48 - Yolculuk

297 20 236
                                    

Selaaammm.

Geçen hafta bölüm atamadığım için özür dileyerek başlıyorum. Size bir daha böyle olmayacak diyerek söz vermiştim biliyorum ama malesef yazamadım. Bayramdı biliyorsunuz. Temizlik falan filan derken yazamadım.

Bu arada hepinizin geçmiş bayramını kutlarım.

Çok uzatmadan bölüme geçelim efendim.

İyi okumalaarrr 🧸

Gözlerimi kısmamı sağlayan güneşe olan sinirimi belli etmemeye çalışarak yürümeye devam ettim. Hayır yani hava soğuk, buz gibi. Bu güneşin tepede ne işi var? Güneşi sevmiyorum, sıcağı sevmiyorum. Keşke hava hep soğuk olsa.

"Ooooo yakışır kankama" diyen ayazın sesini duyunca kafamı kaldırdım. Ve güneşle arama girip bana gölge olduğu için ona binlerce kez teşekkür etmek istiyordum. İyi ki uzundu.

Elimde tuttuğum karnemi kendi eline aldı. "Üzerinde Umay Günday yazmasa keşke. Benim diye yuttururdum" dedi takdir belgemi göstererek. Memnuniyetle gülümsedim. "Ablan zeki" dedim egoyla. Sonra da onun diğer eline baktım. "Hani bakayım senin karnene?" dedim ve eline uzandım. Karnesini elime alıp notlarına baktığımda güldüm.

"Kanka hiç gülme ya. Peder gebertecek beni" dediğinde daha fazla güldüm. Boş geçmişti. "İnsan bir teşekkür alır be oğlum" dediğimde ofladı.

"Kızlar nerede?" dedi. "Kapının önünde beni bekliyorlar. Seda hocayla konuşmam gerekti" dediğimde kafasını salladı. "Onlarınkiler nasıl?" diye sordu. "Mevsim takdir. Zelal ve yazgı teşekkür. Bir kaç puanla kaçırmışlar sanırım" diyerek açıkladım. Şimdi Yağızın karnesini sorsam ne olur? Bir şey olmaz ya. Sorayım ben. "Eee şey. Diğerlerinin karnesi nasıl?" dedim. Ay sormasa mıydım ki? Yağızın ve diğerlerinin bana söylediklerine rağmen salak gibi onların karnelerini merak ediyordum. Allah beni kahretsindi. "Yiğit boş geçti. Tembel bu çocuk. Yağız ile Poyraz da teşekkür. Yağız yarım puanla kaçırmış depresyona giriyordu en son" dedi gülerek.

"Anladım. Peki şey ya. Şeye gelecek misiniz? Yani gelecek misin?" dedim toparlamaya çalışarak ama nafileydi. Ayaz zeki bir insandı. Yiğit olsaydı belki yerdi ama Ayaz yemiyordu. Keşke Ayaz biraz daha salak olsaydı. Tek kaşını kaldırarak bana bakması ise her şeyi çaktığını gösteriyordu. Yağızın Trabzona gelip gelmeyeceğini merak ettiğimi çok mu belli etmiştim?

Hala onu merak ediyordum. Ben gerçekten iflah olmaz bir salaktım.

"Trabzonu soruyorsan eğer evet geleceğiz. Hatta senin kuz-"

"Umay" ayazın lafını bölen şey arkamdan gelen sesti. Sese döndüm. Çınardı. Yanındaki arkadaşıyla vedalaşıp yanımıza geldi. "Naber Ayaz?" diye sordu Ayaza önce. "İyi valla ne olsun. Sen?"

"İyi bende. Umay sen nasılsın?" dedi Çınar bana dönerek. Gülümsedim. "İyiyim. Karne nasıl?" dediğimde karnesini kaldırdı. Takdir belgesini görünce baş parmağımı havaya kaldırdım. Sorarcasına bana baktığında ayazın elinden karnemi alıp gösterdim. "Ben burda kendimi çok ezik hissettim. Yiğitin yanına gidiyorum. En azından onun benden de salak olduğunu görüp mutlu oluyorum. Hadi eyvallah" dedi ve asker selamı verip yanımızdan ayrıldı.

"Sömestr da görüşürüz değil mi?" diye sorduğunda kafamı salladım. "Görüşürüz görüşmesine de ben 1 hafta boyunca Trabzonda olacağım. 1 haftadan sonra görüşürüz" dedim. Kafasını salladı. "Tamam olur" dediği sırada bu sefer birisi çınara seslendi. Çınar arkasını dönüp arkadaşına baktı ve tekrar bana döndü. "Ben gidiyorum o zaman. Konuşuruz" dedi. Onayladım. "Tamam tamam. Hadi görüşürüz" el sallayıp arkama döndüğümde beni tekrar karşılayan güneşe olan sinirim sanki şarz yükleniyormuşcasına tekrar yüklendi.

Sokak Lambası Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin