Gurunu ve nefretini gecenin koynuna bırakıp yanına oturdu.
"Buradayım uyu sen haydi" yanıt vermedi Gülnihal, başını kocasının omzuna bıraktı ve tamamen yaslandı. Hala korkuyordu.. Kendinde de sayılmazdı, Eğer öyle olsaydı belki Yusuf'a bu şekilde yaklaşmazdı..Ya da Yusuf.. Normal bir anda dönüp bakmazdı, şimdi bebek gibi ilgilendiği kıza. Sağ eli ile de Yusuf'un üzerinde ki tişörtün ucundan tutundu. Gidecek korkusu ile..
Sonra gözlerini kapattı.. Acı kireç kokan duvarlar, 4 katlı tahta rafta beklemekten cildi solmuş eski yazı kitaplar, köşedeki ayaklı sehpa, sırtlarını yasladıkları duvarda ki el işçiliği olan tokmaklı saat, pencerenin önünde bekleyen yarısı yanmış mum, sık kullanılmaktan gömleği eskimiş gaz lambası. En unutulmuş nokta da bekleyen çiçeksiz saksı, içinde ki killi toprak..... Sanki hepsinin gözleri vardı o gece.. Öyle hissetti Yusuf. Sakin sakin nefes almaya çalıştı, sabit tuttuğu başını kımratmadan arada gözlerini indirip omzunda tekrar uykuya dalmak üzere olan kıza baktı.
Ne çabuk değişiyordu hayatı.. Bambaşka şeyler yaşamaya başlamıştı.. Gülnihal'e karşı sergilediği iki uç tutumu koydu önüne izledi izledi izledi. Hangisi yanlıştı? O güne kadar olan sert tavrı mı? Yoksa o gece merhametinin kara sularına vuran hisli tutumu mu? Kafası karıştı. Korktu. O güne kadar Gülnihal'i yanlış anlamış olma ihtimalinden korktu. İstemedi. Yanlış yapma fikrini çıkardı aklından yediremedi kendine.. Kadın milleti ya kibrine ya da şımarıklığına boyun eğdiriyordu çevresindekileri. Nasıl düşünüyorsa öyle yaşıyor, öyle yaşatıyordu.. Hemen hemen hepsi. Bu yüzden aklının karışması aptallık olurdu.
Uykuya dalmak üzere olduğunu anlayınca "Rüyanda ne gördün?" diye sordu. Yarım saattir merak ediyordu aslında ama rüyanın kıskacından kurtulmayı bir türlü başaramayan kızın daha kötü olmaması için sormamıştı.
"Kan" dedi kız. O gece ki ilk ve son cümlesi o olmuştu. Bir daha sesini duymadı kocası. Biri uyudu huzur bulduğu omuz da. Diğeri uykuyu bir türlü bulamadı omzunda uyuyan hem en yakını, hem de en yabancısı olunca..
Sabah çok geç uyandı Gülnihal. Namazı iki saatle kaçırmıştı. Üzüldü.. O gün kötü geçecekti. Sabah namazı vakti yağan nurdan, bereketten geri kalmıştı nasıl iyi geçecekti ki zaten. Hem Yusuf'u da görmemişti. Gece odaya gelip gelmediğinden bile emin değildi. En son sofra da görmüştü.. Ne geceyi hatırladı, ne kabusunu, ne de gerçek Yusuf'la aslında o gece tanışıp merhametine vakıf olduğunu. Yaşadıkları bir kaç saniyeye tekabül eden rüya kadar bile yer bulamamıştı kendine zihninin köşesinde.
Doğruldu pencereleri araladı. İçeri süzülen toprak ve taze çimen kokusunu defalarca içine çekti anlaşılan gece yağmur yağmış ve İstanbul'u rahmetle yıkamıştı.. Güzel bir şeyler giydi üstüne.. Basma bir elbise.. Dikiş nakış kursunda ki tecrübesinin ilk eseri. Turkuazın üzerine mor ve liladan çiçekler serpilmiş mavi bir kır gibi güzel bir İran kumaşından dikilme. Başına da lila bir yemeni aldı..
Aşağı indi utana sıkıla. "Yeni gelinsin sen bu kadar uyumakta ne?" diye soracaklar korkusu ile..Ama düşündüğü gibi olmadı. Serra hatun vardı sadece. Koca konak boşalmıştı. Beyler işe gitmişti.. Kalfalar mutfakta, Servet efendi de bahçe ile meşguldü o vakitler.. Akşama kadar kendine geçici avuntular buldu.. Bir aşağı bir yukarı çıktı. Kendini bile bir süre unutturacak bir kaç işe ihtiyacı vardı. Ama bulamadı. Zaten konağı da tam manası ile çözmüş değildi.
Akşam üzeri tekrar odasına çıktı açık unuttuğu pencereden içeri giren tiz bir ses ile en çok haz ettiği yere, pencerenin önüne ilerledi. Yavru bir kuş sesiydi bu..Başını uzatıp bir hafta önce yerleştirdiği kuş evine baktı ama tam gözükmüyordu içi. Anlaşılan ilk sahipleri gelip yerleşmişti. Panjurun üzerine oturup ayaklarını dışarı sallandırdı. Sağ eli ile de pencerenin sabit bölümünden tutunup tekrar baktı. Yavru bir kırlangıç vardı. Hemen yanı başında da yumurta kırıkları.. O gün çıkmıştı. Başka ne bir yumurta ne de annesi vardı etrafta.. Elini uzatıp dikkatli bir şekilde aldı kuşu avuçlarının arasına ve içeri girip olduğu yer de dikildi.. "Hoş geldin küçük.. Anneden önce bu abla mı gördü şimdi seni, hı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güz Sancısı (Beyzadeler Konağı)
Ficción GeneralYaşamaya başladığı his karmaşası beraberinde bir sarsıntı ile geldi Yusuf'a. Bu o değildi. Başını daha da dikleştirip tek kaşını kaldırdı. "Senin için hazırladığım sürprizi beğenmişsindir umarım. Malum gizlenmek beni epey uğraştırdı. Ama değdi. Ve y...