İklim ve Çağan'dan baldız-enişte pozu!
...
"Seni düşünürken
Bir çakıl taşı ısınır içimde
Bir kuş gelir yüreğimin ucuna konar
Bir gelincik açılır ansızın
Bir gelincik sinsi sinsi kanar.."-Bedri Rahmi Eyüboğlu
...🌼
"Kuzey, Uygar, Baran ve Asaf bir takım olsak... Ciho, Çağan, Yağız ve Onur olsa ama ben dışarıda kalıyorum bu sefer." dedi Yamaç. Eli çenesinde gezerken, durumu çözmeye çalışıyordu.
"Birinin hakem olması gerekiyor. Ben hakem olayım. Zaten çok iyi oynayamıyorum." dedi Onur.
Yamaç'ın aklına yatmış olmalı ki ellerini birbirine vurdu. "Tamam o halde! Onur yerine ben girersem, tamamdır! Nasıl takımlar?"
Yan yana duran Baran, Uygar, Kuzey ile benim iki yanımdaki abim ve Çağan, çaprazımdaki Cihangir ve Onur onaylayan sesler çıkarıyordu.
"Olmaz!" dedim bir anda. Herkesin gözleri bana döndüğünde ani çıkışıma karşılık tatlı tatlı gülümsemeye çalıştım. Sanki ben oynayacakmışım gibi müdahale de bulunmam tuhaf kaçmış olabilirdi belki. "Yani, şey... Abim ve Çağan aynı takımda olsun. İki bacanak... Ay yok, enişte-kayınço oluyorlardı." Ellerimi havada salladım. "Neyse ayrıntılarda boğulmayalım. Hani beraber olsunlar ki ablam ve ben de ikiye bölünmeyelim."
Abimin diğer yanındaki ablama gözlerimi çevirdim ve kaşlarımı kaldırdım. "Öyle değil mi abla? Abim ve eniştem bir takım olsunlar."
Buraya gelmeden önce ablamla bunun konuşmasını yapmıştık. Bundan sonra Yağız'ı da araya katacak ve emeline ulaşacaktım! "Aynen." dedi ablam başını sallarken. "İklim'e katılıyorum."
Memnuniyetle gülümsedim. Ne dersem bu cümleyi söylesin diye ablamın başında bir sürü konuşmuştum. Yoksa kolay kolay bana katılmazdı.
"İyi madem. Öyle olsun." dedi Uygar.
"O zaman son durumu ben söyleyeyim!" dedim hevesle ve ekledim. "Yağız.." derken gözlerimi Ecrin'in yanındaki Yağız'a çevirmiştim. "Cihangir, abim ve de biricik eniştem! Kabul müdür?" Hiç cevap beklemeden neşeyle gülümsedim. "Ben de öyle düşünmüştüm! O zaman maç başlasın!"
Erkekler sahaya geçerken, Cihangir kalın çerçeveli gözlüğünü çıkardı. Gözlerini çıplak görmeye alışık olmadığım için tuhaf olmuştu böyle. Ama yalan yok, her türlü yakışıklı çocuktu.
Güneş gözlüğünü İlay'a uzattı ve "Sana emanet." dedi. İlay gözlüğü alacağı sırada "Aman, yavaş." dedi Cihangir. Ağır hareketlerle ve özenle eline bırakıyorken, İlay bu yavaşlığa dayanamamış olmalı ki gözlüğü çekti bir anda.
"İlay!" dedi Cihangir gözlerini korkuyla açarak.
"Ne var?" dedi İlay.
Cihangir kendini sakinleştirmek ister gibi nefes aldı ve gülümsedi. "Spor çantamın içinde güneş gözlüğünün kabı var. Oraya koyarsın."
İlay bir cevap vermeden gözlüğü gözlerine taktı ve bana döndü. "Nasıl? Yakıştı mı?" dedi.
Cihangir'in ufaktan sinirlendiğini gösteren gülüşünü gördüğümde gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Yağız da gülüşünü gizlemeye çalışırken, Cihangir'in omzuna elini koydu. "Cihangir hadi. İlay halleder." dedi ve Cihangir'i ilerletmeye başladı. Cihangir'in çocuğunu bırakıyormuş acıklı bakışlarına küçük kahkahalar atıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKI VİRANE
Romance"Hep böyle çocuksu mu bakar senin gözlerin?" Enseme doğru yayılan sıcak nefesi, tenimi yalayıp geçiyordu. İçim titrerken, devam etti şiir okuyan yumuşak sesi. "Hep böyle içinde uzak bir ışık mı yanar? Bakışlarında beni dinlendiren bir şey var; Kıyıs...