Herkes gönlünün muradını elde etmeyi arzuluyordu ama yazık ki peri masalları ve mucizelerle dolu yaşam öykülerinin hiç biri gerçek değildi ve her arzu gerçekleşmek için mutlak çaba gerektirirdi.Bahar ayları kente yeni bir soluk getirmişti. Pencereler çiçeklenmiş, bahçelere düzen gelmişti.
O güneşli güzel günün sabahında hemen işe koyuldu Gülnihal. Geleceğe dair umutlarını yeniden yeşertmiş olmasından mütevellit mutluydu. İlk olarak pencereleri sonuna kadar açıp odayı havalandırmakla işe başladı. Oksijenle birlikte çiçek ve çam ağacı kokusu da odaya süzülürken yatağını toparladı ve geceliğini çıkarıp üzerine en sevdiği sakin ve tek renk elbiselerinden birini geçirdi. Küçük boy bir karpuz şeklini alan karnında hiç bitmeyen bir hareketlilik ile odanın en sevdiği kısmına, yani bahçeye bakan pencerenin önüne geçti. Bir sandalye çekti ve hemen oracıkta duran el işine uzandı. Bebek yastığının kenar fistosunu işlemeye başlayarak ufaktan start vermişti hazırlıklara.
Düşünüp gülümsedi. Gözleri tamamen kısıldı. Son zamanlarda her sabah üzerinde bir ağırlık, yüzünde ve vücudunda hafif şişlik ile uyanıyordu.
Hamilelikte oldukça normal olan bu gibi semptomlar bebegin büyümesi ile doğru oranda artmaya devam edecekti. Bebek 5 aylık yani 20 haftalıktı. Bu hafta da artık orta boy bir patates büyüklüğüne ulaşmış olmalıydı. Buna bağlı olarak anne karnındaki hareketleri de artıyordu. Artık bir fetüs değildi. Elleri, kolları, ağzı, burnu hatta kaşları dahi oluşmaya başlamıştı ve o artık bir bebekti. Tabi en önemlisi annenin bütün duygularını hissetmeye başlamış olmasıydı.
Gülnihal hem bebeğini düşünüp hem maharetini konuştururken Yusuf sabah namazını kardeşleri ile birlikte kılıp odaya geldi.
"Allah kabul etsin, mübarek kılsın inşaAllah"
"Amin" dedi Yusuf takkesini çıkardı tesbihi ile birlikte katladığı zümrüt yeşili, kadife seccadesinin üzerine bıraktı.
"Sana da kolay gelsin"
"Teşekkür ederim" Kocasına bakıp tekrar çekti gözlerini.
"Kendini çok yorma olur mu?"
"Olur yormam" Yumuşak ve sakin ses tonu Yusuf'un kulaklarından girip kalbine dokunup, hiç değişime uğramadan aynı hâliyle çıkmıştı dışarı.
İşiyle meşgul olan karısına baktı "Asude için mi?"
Gülnihal kız çocuğu arzusundan ve rüyalarından bir kez bahsetmişti. Kocasının kendisini anlıyor ve inanıyor olmasını büyük bir nimet olarak kabul etti ve kucakladı. Yusuf, Asude ismini onun ağzından duymuş olmanın Gülnihal'i ne kadar mutlu hissetirdiğini bilseydi keza, tekrar tekrar söyleyeceği muhakkaktı.
Başını kaldırıp gülümsedi kocaman "evet" durakladı "Kendimi ve seni umutlandırmış olmaktan korkuyorum. Sadece hislerim bu yönde ve rüyalarıma gizlenmiş bir hayra sonsuz bir bağlılıkla tutunuyorum. Yoksa Rabbim erkek bebek nasip ederse ona da aynı bu şekilde sevineceğim. Cinsiyet asla önem taşımıyor. Sağlıklı, sıhhatli olsun, bize de onu güzel yetiştirmek nasip olsun inşaAllah. Gerisi hiç mühim değil. Ben onu daima tükenmez bir sevgiyle seveceğim, ömrüm vefa ettiği sürece koruyacağım ve okyanus kadar büyük bir şefkatle büyüteceğim"
"Amin" dedi Yusuf. Yatağın kenarına Gülnihal'in karşısına oturdu. Yüzündeki kaslar küçücük esnedi "Biliyorum"
Gülnihal esefle karışan çocuksu ifadesini takındı ve gözlerini kocasına çevirdi.
"O zaman neden uzun uzadıya anlattırıyorsun bana"
"Tam da şuan ki ifadeni görmek için"
Beklemediği yerden gelen cümle ile göz bebekleri büyüdü Gülnihal'in. Başını dikleştirdi, göz süzdü ve dışarı baktı, kendini sıkarak. Mutlu olmuştu ama bunu fazla belli etmemek için direniyordu. Bütün çabası fazla çocuksu gözükmemek içindi. Mimik deryasında bir küçük çırpınış gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güz Sancısı (Beyzadeler Konağı)
General FictionYaşamaya başladığı his karmaşası beraberinde bir sarsıntı ile geldi Yusuf'a. Bu o değildi. Başını daha da dikleştirip tek kaşını kaldırdı. "Senin için hazırladığım sürprizi beğenmişsindir umarım. Malum gizlenmek beni epey uğraştırdı. Ama değdi. Ve y...