"Bir şiir bir geceye değer,
Bir şiir bir uykuya değer,
Bir şiir bir uyanmaya değer."-Özdemir Asaf
...🌼
Rastgele açtığım şarkıları hep birilerine armağan eder veya şununla benim şarkımız olsun, bugüne ithaf ediyorum gibisinden eşleştirmeler yapardım. Şimdi de bu defterden gelişine açacağım sayfadaki cümleyi bize gönderiyordum. Kendi içimde başlattığım ve adını tam manasıyla koyamadığım şeye.
Yağız ile bana.
Ali Lidar'ın bir dizesiydi.
"Siz hiç, ölmek isteyecek kadar acı çektiniz mi?"
Defter düştü elimden. Bir adım geriledim.
Zihnimde yankılanan cümle zorluyordu beynimi. Öylesine yazılmış bir cümle değildi. Sevdiğim, kendimden bir şeyler bulduğum kısımları yazıyorum demişti. Ölüm diyordu burada. Her muhabbetin sonunu bağladığı ölüm.
Ölmek isteyecek kadar acı çekmek..
Buz gibi oldu ellerim. Üzerine düşünülmesi gereken bir cümleydi ve düşünmeye korkuyordum. Hoşuna gittiği için yazdığı, öylesine bir dize olduğuna inanıyordum. Yoksa ölmek isteyecek kadar acı çekme durumuna gelmiş olamazdı. Gelmiş miydi?
"Yeter abi!" Ceylin'in sitemli bağırışını duyunca irkildim. Panikle yere düşürdüğüm kitabı alıp yerine koydum hemen. Kuruyan dudaklarımı ıslattım. Hızlı adımlarla odadan çıktıktan sonra kulağıma gelen bağırışları takip ettim. Salondaki kimse bıraktığım gibi değildi. Ceylin ve Yağız karşı karşıyaydı. Ecrin endişeli bakışlarını ikisi arasında gezdiriyordu. Onur ise Yağız'ın yanında ve ne yapacağını bilemiyor hâli vardı. Ne oluyordu burada?
"Sonra konuşuruz Ceylin. Hadi, eve bırakayım sizi." dedi Yağız sakince. Ama Ceylin de küçücük bir sakinlik bile yoktu. Çok öfkeli duruyordu.
"Evden kovmanın yumuşatılmış hâli oluyor herhalde bu." dedi Ceylin, siniri hiç dinmiyordu ve abisine karşı bu çıkışı, genellikle sessizliği tercih eden ondan hiç beklemiyordum.
"Tamam Ceylin, yeter." dedi Ecrin. Kolundan tutuyor, ikaz ediyordu ama Ceylin duracak gibi değildi.
"Yetmez! Yetmiyor. Abimizin evinde gönül rahatlığıyla kalamıyoruz bile ya! Bizi istemiyor, görmüyor musun?" diye bağırıyordu Ecrin'e de.
Yağız dudaklarını araladı, konuşacaktı ama yuttu diline gelenleri. Susmayı tercih etti. Ceylin susmuyordu. Gözleri Ecrin'den abisine çevrildi. "Olaylardan sonra bizi teyzemin evine gönderdin, ayrı eve çıktın. Yetmedi herkesi kendinden uzaklaştırmaya başladın. Biz sana geldikçe sen hep kaçtın. Buhranda dedik, anlayış gösterdik. Hâlâ daha göstermeye devam ediyoruz. Bundan asla gocunmuyoruz. Ama kendine zarar veriyor bu."
Durdu, kendisini anlatmaya çalışıyordu. Abisi anlasın istiyordu ve sesini yükselterek yapıyordu bunu. Bağırdıkça daha çok anlaşılacağını sanıyordu.
Ecrin gözleri kapalı, eli boynundaydı. Derin nefes alıp veriyordu arada.
Yağız hiçbir şey yapmıyordu. Kardeşinin karşısında bekliyor ve hiç bölmüyordu. Ceylin hızını alamıyordu.
"Sadece sana da değil ki. Biz de mahvoluyoruz abi! Aşmaya çalışıyoruz olanları, aşacağız. Biraz olsun bizi yanında istesen olacak zaten. Ama her şeyi kendin yaşamış gibi davranıyorsun. Aynı acıyı yaşadık abi." Vurguyla devam etti. "Aynı!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKI VİRANE
Romance"Hep böyle çocuksu mu bakar senin gözlerin?" Enseme doğru yayılan sıcak nefesi, tenimi yalayıp geçiyordu. İçim titrerken, devam etti şiir okuyan yumuşak sesi. "Hep böyle içinde uzak bir ışık mı yanar? Bakışlarında beni dinlendiren bir şey var; Kıyıs...