47 - Sırlar

294 22 99
                                    

İyi Okumalar 💛

Oturduğum yerden dik dik Boraya bakarken o ise oldukça rahattı. Hatta biraz fazla rahattı. Bir şey yapacağını ve rahat durmayacağını elbette ki biliyordum. Ama bir sınıfa kilitleyecek kadar ileri gideceğini düşünmemiştim.

Oturduğum yerden ayağa kalktım. Çevreme bakındım. Bana yaptığı tek bir yanlış harekette kendimi savunabileceğim bir şey arıyordum. Malesef ki şuan burda kafasına geçirebileceğim bir tavam yoktu.

Ama...

Sandalyem vardı!

Öğretmenler masasındaki sandalyeye doğru ilerledim. Daha doğrusu masaya. Oraya gelince kalçamı masaya yasladım. Bana yaklaştığı anda sandalyeyi alır kafasına geçirirdim. Ve bu sefer gerçekten katil olurdum. Ama kendimi korumak zorundaydım.

"Kapıyı aç" dediğimde cebinden anahtarı çıkarttı. Masanın üzerine koydu. Sonra da sırıtarak bana döndü. Bu sefer de bir diğer cebinden telefonunu çıkardı.

"Her şeyi baştan dinlemeye ne dersin?" dedi telefonu elinde çevirirken. Benimde telefonum vardı. Eğer ona çaktırmadan birilerini arayabilirsem burdan kurtulabilirdim. Ya da onun dikkatini dağıtıp önündeki anahtarı almam lazımdı. "Biliyorum zaten. Daha ne anlatacaksın?" dedim sorgu dolu sesimle. "Bilmiyorsun. Yağızın ve diğerlerinin bize ne yaptıklarını bilmiyorsun" dedi kafasını sağa sola sallayarak.

"Ne yaptı?" dedim merakla. Ne yapmıştı ki? Bana hep polise verdim diyordu. Yoksa polise vermiyor muydu? Ne yapabilirdi ki? Kaçıracak hali yoktu ya. Çünkü kaçırsaydı bana söylerdi bence.

"Abim bana bir gün geldi ve sizden alması gereken bir intikam olduğunu söyledi. Bizim aynı okulda olduğumuzu öğrenmiş ve benden yardım istedi. Kabul ettim. Direkt olarak Yudumla görüştüm. Çünkü aranız iyi değildi ve Yudum bana yardım edebilirdi" dedikten sonra elindeki telefonu cebine koydu. "Etti de zaten. Birçok öğrencinin önünde senin ailevi olaylarını anlatırken seni üzmeye çalışıyordu. Ki o gün okul çıkışı abim sizi kaçırdığında çok üzgün olmuş ol ki karşı çıkama. Biz hep birlikte ilerledik" elimi alnıma götürüp yavaş bir şekilde başımı ovaladım.

Anlaşılan bütün sırların açığa çıkacağı yerdeydik.

"Yazgı bıçaklandığı gün. Abim hastaneye senin yanına gelmiş. Seni bayıltmış sanırım. Abim seni bayılttıktan sonra Yağızın ve diğerlerinin abime ne yaptığını biliyor musun?" diye devam ettiğinde kaşlarımı çattım. Polise vermişti?

"Polise verdi?" dediğimde gülüp kafasını salladı. "Anlatmış sana anlaşılan. Ama eksik anlatmış. Yağız abimi alıp bir yere götürdü ve bağladı. Sonra da onu öldüresiye dövdü. Yudumun yanında birçok kızla seni sıkıştırmasının intikamını da aldığını düşünüyordu kendince. O çok sevdiğin eniştenle birlikte abimi dövdüler. Sevdiğin adamın nasıl bir canavar olduğunu bilmen gerekiyor" dedi.

Yani neymiş? Yağız Berkay kaçırırken bana söylemezmiş.

Muhtemelen takılmam gereken nokta Yağızın bir psikopat gibi Berkayı kaçırıp dövmüş olmasıydı. Ama benim takıldığım nokta çok başkaydı.

"Kaçırdığını nasıl bana söylemez ya? Bende dövecektim" dedim sinirle. O an Boranın şaşkınlığını görmeye değerdi. Hepimizin psikopat bir şiddet sever olduğumuzu falan düşünüyor olmalıydı. "Senide bozmuşlar" diye mırıldandı. Beni kimse bozmamıştı. Ben onları bozmuş olabilirdim.

"Yudumun seni, pardon sizi o kadar kızla sıkıştırması da bizim planımız" dedi. Ofladım. Tahmin edilebilir bir şeydi. "Peki o gün Yağızların telefonuna bir mesaj geldi. Ne mesajı geldiğini biliyor musun?" dediğinde ilgimi çekmişti. Ben onu tamamen unutmuştum.

Sokak Lambası Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin