Merhaba sevgili okurlarım 🐣
Bölümlerin gidişatıyla ilgili önemli bilgilendirmeyi bölüm sonunda yapacağım. Es geçmeden okursanız kafanız da karışmamış olur. ✨
...
"Desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır,
Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor,
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini.
Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını.
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm..."-Cahit Sıtkı Tarancı
...🌼
Işıl'ın, telefonun ekranına tırnağını vura vura sosyal medya sayfasını aşağı, yukarı kaydırmasını izliyordum.
"Yok. Bu gece kesinlikle dışarı çıkıp paylaşım yapmam gerekiyor. Beyefendi alemlere akmışken ben öyle kös kös oturamam."
"Hani film izleyip uyuyacaktık?" diye sordum, kaşlarımı kaldırıp.
Gözlerini ekrandan ayırmadan cevapladı. "Ne filmi kuzen? Kuduruyorum ben burada. Oraya gidip boğasım var onu!" Bir minik sinirliydi.
"Eğer yerinde ben olsaydım bana ne derdin?" dediğimde, gözleri beni buldu. "Siz ayrıldınız, bitti. Arkasından gözyaşı dökmek yok. Biz acı çekmeyiz, acı çektiririz. Bu yüzden şimdi her şeyi bir kenara bırak ve kaldır kafanı. Çünkü bebek gibi kuzenimi hak etmiyorlar."
Yüzünde gülümseme belirirken takdir edercesine kafasını salladı. "Bravo! Öğretebilmişim. Ne demişler? Dediğimi yap, yaptığımı yapma." dedikten sonra bir elini olumsuzca salladı. "Sen benim dediklerimi yap ama şu halime bakma hiç. Ağlanacak halim var, boşver."
Dudaklarımı bükerken koltukta ona yaklaştım ve yanağımı yanağıyla birleştirip kollarımı yandan bedenine doladım. "Hayır. Ağlanacak halin yok. Sen çok güçlüsün. En güçlüsün! Seni kaybettiğine yansın o dallama! Gözüm tutmamıştı zaten." dedim.
Telefonunu yanına bıraktıktan sonra ellerini koluma uzattı. "Güçlüyüm tabii. Bizim kimseye ihtiyacımız yok." dedi. Sonra kafasını bana çevirip yanağımdan öptü. "Oy, yiyeyim seni! Şu güzelliğe bak!" diye ekledi. Gülümsedim kocaman.
"Evet hanımlar, kahveler geldi." Üç fincan kahve olan tepsiyle salona giren Yağız'ı görünce gülümsemem genişledi.
"Ooo! Damat kahvesi içeceğiz demek." dedi Işıl, keyifle. Az evvel ağlanıp sızlanan o değilmiş gibiydi şimdi.
"Sevgilim diye söylemiyorum, çok güzel kahve yapar." dedim, yüzümdeki gülüşle.
Kahveleri aldıktan sonra Yağız kendi fincanını da alıp Işıl'ın çaprazındaki tekli koltuğa yerleşti.
Işıl, kahveden bir yudum içtikten sonra beğendiğine dair mırıltılar çıkardı. "Şahane! Eline sağlık. Seni, kızımıza alabiliriz." dediğinde, gülmüştük. Ben de kahveden içtim. Çok lezzetliydi. Sevgilimin eli değdi diye böyleydi bence.
"Ha ama bilmeni isterim ki; İklim benim kanımdır,, canımdır, bi'tanemdir. Onun gözünden bir damla yaş daha akıttığını görürsem külahları değişiriz, haberin olsun!" Işıl'ın işaret parmağını sallayıp biraz da kızgınlık eklediği ses tonuyla devam eden sözleri üzerine Yağız'ın gözleri gözlerime değince tebessümle dudakları kıvrıldı.
"İklim'e gözüm gibi bakacağımdan şüphen olmasın." dedi Yağız.
"İşte buna sevindim. Ama gözüm üstünde, bilgin olsun." dedi Işıl. Bir yudum daha kahveden aldıktan sonra devam etti. "Bu arada... Kahveleri içip kalkarız biz. İklim'le dışarı çıkacağız." Fincanı dudaklarımdan uzaklaştırırken kaşlarımı kaldırdım. Dışarı mı? Daha biraz önce ne konuşmuştuk biz?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKI VİRANE
Romance"Hep böyle çocuksu mu bakar senin gözlerin?" Enseme doğru yayılan sıcak nefesi, tenimi yalayıp geçiyordu. İçim titrerken, devam etti şiir okuyan yumuşak sesi. "Hep böyle içinde uzak bir ışık mı yanar? Bakışlarında beni dinlendiren bir şey var; Kıyıs...