"Şimdi şiir bence senin yüzündür,
Şimdi benim tahtım senin dizindir."-Sabahattin Ali
...🌼
"Of, acayip acıkmışım!" dedim, iştahla patates kızartmasından yerken. Keşke biraz daha büyük boyunu sipariş etseydim. Gerçi en büyük boyu buydu sanırım.
"Yavaş ye İklim, boğazı kalacak." dedi karşımdaki sandalyede oturan ablam. Benim aksine daha sakin sakin ediyordu kahvaltısını.
"Böyle yiyoruz ama... Yarım saat önce yaptığımız koşunun bir anlamı kalıyor mu diyetisyen hanım?" dedim, ablamın yanındaki İlay'a bakarken. Meyve suyu bardağını masaya bırakırken hafifçe güldü.
"Bir tabak dolusu patates kızartmasıyla olacak iş değil tabii." dedi, çok haklı bir noktaya değinerek. Fakat patates kızartmasını herhangi bir şeye değişebileceğimi sanmıyordum. Diyet falan da dinlemiyordum artık zaten. En fazla bir gün sürmüştü.
"Bu arada..." diye devam etti İlay. Reçelden sürdüğüm küçük parça ekmeğini ağzıma atarken gözlerim ondaydı. "Cihangir bana evlenme teklifi edecek galiba."
Gözlerim irice açılırken "Ne?" dedim, şaşkınlıkla. Ağzımdaki lokmayı zor yutmuştum.
"Gerçekten mi? Nereden anladın?" dedi ablam.
İlay başını aşağı yukarı salladı. "Parmağımın ölçüsünü aldı. Yani bunu çaktırmadan, laf arasında yapıyor gibi baktı ama ben anladım. Basbayağı parmağımın ölçüsüne bakmaya çalıştı. Yüzük alacak sanırım." Çatalını yeşil zeytine batırırken kısa bir an es verdi ve hemen ekledi. "Yani evlenme teklifi dedim ama öylesine bir hediye de olabilir. Bilmiyorum. Şu ara çok fazla evlilikten bahseder oldu, o yüzden öyle düşündüm."
"Sen hangisi olsun isterdin?" diye sordum kaşlarımı sorarcasına kaldırıp. Aslında bu durum beni heyecanlandırmıştı. Sonuçta sevenler birbirlerine kavuşsunlar, öyle değil mi?
"Size özeniyor bence." dedi, sorumu es geçerek. "Nişan, düğün telaşı derken onun da hoşuna gitti. Ama bu, özenildiği için yapılacak bir eylem değil. Cihangir çoğu şeyde olduğu gibi bunu da ciddi görmüyor. Oyun gibi geliyor ona herhalde."
"Bana sorarsan yanlış düşündüğünü söyleyebilirim. Çünkü Cihangir daha önceden de seninle evlenmek istediğine dair şeyler söylemişti. Seni seviyor ve tabii ki ciddi düşünüyordur." dedim. Bundan, Yağız'ı sevdiğime emin olduğum kadar emindim. Fakat İlay'ın şüpheciliğine de elbette anlayış gösteriyordum.
İlay içecekten bir yudum içtikten sonra sandalyeye yaslandı. "Ben de nedense evcilik oyunu gibi gördüğünü düşünüyorum. Bir aile kurmak, evlenmek hafife alınacak bir şey değil. Bunun sorumluluğu..." dedi, gözleri ablam ve benim aramda gidip gelirken.
"İnsan bu hayalleri, gerçekten inandığı kişiyle kurar. Ve eminim sen de bunları hayal ederken hepsinin başrolünde Cihangir vardır. Belki ona izin versen, bir şans tanısan kendini gösterecektir." dedi ablam.
"O şansı verdim çoktan. Yani bir sekiz yıl kadar sonra verebildim ama..." dedi İlay, gülerek. "Muhtemelen evlilik için de bir bu kadar zamanımız var."
"Hiç öyle düşünmüyorum. Cihangir'de bu inanç, kararlılık olduktan sonra o yüzüğü sana takacaktır. Hem şimdi evlilik teklifi etse hayır mı diyeceksin gerçekten?" dedim, meraklı biçimde kaşlarımı kaldırıp.
Az evvel ağzına attığı salata dilimini yutarken elini havada salladı. "Aman, ettiğimiz muhabbete bak. Ne teklifi, ne evliliği? Kendi kendime kurdum öyle. Boşverin." dedi ve tekrar tabağına gömüldü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKI VİRANE
Romance"Hep böyle çocuksu mu bakar senin gözlerin?" Enseme doğru yayılan sıcak nefesi, tenimi yalayıp geçiyordu. İçim titrerken, devam etti şiir okuyan yumuşak sesi. "Hep böyle içinde uzak bir ışık mı yanar? Bakışlarında beni dinlendiren bir şey var; Kıyıs...