Multimedya; Kızlarımızın kafeye giderken giydikleri ve Umaycığımızın söylediği şarkı
İyi okumalar ballı sütlerim 🐝
"Umay hadi geç kalacağız" diye zibilyonuncu kez seslenen mevsime gözlerimi devirdim. İki dakika bekleyemediler.
"Dur geliyorum" dedim ve çekmeceden aldığım dalinimi sıkıp boydan aynadan kendime son kez baktım. Mavi kazağımın bir omzunu düşürmüş, altıma ise etek giymiştim. Ayakkabı olarak kısa topuklu bot tercih etmiştim. Saçlarımı yandan dağınık bir örgü örmüştüm. Bu tarz dağınık saç modelleri bana çok yakışıyor ayol. Canım ben.
Çantamı alıp odamdan çıktım. Hepsi hazır olmuş beni bekliyorlardı. "Şükürler olsun bu günlerde gördük" dedi Zelal ellerini açıp Allah'a dua ederek. "Abartma abartma" diye söylendim.
"Ya siz hepiniz böyle ağır abla gibi giyinmişsiniz. Ben yanınızda çok çocuksu kalıyorum. Keşke bende sizin gibi giyinseydim" dedi Yazgı üstüne bakarak. Evet haklı. Biz biraz ağır giyinirken o çocuksu giyinmişti. Ama bence gayet yakışmıştı giydikleri. Mevsimden aldığı limonlu kazağın üzerine yine mevsimden aldığı kot elbiseyi giymişti. Saçlarını ise iki yandan toplamıştı. Yazgı bugün gerçekten 6 yaşındaki bir çocuğu andırıyordu. Ama ona böyle çocuksu haller yakışıyordu.
Zelal ise tam olarak benim söylediğim kombini yapmıştı. Tek fark benim siyah ceketimi de almıştı. Saçlarını ise düzleştirmiş ve önlerinden bir tutam bırakarak kalan saçlarını arkada toplamıştı.
Mevsimde siyah bir badi giyip altına kot etek giymişti. Saçlarını ise salık bırakmıştı.
"Giydiklerin gayet güzel" dedim yazgıya. Omuz silkti ve dudak büzdü. "Tamam uzatmayalım. Hadi çıkıyoruz. Geç kalacağız yoksa" dediğim sırada ablamın telefonu çaldı. "Efendim?..... Evet... Çıkıyoruz şimdi.... Bir saniye" dedikten sonra bana döndü.
"Umay nereye gittiğimizi söyleyeyim mi?"
"Kim o?"
"Kutay" dedi. "Onane ya?" dediğimde hemen abime lafımı iletti. "Sananeymiş. Öyle söylüyor" dedi ve bir süre sustu. Bir süre daha sustu. Suskunluğu uzun sürünce ablam gözlerini devirdi.
"Kes be kes. Amma konuştun. İyi söylüyorum" dedi bana özür dinleyici bakışlar atarak. Dudaklarımı oynatarak 'sorun değil' dediğimde rahatladı ve kafenin ismini söyledi. Sonra da telefonu kapattı.
"Hadi gidiyoruz o zaman" dediğimde şükür evden çıkabilmiştik. Otobüs durağına ilerlerlemedik çünkü ablamın arabası varmış. Daha doğrusu araba abimin arabasıymış ama abim giderken babamın arabasıyla gittiği için abimin arabası burda kalmıştı. Ablamda da ehliyet olduğu için arabayla gidecektik.
Hepimiz abimin arabasına kurulduğumuzda ön koltuğa geçmenin zaferiyle sırıttım. Ablam da şöför koltuğuna bindiğinde emniyet kemerimi taktım ve ablama döndüm. "Abla babanı arayıp telefonunu verir misin? Keremle ne konuştular merak ediyorum" dediğimde ablam kafasını salladı.
"Arıyorum babamızı hemen" babamızı kelimesini bastırarak söylemişti. Sessiz kaldım. Bir şeyler yapıp telefonu kulağına götürdü.
"Baba bir saniye umaya veriyorum" dedik en sonra telefonu bana uzattı. Telefonu alıp kulağıma götürdüm. "Alo?"
"Efendim kızım" dedi babam. "Keremle konuştunuz mu?" diye sordum direkt. "Konuştuk"
"Eee Bora ile alakası neymiş?" dediğim sırada ablam arabayı çalıştırmıştı. "Borayla Kerem ortaokuldan arkadaşlarmış. Bora senin keremle alakanı öğrenince keremle konuşmuş ve ikisi bir olup sana siper almışlar. Ama merak etme hallettim" dedi babam. Sesinden sırıttığı belli oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sokak Lambası
Roman pour Adolescents"Duvarların var senin. Kimsenin göremediği duvarlar. Evsin sen. Ve o eve kimse girmeyi beceremedi" diyerek ne söylediğini anlattığında hatırlıyorum dercesine kafamı salladım. Noktasından virgülüne hemde. "Ben o eve gitmeyi başardım Umay. Ben o eve...