Merhaba sevgili okurlarım! ✨
Bölüm günü bilinen üzere pazar günü fakat yarınki gündem dolayısıyla arada kaynamasını istemediğim için şu saatte son düzenlemeleri de halledip sizlerle bölümü buluşturmuş bulunuyorum.
Sizlerden ricam da YILDIZA basmanız ve bolca satır arası YORUMLAR yapmanız. Oy sayısı öyle düştü ki, bu durum beni de bir hayli düşürüyor. Ki hikayenin akışı konusunda tam da dara düştüğüm sıralarda sizden gelecek motiveler gerçekten çok değerli olacak.
Keyifli okumalar dilerim! 💖
...
"Boğuk bir bakışın oluyor senin.
Bir girdap derinliğinde kayboluyor gibiyim."-Erdem Bayazıt, Yok Gibi Yaşamak
...🌼
İlay'ın üzerini yorganla iyice örttükten sonra derin bir nefes aldım. Uyuyordu fakat şu an bile kaşları çatılıydı.
Misafir odasından çıkmak için geriye sessiz bir adım attığım sırada, gözlerim odanın banyo kapısına gitti.
"Yağız! Yağız koş! Ay bayılacağım şimdi. Sırılsıklam oldum!"
"İklim? İyi misin?"
"Değilim! Çabuk gel."
"Emin misin? Müsait misin yani?"
"Ay Yağız durma, gel!"
"Burada ne oldu böyle?"
"Musluk mu patladı, ne oldu bilmiyorum. Bir şey yap hemen!"
Başımı sağa sola sallarken önüme döndüm ve odadan çıkıp kapıyı yavaşça çektim. Koridorda ilerleyip sesin geldiği mutfağa girdiğimde, tezgahın orada bir şeyler yaptığını gördüm.
"Uyudu İlay." dedim. Ben ada tezgahındaki sandalyelerden birine otururken omzunun üzerinden buraya doğru baktı.
"Gelirken yiyecek bir şeyler almıştım ben de." dedi ve yeniden önüne döndü. "Onları hazırlıyordum. Yersin, değil mi?"
"Yok, istemem." dedim. Sabahtan beri mideme yalnızca çikolatalı süt girmiş olsa da, Ondan bir şey istemezdim.
"Serkay'ı ne yaptın?" diye sordum biraz sonra. Bedenini bana çevirdikten sonra elindeki iki tabağı ada tezgahına bıraktı. Tabaklarında birinde küçük dilimler halinde börek ve de lokma vardı. Ardından donat ve poğaça olan iki tabak daha yerleştirdi. İlay'ın ve benim sevdiğimiz bir menüydü aslında.
"Emniyete teslim ettim." derken karşımdaki sandalyeye oturdu. "Aslında gidip İlay'ın doğrudan şikayetçi olması gerekiyor, hatta hiçbir şey de bilinmiyor şu an ama İlay o durumda değil diye ertelettim. Amcam sağ olsun, araya tanıdıkları da sokunca bir süre tutabilecekler onu orada." Aklına bir şey gelmiş gibi "Bir saniye..." dedi birden ve ayağa kalktı.
"İlay'la konuştum ben de. İlk iş şikayetçi olacak. Hastaneden darp raporu ve de tacizle ilgili kanıtlar..." Bir meyve suyu bardağını önüme iterken duraksadı. Gerildiğini hissediyordum. "Sen daha iyi bilirsin işte." diye ekledim, sandalyeye oturduğunda.
Burnundan bir nefes verirken şakağını ovdu. Ardından ada tezgahındaki telefonunu aldı ve bir şeyler yaptıktan sonra bıraktı.
"İlay ne olduğunu tam olarak anlattı mı sana? Ben direkt Serkay'ı postalayacağım derken İlay'ın yanında çok olamadım. Şimdi de uyumuş zaten." dedi. Sıkıntılı bir ses tonuyla devam etti. "Darp ve tacizden bahsettin az önce. Doğru mu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKI VİRANE
Romance"Hep böyle çocuksu mu bakar senin gözlerin?" Enseme doğru yayılan sıcak nefesi, tenimi yalayıp geçiyordu. İçim titrerken, devam etti şiir okuyan yumuşak sesi. "Hep böyle içinde uzak bir ışık mı yanar? Bakışlarında beni dinlendiren bir şey var; Kıyıs...