Jeongin
Tatil bitmeden önceki son haftayı babalarımla dolaşarak, Hyunjin'i sinir ederek ve bana dans etmeyi öğretmesi için onu zorlayıp darlayarak geçirmiştim. Onunla alay etmek çok eğlenceliydi. Fazlasıyla abartılı tepkiler vermesi, garip hareketleri, ani değişen ruh hali onu daha da eğlenceli yapıyordu.
Bugün ise son gündü ve güzelce ailecek vakit geçirmiştik. Tabi ki Hyunjin de bizimleydi. Lunaparka gitmiş, pizza yemiştik. Akşam eve gelince ise duş alıp yatağıma geçmiştim. Uyumak üzereyken kapımı çalmıştı biri. "Gir" diye seslenip gelen kişiye baktım merakla. Seungmin babam elinde koca bir bardak süt ile gelmişti.
"Sana ballı süt getirdim küçük tilkim. İç bakalım." bardağı bana uzatıp içmemi bekledi. Bir yudum aldıktan sonra konuşmaya başladı.
"Jeongin, stres yapmıyorsun değil mi? Yarın okulun ilk günü ama merak etme. Baban ve ben de oradayız. İstediğin zaman yanımıza gelebilirsin tamam mı?" son cümlesinde saçlarımı okşadı.
"Baba, benden daha fazla stres yapıyorsun. Ben iyiyim, sadece biraz heyecanlıydım o da senin sayende geçti." dedim içini rahatlatmak için.
"Oh iyi iyi. Zaten seni kendi sınıfıma aldırmıştım."
"Ne? Gerçekten mi? Baba torpil geçtiğini düşünürlerse?"
"Düşünsünler. Oğlumu başka birinin sınıfına veremem." dedi hafif bir sinirle. "Hem tüm derslerde başarılı olan bir öğrencisin sen. Sana torpil geçtiğimi düşünmeleri onların aptallıkları olur." ellerimi teslim olur gibi havaya kaldırdım.
"Pekala baba, teslim oluyorum." deyip güldüm. O da benimle birlikte güldü. Elimdeki boş bardağı babama uzatıp teşekkür ettim. Babam da bir iyi geceler öpücüğü ve sarılması verip odadan çıktı.
•••
Sabahın altısına kurduğum alarm gürültüyle çalıp kapandıktan sonra uyumaya devam etmiştim.
Bir süre sonra babam gelmiş ve beni tek kelimeyle kaldırmıştı yataktan."Çikolata!"
"Hani?" diyerek yataktan zıplamış, daha net görebilmek için gözlerimi fal taşı gibi açmıştım. Etrafıma bakınıp çikolata ararken babamın kahkahalarını duymamla kandırıldığımı anlamam bir olmuştu.
"Of baba ya! İnsan bunu evladına yapar mı? Aşkolsun!"
"Aç koynuna kuş konsun güzelim!" diye cevapladı beni kapıdan geçen Hyunjin bağırarak.
"Çok komiksin yine AMCAA!"
"DAYAK İSTİYORSUN JEONGJEONG!"
"Hele bi cesaret et bakalım Hyunjin!" diye cevapladı onu Seungmin babam. Sonra bana döndü.
"Madem kalktın üniformanı giyin bakalım Küçük Tilki." dedi ve odamdan çıktı. Hemen kalkıp banyoya girdim. Elimi yüzümü yıkayıp üniformamı giyindim. Hızla merdivenlerden indim ve mutfağa sesli bir giriş yaptım.
"AMAN YAREBBİ!"
"OHA YA!"
Hyunjin ile mutfak kapısında çarpışıp yere düşmüştük. Nasıl oldu bilmiyorum ama ayağı ağzıma girmek üzereydi. Endişeli Seungmin babam ve kahkahalarla gülen Chan babam yardım edip Hyunjin'i üzerimden kaldırmış sonra da beni yerden kaldırmışlardı.
"Jeongin iyi misin bebeğim? Bir yerin ağrıyor mu? Chan arabayı çalıştır hastaneye gidelim!"
"Ben de iyiyim ya bir şeyim yok! Sağolun!" diye sitem etti Hyunjin.
"Davar gibisin sen bir şey olmaz sana!" Seungmin babam Hyunjin'e çıkışıp beni kontrol etmeye devam etti.
"İyiyim baba bir şeyim yok. Endişelenme." dedim sonunda. Babam son kez sarılıp beni masaya oturttu ve yanıma oturdu.
"Emin misin canım? Eğer-"
"Seungmin çocuğu sal biraz hayatım. İyi işte bir şeyi yok aslan gibi benim oğlum! Pü! Tanrı kem gözlerden sakınsın!" Chan babam masanın başından bana doğru sahte bir tükürük atmıştı.
"Sağol baba ama tükürüğe gerek yoktu." dedim yüzümü buruşturup.
"Eğeğeğ ilgi bulmuş bir de burun kıvırıyo. Bana dönüp bakmadılar bile ulan! Yazıklar olsun ya! Ben ben yüce Hwang Hyunjin yerlere düşmüş siz bir göz bile atmadınız be! Tanrım bana yardım et! Bana güç ver! Bunlar beni öldürecek!" kollarını kaldırıp tavana doğru haykıran Hyunjin'e bakıyorduk hepimiz.
"Daha ne kadar abartabilirsin acaba?" dedi Seungmin babam. Hyunjin biraz mırıldanıp yerine oturdu. Chan babam da oturunca kahvaltı etmeye başladık. Bir süre sessizce yedikten sonra Hyunjin, babama seslendi.
"Hyung, sizin arabalardan birini bana versenize. Okula gidip gelmelik?"
"Senin ehliyetin var mı ki lan düdük?"
"Ayıp ediyorsun enişte! Dört farklı türde ehliyetim var benim."
"Doğru ya! Jeongin, Hyunjinde traktör ehliyeti var biliyor musun?" dedi Seungmin babam.
"Neden? Boş zamanlarında çiftçilik mi yapıyormuş?" dediğimle babamlar kahkahalara boğulmuştu.
"Ha ha so funny huh?" dedi Hyunjin ve kahvaltısına devam etti.
"Hangisini istiyorsun?" diye sordu birden Chan babam. Hyunjin heyecanla kafasını kaldırdı.
"Sizin şu arka garajda yatan mat beyaz Mercedes-Benz G-Wagon'u istiyorum!"
"Bir dakika! BİZİM G WAGON'UMUZ MU VAR?" diye bağırdım. Bir de mat beyaz mıydı yani? Aman Tanrım!
"Ben de istiyorum! Ben de binicem ona! Bana ne!"
"Hayır velet o benim olacak!"
"Sen kime velet diyorsun be! Sırık!"
"Hah! Sırık olan ben değilim sen kısasın!"
"Seni varya!"
"TAMAM! KESİN KAVGAYI! Chan hepimizi arabayla okullarına bırakır."
"Ama-"
"Ama-"
"CHAN BIRAKIR DEDİM!"
"Off!"
"Off!"
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•Bilin bakalım kim okurlarının gazına gelip yeni bölüm saldı?
Yemin ederim tıkanmıştım ama yeni bölüm isteyen olunca birden çeşme gibi şırıl şırıl aktı.Teşekkürler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Listen To My Heartbeat [Hyunin]
FanfictionYetimhanede büyüyen Jeongin ve onu evlat edinen Chan ve Seungmin.