41.Bölüm

13.9K 1.1K 163
                                    

Bir araf sessizliği kuşatmışken odayı, kader ve keder arasında ki derinlik yalnızca bir harften ibaret olmadığını haykırmak için çıkıyordu gün yüzüne.. Uçuruma açılan kale kapısı biçiminde hissiyatlar barındırıyordu hissiz hislenmişlikler. Sağlam kalmak ne mümkündü.. Affen ve hükmen yazılmış, yada mürekkep şişesine bandırılmış divitin ucundan kağıda damlamış edası ile biraz içli birazda boşa gitmiş gibi.
Köz gibi..

Artık yansa da, sönse de farkı olmayacak gibi..

Temkinsiz cümlelerinin ardından pişman olmaya başlamış, deli akan kanı durulmaya zemin hazırlamış olacak ki saniyesinde kızaran yanaklarına ellerini bastırdı..

"Bakma öyle rica edeceğim"dedi biraz kendine gelince.. " Daha söyleyeceklerim vardı unutturdun bana" diye başını öne eğdi.

Dahası başını nasıl kaldıracağını da bilemedi.. Kendince kendini yakmıştı yine .Dilinin ayarı yok muydu acaba? Tam olarak bunu düşündü o sıra. "Kesinlikle yok" dedi dışından konuştuğunu unutarak.. Ailesine özleminin bir çocuk sahibi olursa daha çekilir olacağını hissettiği için kurmuştu o cümleleri ama yine kendini yanlış ifade etmekten muzdarip sonuçlanmıştı bu fikri. Sabah kesinlikle ağzına biber sürecekti.. Hak etmişti. .

"Kesinlikle olmayan ne?" Az önce duydukları çok normalmiş de tek anormal olan son cümleymiş gibi, tepki vermek için onu seçmişti Yusuf. Çünkü Gülnihal, farklı bir lisan da konuşuyor gibi derdest etmişti yine kuyunun içinden göğe bakan adamın aklını. Anlatması, anlamlandırılması ve anlaşılması güç bir şekilde. . Bunlar için çok zamanı olacaktı. Bahşedilmişi yaşayacaktı her zerresi ile. O sebepten Gülnihal'in anlık tavrına tutunmayı görev belledi kendine.

Sonrasında başını eğip gözlerini kapatan karısının topraklarına adım attı bakışları. Gülümsedi. Bütün haylazlığına rağmen ulaşılmaz bir masumiyeti vardı. . Aylardır onu paslı bir makasla kesip, biçip, sekil veren kadını sinesine sarsa anca dinerdi bağrına çöreklenen ince sızı. .

"Gülnihal başını kaldır" dedi. Söyleyeceğini bir çırpıda söyleyip sonrasında yerin dibine girmekle meşgul olan karısına. . Çağrısı neticesiz kalınca aynı cümleyi bir kaç kez yineledi..Ama komutları nafile bir çabaya bağlı kılınmıştı.. Başa düşen işi kendi yöntemiyle halletme kararı aldı. .

"O gözler hemen açılmazsa öperim seni bilesin"

Başı hala ay çiçeği gibi yere dönükken açtı gözlerini.. "Yine mi aynı argüman?" diye çemkirmek isterdi ama bu kez her zamankinden daha fazla köşeye sıkışmıştı. İşin kötüsü bunu kendi yaptığı için kaçışı da yoktu. Tam bir başına çaresizdi.. Onun kendi içinde ki çırpınışları kocasını harekete geçirdi.

İşaret parmağını çenesinin altına yerleştirip usulca kaldırdı karısının başını ve bakışlarını bakışlarına hizaladı Yusuf..

"Ne dedin sen?" dedi "Bir daha tekrarla bakayım"

Gülnihal büyüyen göz bebekleri ile lal olmuş yanıt vermezken onu rahatlatmak için bir cümle daha kurdu Yusuf "Az önce karşımda cesur bir hatun vardı.. Nereye kaybolduysa söyle o gelsin, senin konuşacağın yok" Gülnihal istem dışı gülümseyip anında dudaklarını sıktı..

"Gülnihal" dedi "Gözlerini kaçırma, söyleyeceklerimi bana bakarak dinlemeni istiyorum" diye bitirdi cümlesini.. Sesi durgunlaşmış, az önce ki ifadesi pencereye tutunamayan yağmur damlası gibi kayıp gitmişti suretinin semalarından.. Ya gam yada önsezi ayak sesleriydi yaklaşmakta olan..

Gözler tamamen kenetlenince başını hafif yana eğdi ve daha dikkatli inceledi karısını.. Saniyeler dakikaların önünde hizaya durdu duyguya dökülemeyen kelimeler öncesi..Sonra başını kendi ekseninde hareket ettirdi boynu tutulmuş gibi..

Güz Sancısı (Beyzadeler Konağı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin