Arabada sadece Jisung'un ağlamasının sesi vardı.
"Jisung yeter! Biraz daha ağlarsan gidip Minho'yu döveceğim ve bu işten zevk alacağım." Jisung hemen ağlamayı kesip elleriyle gözyaşlarını sildi. Sevdiği çok belliydi.
"Tamam sustum, ağlamayacağım. Bu arada siz kimsiniz?" bu soru bize yöneltilmişti.
"Ben Jeongin." dedim ve elimi ona uzattım.
"Ben de Felix." Felix de kendini benim gibi tanıtıp elini uzattı.
"Tamam ama hyunglarla ne alakanız var onu anlayamadım."
"Felix benim arkadaşım. Hyunjin ise babamın kuzeni. Changbin hyung ile de Hyunjin sayesinde tanıştık." dedim. Önde oturan Hyunjin dönüp bana baktı.
"Hayret bugün hiç amca demedin." dedi. Dil çıkartıp konuşan Jisung'a döndüm.
"Nasıl ya? Hyunjin hyungun kuzeni kim? Senin Seungmin hocadan başka kuzenin mi var?" diye sordu.
"Seungmin benim babam." Jisung'un gözleri faltaşı gibi açılmıştı.
"Ne?! Yüzyılın çifti ayrıldı mı? Sen mi açtın onların arasını?! Bunu Chan hocaya nasıl yaptı! İnanamıyorum!" ne diyeceğimi bilemiyordum. Benim yerime Hyunjin konuşmuştu.
"Jeongin, Chan ve Seungmin'in çocuğu! Evlat edindiler!" Jisung derin bir 'oh' çekti.
"Vay? Sen de babamın beni doğurmadığı konusunda ilerleme kaydetmişsin?" dedim Hyunjin'e. Ona cevap verme fırsatı bırakmadan Jisung ile ilgilenmeye döndüm.
"Ay öyle desenize! Çok korktum be onlar benim best shipim. Peki kaç yaşındasınız?"
"On sekiz yaşındayız."
"Aynı yaştayız bu süper hangi okuldasınız?"
"Aynı okuldayız. Seni bizim sınıfta gördüm." diye cevapladı Felix.
"Evet doğru! Hatırladım seni evet. Sen şu sessiz çocuksun! Aynı sınıftayız evet!" Jisung aydınlanmıştı resmen.
"Ama senin yıldız çocuk olduğunu bilmiyordum ha!"
"Evet ve Jeongin ile de aynı sınıftayız. Tabi sen bir haftadır okula gelmediğin için bilgin yok. Ve şu yıldız çocuk da neyin nesi?" dedi Felix. Jisung hiç cevaplamadan konuyu değiştirmişti. Kim olduğunu bilmediğim Minho'yu bize uzun uzun anlatmış, daha sonra okulda olan bitenler hakkında konuşmuşlardı.
•••
Felix'in beni götüreceği yere başka bir gün gidecektik çünkü saat geç olmuştu. Hyunjin ile evin önünde inmiş, diğerlerine veda ederek eve doğru yürümüştük. Zile basıp kapının açılmasını bekliyorken Hyunjin bana garip bir şekilde bakıyordu.
"Yüzümde bir şey mi var?"
"Pardon, dalmışım." o sırada kapı açılmış, Seungmin babam hemen bana sarılmıştı.
"Ya! Sonra sarılın içeri girmem gerek! Kıçım donmak üzere resmen ölüm soğuğu!" diyerek Hyunjin hyung bizi ittirerek içeri geçmişti.
"Ölmezsin merak etme!" Hyunjin içeriden bir şeyler söylemişti ama pek anlaşılmamıştı.
"Nasıldı günün? Eğlendiniz mi?" diye sordu Seungmin babam.
"Min, bebeğim neden kapıda konuşuyorsunuz? Hasta olacak çocuk."
"Ah doğru, unuttum. Çantanı ver de içeri geç bakalım." çantamı elimden alıp beni de belimden tutarak içeri sokmuştu. Salona doğru ilerledim. Beni gören Chan babam yanıma gelip sarılmıştı.
