71.Bölüm

1.8K 187 84
                                    

İnsan anlamsız ve değmeyecek pek çok şey için ömrünü heba etmeye meyilli tek varlık olarak dünyada hüküm sürmeye devam ediyor.

Kalp taşıyan kimi bambaşka bir coğrafya da aç kalan bir bebeğin ağlamasını bağrında hissederken, kimi de gezegende sadece kendi yaşarmış gibi acımasız, pervasız, düşüncesiz ve saygı duymaktan yoksun.

Bilmiyorlar ki Allah ağacın, çiçeğin, börtü böceğin, kuşların, hayvanların ve tüm kâinatın da rabbidir.

Mustafa ile bahçeye adım atan Yusuf az ilerde fidan diken Servet efendiye seslendi ve adımlarını ona çevirdi "Kolay gelsin"

"Sağ ol, hoş geldiniz" dedi yaşlı adam gülümserken.

Hemen yanında dört beş adet daha dikilmeyi bekleyen fidan vardı.

"Bunları dikmeni Gülnihal mi istedi?"

"Kısmen. Arka bahçede ki tahta çitli alana Mart ayında bizzat kendi ekmişti bunları. Yani çekirdekten yetiştirdi. Baktım dikilmeye hazır hale gelmişler, onun istediği bölümlere dikeyim dedim. Malum fark ederse haline aldırmadan kendi dikmeye yeltenecektir. Daha bir kısmı da duruyor onları henüz sökmedim"

Yusuf daha fazla yorulmaması için her şeyi öylece bırakmasını istedi. "Yarın iş yok bunları çocuklarla hallederim ben" dedi. Ve içeri yöneldi.

"Yengem sayesinde burası küçük çaplı bir ormana dönüşecek yakında" dedi Mustafa.

Yusuf ise önüne bakarak gülümsemekle yetindi.

Konağın Gülnihal öncesi ve sonrası diye iki dönemi vardı ki, bu iki dönem arasındaki fark bariz şekilde ortadaydı. Artık her şey daha renkli, daha coşkulu, hatta daha yeşil ve daha çiçekli denilebilirdi. 

Akşam yemeği büyük masanın etrafında  yenmeye başlandığında hava henüz yeni kararmıştı. Ömer kızlara kalkmayın diye işaret edip gaz lambalarını yaktı ve karşılıklı iki duvardaki yerlerine astı.

Hamza'da masanın ortasındaki ayaklı  şamdanda ki üç mumu tutuşturdu ve oturdu.

Yemek kültürümüzün olmazsa olmazı hatta mihenk taşı olan çorbalar yenmeye başlandı. Gülnihal karşısında oturan Yusuf'un ona dikkatli bakması sebebiyle çorbayı en son bitiren kişi olarak sinirle baktı kocasına. Kaşlarını kaldırdı ve  bakmaması konusunda uyardı onu.

Bu hareket onda tam tersi bir etki uyandırmış olacak ki, Yusuf başını olumsuz anlamda usulca iki yana salladı ve ahşap ekmek sepetinden bir parça alıp onun tabağının kenarına bıraktı..

Gülnihal ise istemsizce bir kez daha etrafına bakındı. Mustafa, Ömer ve Zeliha. Tam tahmin ettiği gibi imalı gülümsemeleri ile ona bakıyorlardı.. Sadece Hamza bakmıyordu ki, Ömer'in yalnızca bakışları ile işaret etmesi yetti.

Bütün ilgi ve gözlerin onda olması durumu son derece rahatsız edici bir şeydi onun açısından ve bu durumdan utandığının farkında olmasına rağmen sürdürdüğü tutumu nedeniyle Yusuf'a biraz sinirlendi içten içe..

"Efendim bir şey mi söyleyeceksin?"

Gülnihal kınayan bakışlarını önce tabağına sonra tekrar muhatabına çevirdi. Ve bunu bir kaç kez tekrarladı. Masanın diğer başındaki evin büyükleri her şeyden habersiz yemeğini yerken diğer taraf sessizce fokur fokur kaynamaya başlayan bir cadı kazanına dönüşmüştü..

Yusuf ve cevap bekleyen bakışlarını onun yüzüne sabitlemişken, Gülnihal gözlerini üzerinden çekmesi için hiç konuşmadan son bir kaç uyarı performansı daha sergiledi..

Güz Sancısı (Beyzadeler Konağı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin