3. Bölüm • Sürpriz •

1.4K 443 266
                                    

Oylarınızı ve yorumlarınızı eksik etmezseniz çok sevinirim ⭐

🌼

"Dur Gece, yapma."

Kedimin durmadan bana sırnaşıp onunla oyun oynamam için çabalamaları sonucunda tek gözümü güç bela açmıştım. Sevimli yüzünü görünce diğer gözümü de açtığımda Gece'nin sırtını okşarken hem gülüyor hem söyleniyordum.

"Ama senin bu uyandırmalarını ne yapacağız küçük hanım? Birde tatlı tatlı bakıyorsun ya, dayanamıyorum ben."

İstediğini alan Gece, bir anda yataktan inince kızgın gözlerle onu takip ediyordum.

"Bu muydu yani? Bir-iki okşanma için mi uyandırdın beni?"

Cevap beklercesine bakıyordum arkasından ama o tüm asilliğiyle odamın açık olan kapısından çıkıvermişti.

"Kendimi kullanılmış gibi hissediyorum..."

Homurdanırken çoktan ayaklarım soğuk zeminle buluşmuş, lavaboya gidecekken aşağı kattan gelen kahkahalar yönümü dışarıya çevirmişti. Bu sesler de neydi?

Bir yandan esniyor, diğer yandan kafamı kaşıyorken yumuk gözlerle elbette önümü göremezdim. Odamdan çıkamadan kapıya serçe parmağının çarpmasıyla neye uğradığımı şaşırmış, kendimi yerde bulmuştum.

"Ah! Ayağım, bacağım koptu!" diye acı dolu bağırışlara başladım.

Her şeyi abartmakta üstüme yoktu tabi. Ama olsundu. Birilerinin gelip ilgi göstermesini istiyordum.

Parmağımı hüzünlü gözlerle ovuştururken tepemde birisinin dikildiğini fark ettim.

"İklim, iyi misin? Ne oldu sana?" Telaşlı sesin sahibini tanımamak mümkün değildi.

İlgi isterim derken bahsettiğim kişi Baran değildi elbette. Hem onun ne işi vardı bu saatte, burada?

Sıkıca kapattığım gözlerimi zorla da olsa açarak sahte tebessümle hemen önümde, bana tepeden bakan Baran'a çevirdim.

"Parmağımı kapıya çarptım da.."

"Gel böyle." Nazikçe uzattığı eline baktım. Şu an nasıl da isterdim elini havada bırakıp çekip gitmeyi ama işler öyle değildi işte.

Baran aile dostumuz oğlu, benim çocukluk arkadaşımdı. Evet, arkadaştı. Yani en azından benim için öyleydi. Fakat gelin görün ki ailelerimiz kendi kafalarında bizi başgöz etmişlerdi bile. Sadece bunu dile getirmiyorlardı o kadar. Benim gibi bu durumun gayet farkında olan Baran da hislerine yenik düşmüştü maalesef. Bana karşı bir şeyler hissediyordu, biliyorum. Ama benim hislerim çocukluk arkadaşından öte değildi, olamazdı da.

Baran'ı asla kırmak istemiyor, onun nazik tavırlarına kaba davranmak istemiyordum. Başkası olsa bu durumda yüzüne bakmazdım ama Baran ailelerimizin kurbanıydı işte. Onların baskısını ona yükleyemezdim.

El mahkûm, küçücük elim onun kocaman elinin içinde kayboluvermişti. Ayağa kalktığımda çekiverdim elimi hemen kendime.

"Saat epey erken. Senin burada ne işin var?" Bodoslama dalmıştım tabii. İçimdekileri dışarıya böyle yansıtmasam daha kibar olabilirdim.

Fakat Baran bunu asla umursamadan yine aynı tebessümüyle yanıtladı. "Annem, babam, ben.. Kahvaltıya geldik. Senin haberin yok muydu?"

Güldüm.

Benim neyden haberim oluyordu ki zaten? Babam bilerek bana haber vermemişti. Haberim olsaydı ne yapıp edip kahvaltıya katılmayacağımı biliyordu çünkü. Ve her zaman olduğu gibi emrivaki yapmıştı.

AŞKI VİRANEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin