Jeongin onlar gittikten sonra kapısını kilitlemiş, tüm gece boyunca yatağında gözünü bile kırpmadan oturmuş, sabah olmasını beklemişti. Gözlerinin altı çökmüş, gözleri kıpkırmızı olmuştu. Uykusuz kaldığı fazlasıyla belli oluyordu.
Düşünmekten kendini alıkoyamamıştı. Gece boyunca yeni ebeveynleri hakkında düşündü. Bir anlık korkuyla onların kötü niyetli olduklarını sanmıştı ya da belki de gerçekten öylelerdi. Ama Seungmin'in ağlayışı aklında sürekli yankılanıyordu.
Saat on gibiydi. Kalkıp odasında yer alan banyosuna girdi ve elini yüzünü yıkadı. Suyu suratına her çarpışında 'şimdi ne yapmalıyım?' diye düşünüyordu. Çözüm bulamadığında ve kafası patlayacakmış gibi hissettiğinde suyu kapatıp geri çekildi. Aynada kendine baktı. 'Kötü değiller Jeongin, güven onlara.' İçinden geçenlere gülümsedi. Sonra hemen soldurdu gülüşünü. 'Donghyuck'a da güvenmiştin.' kafasını iki yana salladı.
Banyodan çıktığında odasını incelemeye başladı. Onun sevdiği gibi döşenmişti. Sevdiği renkte duvarlar, yıldızlı tavan, cam kenarındaki yatağı, üzeri camla kapatılmış balkonu ve çalışma masası, pembe mavi ve kırmızının uyumu içinde rengarenk bir odaydı. Çok uğraşılmış olduğu belliydi. Günlerce uğraşılmış, üzerine düşünülmüş olduğu açıkça görülüyordu.
"Bunların hepsini benim için onlar yaptı." dedi. Çıktığı banyoya tekrar girdi. Orayı da bir süre inceledi. Havlu ve bornozları, sevdiği şampuan ve meyveli duş jelleri, ona uygun losyonlar ve bakım kremleri vardı. Aynalı dolabı açtığında süslenmiş bir kutuda traş makinesi gördü. Üzerinde 'Jeongin'in ilk traş makinesi' yazıyordu ve kalpler çizilmişti. Gülümsedi Jeongin. Diş fırçasını fark etti. Küçük tilki desenli bir kutuda duruyordu. Fayanslarında koşuşturan tilki desenleri vardı. Kapının arkasındaki bornozun da tilkili olduğunu fark etti.
Tekrar odasına döndü. Yastıklarında tilki vardı ve az önce fark etmediği bir sürü tilki peluşu da balkonundaydı. 'Neden bu kadar çok tilki var?' diye düşündü.
Odasındaki diğer kapıyı fark etti. Merakla gidip kapıyı açtı. Burası onun giyinme odasıydı. Tüm kıyafetleri solunda, duvardan duvara sabitlenmiş bir demirde asılıydı. Her şeyi yeni ve rengarenkti. Sağında bir ayakkabı dolabı vardı ve en sevdiği modeller oradaydı.
Yeni ebeveynleri her şeyi ama her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünmüştü. Onlara haksızlık yaptığı düşüncesi birden içini kemirmeye başlamıştı. Ayakkabı dolabının önünde yere çöküp ağlamaya başladı. Yetimhanede fazlasıyla zorbalığa ve istismara uğramıştı. Bazen aşmış ya da üstesinden gelmiş gibi hissetse de yapamamıştı. Sadece deniyordu. Dün gece bu nazik insanları ve kendini bu kadar üzmesinin nedeni buydu. Bilerek yapmamıştı, kalbinin karanlık köşelerinde kalan korkuydu bu.
Başını kendine çektiği dizlerine koydu, ellerini bacaklarına sarıp ağlamaya devam etti.Ta ki Seungmin daha fazla dayanamayıp kapısına vurana kadar.
O da gece boyu ağlamış ve kendini yiyip bitirmişti. Jeongin'e nasıl yaklaşacağını, kendini nasıl kabul ettireceğini, nasıl davranması gerektiğini bilemiyordu. Heyecanı başına bela olmuştu ve korktuğu başına gelmişti. Jeongin asla ona baba demeyecek diye ödü kopuyordu.Önündeki kapıya birkaç kez daha vurdu. Açmayı denediğinde kapının kilitlenmiş olduğunu fark etti. Bu onu daha çok incitmişti. Kalbine bir ağrı saplandı ve daha bir saat önce zar zor durdurduğu ağlayışı tekrar başlamıştı. İçerdeki çocuğa titreyen sesiyle seslendi.
"Jeongin, özür dilerim. Kapıyı-" hıçkırığı boğazına takıldı. Gözlerini sildi ve boğazını temizledi. Tekrar konuşmayı denedi.
"Kapıyı açar-" açılan kapıyla sözü yarıda kesildi.
Jeongin ayakkabı dolabının önünden kalkıp koşarak kapısını açmış ve açtığı kapıdan hızla çıkıp Seungmin'in boynuna sarılmıştı."Baba!" Seungmin kollarını oğluna sıkıca sardı. Gözlerini yumup daha şiddetli ağladı.
"Teşekkür ederim." dedi Jeongin'e. "Teşekkür ederim oğlum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Listen To My Heartbeat [Hyunin]
FanfictionYetimhanede büyüyen Jeongin ve onu evlat edinen Chan ve Seungmin.