10

1.9K 256 115
                                    

Ertesi güne çok erken başlamıştı Jeongin. Cumartesi günüydü ve saat yedide kendiliğinden uyanmıştı. Saati gördüğünde fazlasıyla üzülmüş, ne kadar denese de tekrar uykuya dalamamıştı. Bu yüzden kalkıp yatağını topladı. Kitaplığından aldığı rastgele bir kitapla balkona çıktı.

Saat on bir civarı Seungmin uyandı. Aşağı inip ailesi için güzel bir kahvaltı hazırladı. Oğlunu kontrol etmek için üst kata çıktı ve koridorun sonundaki odaya kapıyı çalarak girdi. Toplu bir şekilde duran yatak ona panik yaptırmıştı.

"Jeongin? Burada mısın?" seslenip odada ilerledi. Balkona yöneldiğinde peluşlarının arasında elinde kitapla uyuyakalan oğlunu fark etti. "Tanrıya şükür." dedi rahatlayarak. Gidip yanına çöktü, uyuyan çocuğu saçlarını okşayarak uyandırdı.
Jeongin araladığı tek gözüyle etrafına bakındı.

"Baba?" dedi çatallaşmış sesiyle. Seungmin, oğluna gülümsedi.

"Günaydın bebeğim."

"Günaydın."

"Neden burada uyudun? Bir yerin ağrıyacak." dedi sesinde belli etmediği endişesiyle.

"İyiyim, ağrımıyor bir yerim. Erken kalkınca kitap okuyayım dedim."

"Kaçta kalktın?"

"Yedi." dedi Jeongin mutsuzluğunu belli ederek. Seungmin koluna girip yatağına kadar eşlik etti ona. Ardından kapıya gitti, çıkmadan önce üzerini değiştirip kahvaltıya inmesi gerektiğini söyledi. Jeongin başıyla onayladı.

Seungmin aşağıya inip mutfağa geçti. Eşi ve oğlunun gelmesini beklerken kendine bir kahve yaptı. Jeongin ve Chan merdivenlerde karşılaşıp birlikte aşağı indiler. Mutfakta kahvesini yudumlayan Seungmin'in yüzünde güller açtı eşi ve oğlunu görünce.

"Günaydın beylerim, gelebildiniz sonunda." Seungmin dalga geçtiğinde Chan eşine bir öpücük verip masadaki yerine geçti. Jeongin de aynı şekilde babasının yanağından öptüğünde Seungmin kıkırdadı "Ay utandım!" deyip yerine oturdu.

Kahvaltıdan sonra birlikte mutfağı toplarlarken Jeongin dün gece düşündüğü konu üzerine konuştu.

"Baba" diye seslendiğinde ikisi de dönüp ona baktı. "Dün gece düşündüm de haklısınız."

"Ne konuda bebeğim?" diye sordu Seungmin.

"Okul konusunda, zorlandığım doğru. Yeni okulda da zorlanacağım tabi ama sürekli devam eden bir zorbalığa maruz kalmam en azından. Hem siz de varsınız, alışmam daha kolay olur."

"Yani okulunu değiştirmeyi kabul mu ediyorsun?" Chan şaşkınlıkla sorduğunda Jeongin kafa salladı. Seungmin elindeki son tabağı da makineye yerleştirip Jeongin'e sarıldı.

"Ah benim akıllı bebeğim! Biliyordum kabul edeceğini. Aferin sana!" diyip yanaklarını sıktı oğlunun.

"Of baba! Yanaklarım sarkacak!" Jeongin babasının elinden kurtulup Chan'a sığındı. Chan da aynısını yapınca Jeongin çareyi mutfaktan kaçmakta buldu. Salona geçti ve arkasından babalarının gelip gelmediğine baktı. Gelmediklerini görünce rahatlayıp koltuğa serildi.
Televizyonu açıp izlemeye başladığı sırada Seungmin gelip kapattı.

"Jeongin kalk hadi! Okul naklini aldırmaya gidiyoruz." dedi. Jeongin şaşkınlıkla baktı.

"Erken değil mi ki? Birkaç gün kala yaparız. Hem okulda birileri var mı?"

"Jeongin! Okullar ara tatillerde açık olur. Ayrıca bilmem farkında mısın ama okul bizim, dedenin. Tekrar ediyorum DEDENİN. O yüzden şimdi kalkıp giyin." Seungmin salondan ayrılıp üst kattaki odasına doğru ilerledi.

"Dedemin benden haberi yok diye biliyordum?" diye seslendi babasına.

"Sürpriz olacak!" Jeongin kafasını iki yana sallayıp oturduğu yerden kalktı. Odasına çıkıp giyinme odasına yöneldi. WWF dolabından beyaz bir kızıl tilki sweatshirt giydi. Siyah bahçıvanı da üzerine çekti. Sağındaki ayakkabı dolabından beyaz spor ayakkabısını da ayağına geçirip aşağı indi.

Babaları aşağıda onu bekliyordu. Jeongin hızla yanlarına gitti ve garaja giden kısa tünelden geçtiler. Chan Jeongin'e yaklaşıp kulağına fısıldadı.

"Gidip beğendiğin bir aracı seç." Jeongin sevinçle yerinde zıpladı ve gri Audi Q7'ye koştu. Eliyle arabanın kaputuna vurunca alarmı çalmaya başladı. Seungmin kahkaha atarken Chan koşup şifreli dolaptan arabanın anahtarını alıp susturdu. Kilidini açıp seslendi.

"Binin hadi! Ve Jeongin, lütfen bir daha arabalara vurma." Seungmin tekrar kahkaha atarken Chan ona eşlik etmiş ancak Jeongin somurtmuştu.

Arabayla uzun bir yolculuk geçirdikten sonra Jeongin'in okuluna varmışlardı. Devlet okulundan özel okula nakil için dilekçelerini vermişlerdi. Okul müdürü biraz mırın kırın etse de dilekçeyi işleme koymuştu. Daha sonra oradan çıkıp çiftin çalıştığı -artık Jeongin'in de öğrencisi olacağı- okula uzun bir yolculuk daha yapmışlardı.

Okul müdürü çifti gördüğünde ilk önce bir sorun olduğunu düşünmüştü. Sonra çiftin oğullarının nakli için geldiklerini duyduğunda şaşkınlıktan küçük dilini yutacaktı.
Hiçbir problem olmadan Jeongin'in okul değişim işlemi tamamlandıktan sonra okuldan çıktıkları sırada Seungmin'in telefonu çaldı.

"Efendim Hyunjin?
Erken değil mi?
İnsan bi haber verir! Dışardayız biz!
Tamam tamam! Biz de evde oluruz bir saate.
Bay." ilgiyle kendisine bakan ikilide göz gezdirdi Seungmin. Sonra açıklama yaptı.

"Hyunjin son dakika bilet bulmuş ve otobüsle değil uçakla gelmiş! Bir saate evde olurum dedi."

"Zaten eve gitmiyor muyuz? Niye bu kadar sinirlisin?" diye sordu Chan.

"Alışverişe gideriz, gezeriz diye düşünmüştüm!"

"Başka zaman gideriz artık baba, üzülme." Jeongin'in tesellisi Seungmin'i gülümsetti. Hep birlikte arabaya binip eve doğru yola çıktılar.

Eve Hyunjin'den önce varmalarını fırsata çeviren Seungmin hemen üzerini değiştirmeye koyulmuş, Chan da yemek yapmaya başlamıştı. Makarna haşlayıp beşamel sosla fırına sürmüştü. Yanına da eşinden güzel bir salata yapmasını isteyecekti.

Bu sırada Jeongin salonda babasının mutfaktan kovalaması sonrası somurtarak oturmuş film izliyordu. Sıkılmaya başladığı sırada kapının zili çaldı. Kapıya koştu ve açtı. Karşısında inanılmaz yakışıklı bir genç duruyordu.

"Buyrun?" dedi sakince, içinde çığlık atan kendini susturup, "kime bakmıştınız?"

Yakışıklı genç de dalmış ve şoka uğramış gözlerini birkaç kez kırpıp kafasını iki yana salladı kendine gelebilmek için.

"Ben, Seungmin hyung'a bakmıştım ama..." etrafına bakındı bir süre. Sonra tekrar karşısındaki tatlılar tatlısı çocuğa döndü. "Yanlış gelmişim demek ki." dedi. Birden karşısındaki çocuğun gözlerinin aydınlandığını gördü.

"Aaaah! Sen Hyunjin'sin! Hoşgeldin amca! İçeri geç, ben babamı çağırayım." deyip onu orada bırakıp koşarak üst kata çıktı çocuk. Ancak sesini duyabiliyordu.

"Baba! Baba! Hyunjin amcam geldi!" Seungmin odasından çıkıp Jeongin'e baktı.

"O olduğuna emin misin bebeğim? Bekle geliyorum ya da git sen babanı çağır." Jeongin hemen aşağı inip mutfağa girdi.

"Baba! Hyunjin amcam geldi." dedi. Chan kaşlarını çatıp oğluna baktı.

"O olduğuna emin oğlum?" hızlıca mutfaktan çıkıp hala şokla Jeongin'e bakan Hyunjin'i kontrol etti. Bu sırada Seungmin de nihayet aşağı inmişti.

"Hyunjin?" dedi Seungmin genci şoktan çıkarmak adına. Hyunjin ise sadece iki kelime söyleyebilmişti.

"Baba mı?"












Bu bölümden sonraki bölümler kahraman bakış açısıyla yazılacaktır.

Listen To My Heartbeat [Hyunin]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin