Hyunjin
Jeongin kaza geçirdiğinden bu yana üç ay oldu. Hala uyuyor. Bir kez bile gözlerini açmadı, hareket etmedi. Ondan gelecek tek bir şeye bile muhtaçtık. Seungmin hyung ilk haftalardaki kadar yıkılmış durmuyordu, daha güçlüydü.
Hyungla sanki yer değiştiriyor gibiydi mental sağlıklarımız.
Jeongin'in uyanmadığı her gün, her saat, her dakika ve her saniye kafayı yiyordum. Dizlerim tutmuyor, ellerim titriyordu. Gözyaşlarım dinmek bilmiyordu.
Ona böyle bağlandığımı, böyle alıştığımı bilmiyordum. En acı şekilde öğrendim.Bugün de refakatçi olma sırası bendeydi haftanın diğer üç günü olduğu gibi. Hyunglar öğleden sonra eve dönmüşlerdi. Ben ise Jeongin'in yanındaydım. Elini tutmuş, ona en sevdiği kitaplardan birini okuyordum. Bir gün onunla konuşurken atıvermişti ağzından sevdiği bu kitabı. Anılarına güzel bakmasını sağlamış bu kitap, öyle demişti. Donghyuck'u ve yaptıklarını umursamamayı, hoş görmeyi öğretmiş olmalı ona. Belki de bunca yaptıklarından sonra onu ailesine kavuşturmakta tereddüt etmemesi bu yüzdendi.
Seungmin hyung şahit olduğu birkaç şeyi anlatmıştı Donghyuck hakkında. Jisung ve Felix ise Jeongin'in onlara anlattığı şeyleri anlatmışlardı. Donghyuck sekiz dokuz yaşlarında kötü biri olmayı benimsemiş yalnız bir çocuk için fazla acımasızdı...
Daldığım düşünceler yüzünden kitabı okumayı bıraktığımı fark edince kıkırdadım. Jeongin'in tuttuğum elini sıktım hafifçe.
"Özür diliyorum meleğim, beni affet." dedim. Yine kıkırdadım ve elini dudaklarıma götürüp öptüm.
"Uyanmanı o kadar çok istiyorum ki... Gözlerini açmanı, benimle dalga geçmeni, bana amca demeni o kadar çok istiyorum ki..." gözyaşlarım yine ardı ardına düşerken konuşmaya devam ettim.
"Seni o kadar çok özlüyorum ki Jeongin, üç ay değil de üç asır geçmiş gibi hissediyorum.
Sensiz ne günler gün gibi geçiyor ne saatler saat...
Her saniye ömrümden bir asır götürüyor, yaşlanıyorum.
Sensiz yaşlanıyorum Jeongin.
Sensiz yaşamak bile istemiyorken sensiz yaşlanıyorum.
Sesini duymak istiyorum.
Gözlerini görmek, ellerini tutmak, ellerimi tuttuğunu hissetmek istiyorum.
Gözlerini aç istiyorum, beni gör.
Beni ilk kez görüyormuşsun gibi gör, bana ilk kez bakıyormuşsun gibi bak.
Beni, beni gör istiyorum Jeongin.
Sen böyle uyurken, ben ne zaman uyanacağını bilmiyorken, içimden yaşamak gelmiyor Jeongin.
Ben artık içimden yaşamak gelsin istiyorum.
Güzel gülüşünü görüp her seferinde hayata geliş amacımı tekrar anlamak istiyorum.
Jeongin.
Orada ne arıyorsun, kimi bekliyorsun bilmiyorum.
Neden hala uyuyorsun anlamıyorum ama ben seni bekliyorum.
Burada, tek başıma bu sessizliğin içinde, delirmemek üzere, yalnızca bekliyorum.
Ben, buradayım Jeongin.
Seni bekliyorum."Tuttuğum elini okşadım, öptüm. Gözyaşlarımın dökülen damlalarını temizledim. Kalbim bu sessizliği kaldıramıyorken birden elimin sıkılmasıyla ritmi değişti. Elimin üzerindeki el sımsıkı tutuyordu.
Günlerdir suyun altında boğuluyormuş da su yüzüne ilk kez çıkmış ciğerleri oksijene açmış gibi derin, hırıltılı bir nefes aldı ağzından. Gözlerini açmadı ancak derin nefesler alıp elimi tüm gücüyle sıkmaya devam etti.Elini bırakmadan uzanıp başucundaki düğmeye bastım doktor çağırmak için. Doktor birkaç dakika içinde geldi, Jeongin'i muayene etti. Elimi sıkan eline baktı ve gülümsedi.
"Sonunda uyanmaya karar vermiş demek. Uyaranlara da tepki veriyor. Gözünü açması yakın." dedi. Birkaç şeyi daha kontrol edip elindeki dosyaya bir şeyler not aldı. Daha sonra geçmiş olsun deyip gitti.
Elimi hala sıkı sıkı tutan eline öpücükler bıraktım. Gözlerim yine yaşlarla dolmuştu ancak bu sefer mutluluk gözyaşlarıydı. Sonunda gerçekten mutlu eden o haberi almıştım.
Seungmin hyunga haber vermeliydim ancak telefonu girişteki masaya bırakmıştım. Ona gitmek demek Jeongin'in elini bırakmak demekti. Bırakmak istemedim. Yatağının kenarına kafamı koyup oturduğum koltukta gözlerimi kapattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Listen To My Heartbeat [Hyunin]
FanfictionYetimhanede büyüyen Jeongin ve onu evlat edinen Chan ve Seungmin.