"Bebeğimiz çok yorulmuş olmalı. Aç mısın? Hemen bir şeyler hazırlayabilirim istersen."
"Teşekkür ederim baba. Ben tokum ama Hyunjin aç olabilir. Pizzacıdan bir anda kalkmak zorunda kaldık çünkü."
"Ne oldu? Neden bir anda kalktınız?" diye sordu babam.
"Duş aldıktan sonra anlatsam? Kendimi çok kokuşmuş hissediyorum."
"Siz bara mı gittiniz yoksa?" bu sefer konuşan Seungmin babamdı.
Şaşkınlıkla gözlerimi irileştirdim."Sana sarıldığımda aldığım sigara ve içki kokusundan belliydi zaten ama belki birileri yanınızda içmiştir diye düşünmüştüm. Gerçekten bara gittiniz öyle mi! HWANG HYUNJİN! HEMEN BURAYA GEL VE AÇIKLAMA YAP! OĞLUMU NERELERE GÖTÜRDÜN!" Babam sinirle Hyunjin'in odasına doğru ilerledi.
Ben de peşinden giderek açıklama yapıyordum."Baba sakin ol lütfen! Jisung barda kavga çıkarmış onu almak için gitmiştik! Changbin hyung ile beraberdik! Sadece Jisung'u alıp çıktık!"
"Yine Minho mu?" dedi durup bana dönerken. Kafamla onayladım.
"Seungmin, oğlunu bir yere götürmedim. Aynen anlattığı gibi oldu. Jisung'u alıp geri döndük. Bir duş alsın kokusu gider. Bu kadar büyütme!" diye bağırdı Hyunjin kafasını odasından dışarı uzatarak.
"Peki bara onu nasıl soktun? Yaşı tutmuyor."
"Mekan Changbin'in arkadaşının yeriydi. Onunla birlikte girdiğimiz için sorgulamadan aldılar. Jisung yine Minho diye ağlıyordu. Bir de kavga çıkarmış. Biz gittiğimizde olay çoktan bitmişti. Jisung'u alıp çıktık." kafamla Hyunjin'i onayladım.
"Ben bir duş alayım." deyip yanlarından ayrıldım. Üzerimdeki tişörtü kokladım. Gerçekten sigara kokuyordum. Midem bulanmıştı. Hemen odama gidip iç çamaşırı ve geceliklerimi alıp banyoya girdim.
Duş için her şeyi hazırlayıp dikkatli bir şekilde küvetin içine girdim. Cidden hayatımda böyle bir aileye ve sevgiye sahip olacağımı hiç düşünmemiştim. Ben hiç sevgi görmemiş, hep eziyet edilmiş, başkalarının ayak işlerini yapmıştım ve bu sevgi bana rüyadaymışım gibi hissettiriyordu.
Ben birçok arkadaşımın başka ailelere verilişine şahit olmuştum. Herkes gitmişti ve yurtta tek başıma kalmıştım. Yaşım ilerledikçe de anlamıştım ki beni artık hiçbir aile almayacaktı.İçten içe aile kavramından korkuyordum da. Kendi ailem bile beni istemezken başkaları beni neden istesindi ki? Kimseye muhtaç olmayı, birileri tarafından ezilmeyi hiç istemedim, kim isterdi ki?
Şimdi bu aileye sahip olmak cidden rüya gibiydi. Eğer bu gerçekten bir rüyaysa bile hiç uyanmak istemiyordum. Gözlerimi kapattım ve ılık suya kendimi bırakıp derin bir uykuya daldım.
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•Şuan on dokuzuncu bölümü yazıyorum ama o da kısa olacak gibi üzgünüm çocuklar. Uzun yazamama problemim var. Uzun yazınca pıka sarıyorum. İlk iki bölümde anlaşılıyordur bence
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Listen To My Heartbeat [Hyunin]
FanfictionYetimhanede büyüyen Jeongin ve onu evlat edinen Chan ve Seungmin.