66. Bölüm • Kelebekler •

459 113 261
                                    

Merhabalar efendim! Şu sıra bölümleri öyle son anlarda bitirebiliyorum ki... Koşturmaca, yoğunluk... Bölümleri kısa tutmayı da hiç sevmiyorum. Ama öyle ya da böyle gününde bitiriyorum çoğunlukla. Sahiden vaktimin büyük bir kısmını alıyor yazmak. Sizlerden ricam bolca yorum yapıp oyları eksik etmemeniz. Destekleriniz çok önemli. Çok çok uzun oldu yine bölümümüz, hakkını verelim birlikte! 💖

Bölüm şarkısı: Mabel Matiz/ Ahu

...

"aydınlık neyin oluyor senin
gökyüzü akraban filan mı
beni bulur bulmaz gözlerin
şimşek çakıyorum yalan mı
yüzünde yalazını gezdirdiğin
saçlarından tutuşmuş orman mı
akla ziyan bir şey elektriğin

ayışığı mavisi dudaklarından mı
o ışık zenginliği mi giyindiğin
uzay tozları mı yıldızlardan mı
elime dokunduğu an elin
güneşler açıyorum sahi ondan mı
aydınlık neyin oluyor senin"

-Attila İlhan
...

🌼

Hafifçe kıpırdanırken burnumun üzerine bir şeylerin battığını hissettim. Biraz rahatsız etse de burnumdaki koku inanılmaz güzellikte olduğu için mümkünmüş gibi daha çok sokuldum oraya.

Yüz üstü yatıyordum ve elimin altında sertlik vardı. Gözlerimi güçlükle aralamaya çalıştım. Biri vardı yanımda. Onun boyun girintisinde yatıyordum. Yağız'dı elbette.

Kafamı hafifçe geriye çektiğimda, yüzüne bakabildim. Gözleri kapalıydı. Tebessüm ederken tekrardan boynundaki yerimi aldım ve dudaklarımı oraya sürttüm. Elimin nerede olduğunu şimdi anlıyordum. Yağız'ın kaslı kolu... Üzerimizde yorgan vardı ve Yağız'ın üzerinde hiçbir şey olmadığını, görmesem de, kolum sarılı olduğu için sıcak teninin bana direkt nüfuz etmesinden anlıyordum. Ayrıca bedenimin bir kısmı Yağız'ın üstündeydi.

Hava soğuk olmalıydı ama oldukça sıcaklamıştım. Yağız'dan sebep olabilirdi tabii. Fakat ortam da muhakkak aşırı sıcaktı. Bir ayağımı iyice üzerine attığımda, altındaki kumaş pantolonu fark ettim.

Kocaman esnerken yüzümü boynuna kapattım ve derince nefes aldım. Yeni yeni hatırlıyordum dün geceyi. Yağmuru gözüm bile görmüyordu ve Yağız'la, o anda sonsuza dek kalabilirdim. Yağmur sebebiyle sırılsıklam olduğumuz için de Yağız karavana girmemizin daha iyi olduğunu söyledi.

Ben andan öyle çıkamamıştım ki, Onun böylesi geri adım atabilmesi beni şaşırtsa da çok şaşırmamıştım aslında. Kendileri beni kül etmemeye yeminli olmalıydı. Bu özverisine gerçekten hayret ediyordum.

Gözlerim kapandı yine. Uzun zaman sonra bu kadar huzurlu bir uyku çekmek çok iyi gelmişti. Ne kadar sonra bilmiyorum, tekrar uykuya yenik düştüğümü ve yine uyandığımı anladım. Bu defa yanım bomboştu.

Açtım gözlerimi. Yağız'ın sırtını görüyordum yalnızca. Üzerine kazağını geçiriyordu. Sol köşedeki küçük masanın üstünde benim kıyafetlerim yayılmış bir şekilde duruyordu. Ipıslak oldukları için karavandaki ısıtıcıyla ısıtabileceğini söylemişti. İç çamaşırım dışındakileri çıkarıp yorganın altına girmiştim ben de. Onunkiler kurumuş olmalıydı.

Ama çok sıcaktı, aşırı.

"Sıcak," diye sızlandım, kollarımı yorganın altından çıkarıp üzerine koyarken.

Yağız bedenini bana çevirince genişçe gülümsedi. "Günaydın." dedi. Yatağa doğru adımladı ve sonra boş kısma oturdu. "İyi uyuyabildin mi?"

AŞKI VİRANEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin