. Jeongin kafasıyla onaylamıştı.

Seungmin bacaklarını tamamen hissettiğinde, hatta yürümeye başladığında gece üç sularıydı. Jeongin Hyunjin'in hafızasını yerine getirecek şeyi açıklamaya o zaman karar vermişti. Söylediğinde ise babaları biraz tedirgin olmuşlardı.

"Jeongin bu tehlikeli değil mi? Bu adam kanımızı nasıl alacak? Hastalık falan bulaştırmaz mıyız? Ayrıca Hyunjin o kanı nasıl içecek vampir mi bu çocuk?"
Seungmin kendine göre haklıydı. Endişeliydi. Hem kuzeni hem oğlu hem de eşi için. Kendine göre sıkıntı olmazdı. İstediği kadar kanını verebilirdi kuzeni için. Ama söz konusu oğlu olunca tereddüt etti.

"Bir sakıncası olmayacak.
Liloria bunu başaracak.
Kan almaktan kolay ne var?
İsteyen kolunu uzatacak,
Sadece birazcık acıtacak."

Liloria'nın konuşması Seungmin'in kaşlarını atmasına sebep oldu. Genç adamın kafiyeli konuşması yeterince sinir bozucuyken bir de kan alabilmek için ikna etme çabaları daha da sinir ediyordu.

"Sen ne anlarsın be? Ailem onlar benim! Endişeleniyorum, korkuyorum! Birazcık acıtacakmış, hah!" diye çıkıştı Seungmin Liloria'ya. Hyunjin oturduğu koltuktan kalkıp şömine başında oturan Seungmin'in yanına gitti ve ona sarıldı.

"Sorun değil hyung. Hatırlamak istemiyorum. Kan vermek zorunda değilsiniz." dedi. Seungmin kalbinin sıkıştığını hissetti. Sarıldığı gencin omuzlarından arkasındaki oğlunu gördü. Hüzünle bakan gözleri buluştuğunda gözyaşları birer birer süzüldü.
Kendini oğlunun yerine koydu. Eğer Chan onu hatırlamasaydı, oğlu kadar dirayetli olmazdı. Belki çoktan ölürdü.
Yavaşça birbirlerinden ayrıldı kuzenler. Seungmin kafasını iki yana salladı.

"İksir mi büyü mü artık neyse, sabah Jisung, Miya ve Changbin'i de alıp geldikten sonra yapalım." dedikten sonra oğlunun gözlerindeki ışıltıyı görmek kararından pişman olmayacağına emin olmasına yetti. Jeongin koşup babasına sarıldı.

"Teşekkür ederim baba." dedi.

"Eski günlerdeki gibi mutlu ol yeter. Tek istediğim bu." dedi Seungmin oğlunun sırtını sıvazlayarak.

Bu sırada Liloria ellerini iki kez birbirine vurdu. Evin içi birden genişleyip ortaya yataklar çıktı. Eşyalar havada uçuşup yerlerine yerleşti. Seungmin ve Chan şok içinde olan biteni izledi.

"Artık uyuyabilirsiniz ailece.
Sorunlar çözüldüğüne göre
İyi geçer umarım gece." dedi Liloria ve ortadan kayboldu.

*

Öğlen vakitlerine doğru ufak tefek patırtılara uyandı Hyunjin. Etrafına bakındığında bir şey göremedi ancak patırtılar gelmeye devam ediyordu. Kafasını yastıktan kaldırdığı sırada küçük ve hızlı bir şey üzerine atlayınca çığlığı bastı.

"Günaydın Lord Sam!"

"AAAAAĞAĞAĞAĞAĞAAA!"
Herkes endişe içinde Hyunjin'in sesine uyandı. Seungmin koşarak Hyunjin'in yatağına gitti. Yere düşen kuzenini kaldırmak için eğildiğinde kendisinin de üzerine atlayan küçük yaratıkla sırt üstü düştü.

"Günaydın Elina!" diyerek kendini koklayan yaratığa şaşkın gözlerle bakıyordu. Chan eşinin patırtıyla düşüşüyle endişelendi.

"Neler oluyor tanrı aşkına!? Seungmin!" diyerek eşinin yanına gitti. Gider gitmez o da üzerine atlayan yaratığın gücüyle sarsılıp düştü.

"Günaydın Corol!"

"HAAĞAĞAĞAĞAĞAAĞĞAAAA!" diye çığlık atan bu sefer Chan olmuştu.

"RORY! AİLEMİ KORKUTMAYI KES!" diye öfkeyle bağırdı Jeongin yanlarına gittiğinde. Rory uçarak gelip omzuna kondu Jeongin'in.

Listen To My Heartbeat [Hyunin]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin