Henüz yeni başladığım hikâyemde desteklerinizi esirgemeyip bu yolculukta yanımda olan ilk okurlar olduğunuz için çok çok teşekkür ederim. Sizleri hiç unutmayacak, hikâyem güzel yerlere geldiğinde gün yüzüne çıkaracağım. Yazmak için heyecanla beklediğim öyle güzel bölümler var ki.. En başındayken bu satırları yazıp sonunda tekrar döndüğümüzde buralara bakıp duygulanacağımızı biliyor ve güzel yerlere geleceğimize inanıyorum. Hiç bırakmadan yanımda olursanız minnettar olurum. ❣️
...
"İki insanın birbiriyle karşılaşması kadere, tanıştıktan sonra yan yana kalmaları ise onların gayretine bağlıdır."
-Sabahattin Ali
...
🌼
Kucağıma koyduğum kâsenin içindeki patlamış mısırlara elimi daldırdım. Avuçladığım mısırı ağzıma tıkıştırırken sabahtan beri aynı şeyleri tekrar eden ablama baygın gözlerle bakıyordum.
"Nişanlı olduğundan hiç bahsetmemişti Uras. Parmağında da hiç yüzük görmedim. Ama laf arasında sordum neden takmadığını. Prensip olarak takmaktan hoşlanmıyormuş. Bunun prensibi mi olur?"
Yanımda oturan Çağan kucağımdaki patlamış mısırlardan alıyor, aynı ablam gibi devam ediyordu. "Sonra da böyle yanlış anlaşılmalar oluyor işte. Başın bağlıysa yüzük takacaksın. Zaten hiç gözüm tutmamıştı."
Ablam tepemde bir oraya bir buraya dolaşırken cevabını milyon kez vermiş olduğum soruyu yine sordu. "Sen gerçekten hiç üzülmedin mi İklim? Bak içine atma. Ne varsa söyle, istersen ağla."
Çağan başını hızla salladı. "Tabi öyle. Ablan haklı. Omzum her zaman emrine âmâde."
Onlar aralarında konuşup aynı şeyleri tekrarlamaktan sıkılmazken ağzıma birkaç patlamış mısır daha attım. Bu sırada benden bir tepki bekleyen ablam ve Çağan arasında gözlerim gidip geliyordu.
"Bir şey söylemeyecek misin baldız? Korkutuyorsun beni. Dilini mi yuttun yoksa? Aç bakayım ağzını."
Ağzımdakileri yuttuktan sonra Çağan'ın dediği gibi ağzımı kocaman açıp dilimi de çıkardım.
"İklim!" dedi ablam sertçe. Yine ne yaptım diye düşünürken dilimi içeri sokup ağzımı kapattım ve kızgın ifadesiyle devam eden ablamı dinlemeye koyuldum. "Çocuk hareketlerine bir son ver artık kardeşim. Bir şey söyle.." Artık dolaşmayı bırakıp karşımdaki tekli koltuğa oturmuştu.
"Ben gayet iyiyim ablacığım. O konu benim için kapandı. Bir daha konuşmak da istemiyorum. Siz de uzatmazsanız sevinirim." dedim tebessümle, tane tane.
Çağan ve ablam şaşkın gözlerle birbirlerine bakmaya başladılar. Artık şaşırmaya bir son vermeliydiler. Ne yapmamı bekliyorlardı? Oturup hüngür hüngür ağlamamı ya da depresyondan depresyona girip kendimi yiyip bitirmemi mi?
"Öyle diyorsan öyle tabii. Sen takılmıyorsan harika! Sana erkek mi yok? Elini sallasan yüz ellisi.."
Çağan'ın sözlerine gülerken alayla ona baktım. "Hani nerede yüz ellisi?"
Sorum üzerine gülüşü soldu. Ardından saçlarımı hızla eliyle karıştırdı. "Sen çok biliyorsun her şeyi! O yüz ellisi kapına dayanınca göstereceğim ben sana."
"Ya saçlarımı rahat bırak enişte!" diye cırladım eline vurduğumda.
Çağan'ın dağıttığı saçlarımı düzeltirken ablam aldı bu sefer sözü. "Ben de kendini yerden yere vurursun, seni bu sevdadan vazgeçiremeyiz sanıyordum. Olay bu kadarla kapanacaksa çok iyi." dedi ve işaret parmağını tehdit edercesine salladı. "Bir daha da böyle bir şey istemiyorum İklim! Doğru insanlara aşık ol!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKI VİRANE
Romance"Hep böyle çocuksu mu bakar senin gözlerin?" Enseme doğru yayılan sıcak nefesi, tenimi yalayıp geçiyordu. İçim titrerken, devam etti şiir okuyan yumuşak sesi. "Hep böyle içinde uzak bir ışık mı yanar? Bakışlarında beni dinlendiren bir şey var; Kıyıs...