Donghyuck, elbette ki Jeongin'in bugün gitmeyeceğini ve geri geleceğini biliyordu. Son gecesi için Jeongin'e yine bir sürprizi vardı.
Başını kaldırıp uykusunun en derin noktasında olan Jeongin'e baktı. Yataktan çıkmak için kıpırdandığı sırada Jeongin sersemce hareket etti."Jeongin, terlemişsin kalk da üzerini çıkartalım." diye fısıldadı Donghyuck. Jeongin ne olduğunu anlamadan oturur pozisyona geçti ve üzerini çıkarması için Donghyuck'a izin verdi. Ardından Donghyuck da üzerini çıkardı. Yerine uzanmadan önce oda arkadaşına mesaj attı.
'Çabuk gel, ortam hazır.'
Uzandı ve Jeongin'i üzerine çekti. Hiçbir şeyin farkında olmayan Jeongin uykusuna kaldığı yerden devam ederken odaya Donghyuck'un arkadaşı girdi. Telefonunu çıkarıp flaşını açtı ve ikilinin fotoğraflarını çekmeye başladı. Birkaç poz daha çektikten sonra sessizce odadan çıkıp gitti.
Sabah hiçbir şey olmamış gibi uyanan Donghyuck, kendisine sokulmuş uyuyan Jeongin'e gülümsedi. Jeongin çok güzeldi. Güzel olması ondan nefret etmesine sebep oluyordu. Ona işkence etmekten zevk alıyordu. Onu bu şekilde seviyordu ancak Jeongin'in ona boyun eğmemesi işini bozuyordu. Dik başlı aptal Jeongin, ona karşı geliyordu. Bu Donghyuck'un istediği bir şey değildi.
Jeongin yavaş yavaş kıpırdanmaya başlamıştı. Gözlerini hafifçe aralayıp neler olduğuna baktı. Çıplak bir göğüsün üzerinde yatıyordu ve hissettiği sıcaklıktan anladığı kadarıyla kendi de çıplaktı. Hızla doğruldu. Çatık kaşlarıyla az önce üzerinde uzandığı bedene döndü.
"Neden çıplağız biz?"
"Çok ateşli bir gece geçirdik Jeongin."
"Ne biçim bir anlatış biçimi bu?"
"Terledin be işte!"
"Öyle de o zaman." Jeongin fırlatılmış pijamalarını katlayıp çantasına koydu ve dün giydiği kıyafetleri üzerine geçirdi.
Bu sırada Donghyuck da hazırlanmış onu bekliyordu.
"Benimle kahvaltı yapmak ister misin?" diye sordu Jeongin'e.
"Hayır. Chinen ile yapacaktık ama" odadaki diğer yatağa baktı. "Chinen hiç gelmemiş mi?"
"Her neyse o zaman ben gidiyorum."
"Git. Ben de çıkıcam birazdan zaten. Chinen yemekhanede bekliyordur büyük ihtimalle beni." dedi. Daha çok kendi kendine konuşuyor gibiydi.
Donghyuck yan sırıtışıyla odadan çıktı. Hemen peşinden de Jeongin çıktı. Koridorun sonundaki asansöre koştu. Chinen'in onu beklediği düşüncesi ile çağrı düğmesine dört beş defa bastı. Kısa bir bekleyişin ardından asansör geldi ve kapıları yavaşça açıldı. Jeongin boş asansörün aynasında gördüğü kocaman fotoğraf ile donup kaldı.
Jeongin ve Donghyuck sevişmiş gibi bir algı yaratan fotoğraftı bu. Jeongin'in gözleri dolmuş, taşıyordu. Hızla fotoğrafı aynadan yırtıp aldı. Yemekhaneye çıkmaktan vazgeçip koşarak odasına döndü. Kapıyı kapattı ve daha fazla dayanamayıp arkasına çöktü. Sesli bir şekilde hıçkıra hıçkıra ağladı Jeongin.
"Biliyordum." dedi. "Ona güvenmemem gerektiğini biliyordum." dizlerini kendine çekti ve sarılıp yüzünü kollarına gömdü.
"Ne kadar aptalsın Jeongin! APTAL!""Ağabey?" Jeongin kapının arkasından gelen sese kulak verdi.
"Ağabey? Sensin mi? Ağlıyorsun?" Jeongin cevap vermeden sessizce ağlamaya devam etti.
"Ağabey? Kapı aç! Ne olmuş sana?" Chinen kapının ardından ses gelmeyince koşarak oradan ayrıldı.
Müdürün odasına kapıyı çalmadan hızla girdi."Bu ne terbiyesizlik!" Müdür Kim çocuğu azarlamak üzereyken Chinen odadaki çifti fark edip onlara doğru konuştu.
"Ağabey kapı açmıyor! Ağlıyor! Bir şey oldu Ağabeye!"
Chan ve Seungmin Chinen'in yarım yamalak korecesi ile anlattıklarıyla hızla ayaklandılar ve Jeongin'in odasına gittiler.
Chan kapıyı üç kez tıkladı."Jeongin? İyi misin?"
"Chinen ağladığını söyledi. Bir sorun mu var birtanem?" diye seslendi Seungmin, Chan'ın ardından.
Jeongin yeni dindirdiği ağlamasına tekrar başlamıştı.
"Sadece güvenmek istedim!" dedi. "Neden bu kadar zor?"Chan ve Seungmin önce birbirlerine sonra müdüre baktılar. Müdür de dönüp Chinen'e baktı. Chinen 'ne olduğunu bilmiyorum' bakışları attı.
"Jeongin, kapıyı aç canım."
"Lütfen Jeongin! Kapıyı aç ve sorunu birlikte çözelim hım?"
Jeongin kapının ardından kalktı ve kapıyı yavaşça açtı. Seungmin karşısında ağlamaktan gözleri kıpkırmızı kesilmiş çocuğa şokla baktı.
"Aman tanrım! Jeongin!" gence sıkıca sarılıp saçlarını okşadı. Jeongin şimdi daha çok ağlıyordu. Sarılışa karşılık vermek istedi ancak yapamadı.
"Ne oldu sana böyle?" Seungmin sarılışını gevşetti ve çocuğun gözyaşlarını sildi eliyle. Jeongin cevap olarak elinde buruşturup sımsıkı tuttuğu fotoğrafı uzattı.
"Bana hoşçakal hediyesi hazırlamışlar." dedi Jeongin, Seungmin elinden kağıdı alıp açıp baktığında.
"Bu da ne böyle?" Chan merakla ileri atılıp baktığı fotoğrafı görünce hızla müdüre döndü. "Bunu nasıl açıklayabilirsiniz müdür bey?" dedi.
Müdür ne diyeceğini bilemedi.
"Bu bunun bir açık-laması olama-z! Yapa yapan kişileri cezalan-dıracağı-ma emin olabilir-siniz." diye kekeledi."Eminim yaparsınız!" dedi Chan ve kapıyı kapattı Seungmin ve Chinen içeri geçmiş, yatağa oturmuşlar ve Jeongin'i sakinleştiriyorlarken.
"Özür dilerin ağabey. Keşke dün gelseydim burya." dedi Chinen.
Seungmin onun saçlarını okşadı.
"Senin suçun değil canım, üzülme." dedi."Evet." dedi Jeongin. "Benim suçum, düşmanına güvenen benim."
"Jeongin, bu ne senin ne Chinen'in suçu. Kendinizi üzmeyin lütfen. Bunu yapanların suçu bu."
"Jeongin, çantan hazır mı?" diye sordu Chan. Jeongin onayladı kafasını sallayarak.
"Güzel." dedi kapıya yönelirken. "Hazırlanın, birkaç evrağı da imzalayıp geliyorum. Ardından evimize gideceğiz." ve odadan çıktı.
On - on beş dakika kadar sonra Seungmin'in telefonu çalmıştı. Chan işlemleri hallettiğini ve onları beklediğini söylemişti. Seungmin ayaklanıp Jeongin'e baktı.
"Chan bizi çağırıyor. Eve gidiyoruz." dedi. Jeongin yanında duran Chinen'e döndü ve ona sarıldı.
"Kendine dikkat et." dedi. Chinen de kafasını salladı.
"Sen de ağabey! Mutluluklar!" dedi.Jeongin ve Seungmin bahçedeki arabaya yaklaşırlarken Jeongin bu seferkinin de farklı bir araç olduğunu fark etmişti. Gözlerini kovalayarak Seungmin'e döndü.
"Bu Land Rover Defender mı?" diye sordu. Seungmin kafasını aşağı yukarı sallayıp doğruladı.
"Gerçekten mi?" dedi ağlamaktan çatallaşmış sesiyle.
"Gerçekten!" dedi Chan. "Çok güzel değil mi?"
"Harikaymış."
"Hopla bakalım canavara! Evimize götürsün bizi!" Chan heyecanlı bir şekilde konuşup Jeongin'e binmesi için yardım etti. Ardından eşi ve kendisi de binip evlerine doğru yola koyuldular.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Listen To My Heartbeat [Hyunin]
FanfictionYetimhanede büyüyen Jeongin ve onu evlat edinen Chan ve Seungmin.