Merhaba çiçeklerim. 🌼
Bu sefer iki hafta arayla değil, daha az sürede bölümü bitirdim çünkü geçtiğimiz bölüm Yağız pek yoktu. Sizleri de mahrum bırakmak istemediğim için elimden gelen hızlılıkta bitirdim.
Fikirlerinizi yorumlarda belirtip, oy vermeyi unutmazsanız çok sevinirim. 💫
...
"Gerçek aşkın yolu hiçbir zaman pürüzsüz değildir."
-Jane Austen
...
🌼
İki kardeş vardı. İkisi de aynı abinin kardeşleriydi. Biri sevecek, çok yakın derken, diğeri sevemez diyordu.Olmasını tercih ettiğim ilk kısım, duvarın toz bulutu olduğunu söylüyordu. Bu kadar her şeyi dökmese de zamandan bahsetmişti. Beklenilen zaman, Yağız'ın sevdiği tarafından aldığı yaraların kapanması içindi belki de. Ondan sonra beni görecekti, kalbini açacaktı. Biraz daha her şey aydınlanıyor gibiydi.
Diğer taraf, mümkünlük durumunun derecesini bile söyleyebiliyordu. Hiçti. Ve hatta imkansız.. Bir de mucizeye ihtiyacımız vardı. Ama atladığı bir şey vardı. Ben mucizelere sonsuz inanırdım.
Bu ikili düşünceleri şimdilik kenara iliştirdim.
Ceylin'le kahvelerimizi içmenin ardından birlikte tamirhaneye gideriz sanıyordum ama bunu es geçerek abisinin evine, Ecrin'in yanına geçeceğini söyledi ve gittiğimde Onur'a haber vermemi rica etmişti. Şimdiyse ayaklarım beni Yağız'a götürüyordu.
Yağız'ın gönlündeki yarasının sahibini çok sevdiğini kulaklarım duyduğundan beri, hazmetmeye çalışıyordum. Fakat yediremiyordum bir türlü. Kim olduğunu bilmediğim ve deli gibi merak ettiğim kişinin açtığı yaralar yüzünden Yağız'a yaklaşamıyordum çünkü. Yağız susuyordu hep. Adını şarkılarımla saklıyordu.
Cevabını alamadığım yeni soru şuydu: Yağız hâlâ çok seviyor muydu?
Nefes alma ihtiyacım vardı. Havayı derin derin içime çekmek istiyordum ama bu Yağız'la mümkün oluyordu. Sonunda tamirhaneye ulaştığımda beklemeden içeriye girdim. Önce Onur'u görmüştüm. Bir arabanın yanına çömelmişti. Arabanın altında biri vardı, Yağız olmalıydı fakat tam göremiyordum. Onur, Yağız'a ismini bilmediğim bir aleti uzatıyordu.
"Ooo! Papatya reis gelmiş." Duyduğum neşeli sesle kafamı sola çevirdim. Masanın orada, sandalyede Cihangir oturuyordu.
"Hoş geldin İklim!" dedi Onur tebessümle. Ayağa kalkan Cihangir'e ilerlerken, "Hoş buldum." dedim gülümseyerek. Cihangir bir eliyle belimi kavrayıp yanağımdan öptü.
"Nerelerdesin sen ya?" dedi Cihangir. Benim için çektiği sandalyeye oturdum.
"Buradayım." dedim tebessümümü sürdürürken.
"Ah!" Acı dolu inlemenin geldiği yöne çevirdim bakışlarımı. Yağız arabanın altından çıkmış ve yerde otururken yüzü buruşmuş şekilde kafasını tutuyordu. "Aman, yavaş abi." dedi Onur. Çok acımış mıydı acaba? Öpsem geçerdi belki.
"Bu ne hız yağız delikanlım?" dedi Cihangir. Yanıma oturduğunda çayından içti. Yağız'ın gözleri önce gözlerime değdi. Bu iki saniyelik sürede havayı soludum. Sonunda ciğerlerime doğru düzgün oksijen gidiyordu bence.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKI VİRANE
Romance"Hep böyle çocuksu mu bakar senin gözlerin?" Enseme doğru yayılan sıcak nefesi, tenimi yalayıp geçiyordu. İçim titrerken, devam etti şiir okuyan yumuşak sesi. "Hep böyle içinde uzak bir ışık mı yanar? Bakışlarında beni dinlendiren bir şey var; Kıyıs...