"Bir acı, sonuna kadar yaşanmadıkça geçmez."
-Marcel Proust
...🌼
"Bu yaşta başımıza serseri oldun kardeşim."
"Dedi, haftada kaç posta Serkay'ı döven Cihangir."
"Şu itin adını ağzına alma." dedi Cihangir. Hemen ardından yüzü buruştuğunda, "İlay, ah!" diye inledi. "Yavaş olsana." Yan yana oturan iki arkadaşa pansuman yapan İlay, nefesini üfledi.
"Güzel dayak yemişsiniz." dedi İlay. Malum kişinin kaşına küçük bir yara bandı yapıştırdı.
"İkiye kaçlardı? Bir yerde sayamadım da..." dedi Cihangir. "Onların mekanı tabii, izbandut gibi adamları da toplandı. Teke tek gelselerdi, hepsini indirirdik."
"Uygar engelleyip ayırmasaydı ne olacaktı bilmiyorum." dedi İlay. Malum kişinin işi bitmişti ve Cihangir'in son rötuşları kaldı.
"Ne olacağı mı var? Hepsini indirecektik- Ah! Sen de darbe vur be İlay." dedi Cihangir. Acı ifadesi vardı suratında.
Titreşimde olan telefonumdan sesler duyunca koltuğun köşesine sıkışmış telefonuma baktım. Bilmem kaçıncıya Baran arıyordu ve fakat cevap vermeyecektim. Yaptığı şeyden ötürü öfke doluydum ve bu defa sindirebilecek gibi değildim.
"Bitti." dedi İlay ve malzemeleri küçük çantaya koyup fermuarı kapattı.
"Sağol İlay." dedi malum kişi.
"Yok. Tamamen geçmesi için bir şeyi unuttun." dedi Cihangir. Gözleri, ayağa kalkan İlay'daydı. "Öpücük?" İlay gözlerini devirirken arkasını döndü. "Ah, be! Bu da mı gol değil?" İlay, çantayı masaya bıraktı. "Pişt! Şşt!" Cihangir'in seslenmesiyle ona baktım. Bakışları üzerimdeydi. Kaşını, gözünü oynatırken "Reislikten düşen papatya, iyi misin?" diye sordu.
Dakikalardır tekli koltukta büzüşmüş hâlde çakılı kalıp, tek kelime etmeden durduğum için sorgulaması normaldi.
"Herkes sizi çekti. Bakmadım ama muhakkak her sayfaya yayılmıştır bile." dedim. Sesim cansız çıkıyordu.
"Dert etme sen onu. Araya girip benim kavgammış gibi söylemlerde bulundum ya... Hatta sitelere haberleri ben de koyduracağım ama başlığı istediğimiz gibi değiştireceğim. Zaten her türlü yayılacak, en azından seninle aşk haberleri çıkan Yağız'la değil de benimle olursa düşündüğün gibi bir problem olmaz. Ki kavgaya her an hazır gibi bekleyen bir grup insan da öylesine daldı, kalabalıktı ortam. Bu yüzden sıradan bir bar kavgası gibi lanse edilir. Öyle umuyorum." Başımı omzuma eğerken minnetle baktım Cihangir'e.
Saatler öncesindeki kavgaya kesinlikle dahil olamayıp durduğum yerden bakakalmıştım. Zaten sinirden beynimin döndüğü bir andı, üzerine böyle bir gerginlik de eklenince bayılacak gibi oldum çünkü korktuğum başıma gelmişti. Ki aksi mümkün de olmayacak görünüyordu. Neyseki Cihangir yetişmişti.
"Günlük dozumuzu aldığımıza göre kalkalım biz." dedi İlay. Masanın üzerinden aldığı telefonu cebine sıkıştırırken bakışları bana çevrildi. "Sen buradasın, değil mi? Yağız'la ilgilenirsin."
Gözlerim, çok kısa bir an yeşil gözlere değdiğinde, yüzündeki izlere tekrar tekrar canım acıdı. İlay'a dönerken başımı aşağı yukarı salladım.
"Kalsaydınız. Bu saatte gitmeye uğraşmayın." dedi malum kişi.
"Yok kardeşim. Annem sabah uyandığında beni görsün en azından. Gerçi bu yüzümü görmese daha iyi ama..." dedikten sonra ellerini bacaklarına sürtüp ayağa kalktı. "Neyse, bize müsaade. Mümkünse başka bir kavgaya karışmayın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKI VİRANE
Romance"Hep böyle çocuksu mu bakar senin gözlerin?" Enseme doğru yayılan sıcak nefesi, tenimi yalayıp geçiyordu. İçim titrerken, devam etti şiir okuyan yumuşak sesi. "Hep böyle içinde uzak bir ışık mı yanar? Bakışlarında beni dinlendiren bir şey var; Kıyıs...