42.Bölüm

14.2K 1.1K 179
                                    

Aşk.. Gölgeden bir çehre.. Dokunsan alev alacak gibi zalim bir kızıllık penceresinin önünde.. Yaklaşsan kavrulacakmışsın, baksan yok olacakmışsın gibi kor, acımasız ve riyakar.. Tahammül sınırlarının fazlasıyla dışında.. Bütün istisnalara ve olasılıklara karşı çıkmış bir rönesans gibi alışıla gelmişi anında yabancılaştıran bir devrim aşk.. Dünyayı sadece bir kişiden ibaret kılacak kadar kuvvetli.. Ve gönlün kalesini hiç fark edilmeden kuşatacak kadar sinsi ve tehlikeli.. 

Anlayanlar, anlamayanlar, anlamamak için direnen biçareler. Kaçanlar, kovalayanlar, yaklaşmaya korkup etrafında dönenler.
Yalancılar, sahtekarlar, başkasını düşünmeyi öğrenemeden kendi sevdasında yitenler..
Korkanlar, korkaklığı ilke sayanlar..
Zalimler, cellatlar, zulmün gölgesinde serinleyenler.
Yaşamı sadece kendinden ibaret sayacak kadar küçük düşünüp, küçük hissedenler.
Zaman mekan ve insan.. kendi dışında ki hiç bir şeye kıymet vermeyenler..
Ahmaklar, alçaklar ve alçalmışlar.. Kahrı hibe edenler, kaos ile beslenenler.. Ve merhametten elini eteğini çekmenin aciziyetini bile bilmeyen kör cahiller..

Kötülüğün şahlandığı gönül de nasıl barınsın aşk? Nasıl sığınsın, nasıl yeşersin? Olur mu? İmkanı yok efendim... Sadece kir ve küf taşıyan içte barınmaz güzel olan.. Kirlenir o da, diğer kirlenmişler gibi kine mazhar olarak dağılan..

Yusuf.. Yanında yürüyen karısı ile attıkları eş zamanlı adımlara baktı ve sonra başını usulca kaldırıp gözlerini devirdi siyahın perdelediği kadına.. Gözükmüyordu hiç bir şeyi. Tamda istediği gibi. Güz yeli dudaklarının üzerinde ki peçeyi havalandırıyordu nezaketle.. Güzel gözlerinin üzerinden sarkan burması da uçuş uçuştu.. Bu siyah gizlenmişlik bile üzerinde nurdan bir örtü gibi durmuştu onun.. Güzeldi.. Hep güzeldi o.. Ve kalplerini bu denli diri tutmayı başardıkları müddetçe de güzel kalacaktı daima..

"Gülnihal" diye seslendi.. 

Gülnihal yaklaşık yarım saat önce tazelenen nikahlarının ardından hiç konuşmamıştı. Ara ara susmaları vardı ya hep...Utanmış olsa gerek diye düşünüp üzerine gitmemişti kocası.. "Efendim" dedi sessizce başı hâlâ önünde iken..

"Sadece seslenmek istedim" dedi Yusuf. Son zamanlarda, davranış ve söylemlerinde ki bariz esneklik korkutuyordu onu.. Bu kadar net bir adam değildi esasen ve dağılırsa nasıl toparlar, dahası dağıldığı kadar dağıtmadan nasıl ferahlar bilmiyordu..

Nazende bir düşün içine tepe taklak düşmüşte, kayboluyormuş gibi hissetti kız. Kendi dahil herkesin önünde buzdan bir kale gibi dikilen adamın bu kadar ince bir yüreğe sahip olması, inanılması güç bir durumdu.. "ALLAH dilerse olur" diye mırıldandı. Sonra heyecanla kocasının ismini zikretti.. Hazır yüzü gözü kapalıyken içinden geçenleri aktarsa hiç fena olmazdı.. Zaten görünmüyordu.. Utançtan kızarsa da sorun teşkil etmezdi..

"Farkında mısın?" diye sordu..

Ardından Yusuf'un cümlesini bekleyemeden devam etti "Artık gerçekten evliyiz sanırım"

"Sanırım kısmı fazlalık at onu Gülnihal" dedi sesi küçük bir tebessüm ile çıkmıştı Yusuf'un.. Gülnihal, Gülnihal'liğini yapacaktı yine.. Görünen köy için kılavuza gerek yoktu keza kendini oldukça fazla tanıtmıştı da kocasına..

28 yaşında bir adam.. 28 yıl boyu sayısız geçtiği taşlı yol. Etrafı yeşilden bir buğu gibi saran kavak ağaçları. Hep böyle güzeller miydi gerçekten?..  Düşünürken başı sürekli sakin atılan iki çift adımdaydı.. Elini kaldırdı sonra, gökten düşmeye başlayan bir kaç damla yağmurun altına çevirdi avucunu. 

"Bak" dedi "Ne zaman seninle olsam yağmur yağıyor.. Bana bela mısın yoksa bir rahmet tecellisi mi anlayamıyorum"

"Sana bela olmak ne mümkün"

Güz Sancısı (Beyzadeler Konağı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin