'Seni kuvvetle çeken bir şeyden uzaklaşmaya çalışırsan, kaçmaya çalıştığın şeyin etrafında hızla dönmeye başlarsın' Bu bir fizik kanunuydu. İnsanın yer yüzünde ki ağırlığı ne olursa olsun mahkumdu kaçtığının etrafında dönmeye.. Bir su molekülünün ısı karşısında dönüp buharlaşarak yok olması gibi..
Peşin sıra gelen yer kabuğu çatırtılarının ardından kasıp kavrulmuştu kızın yüreği. Gülnihal'in korkusu ise Yusuf'a sirayet etmişti. Aylarca yumuşak dokuları anestezi altında gibi varlığından bir haber olsa da iki gönül arasında ki uzaklık kayda değer miktarda azalmıştı.
Arkasına döndü "Gülnihal sakin ol ve beni bekle. Hemen geleceğim yanına" dedi.. Ve kardeşlerinin yaktığı kandillerden iki tanesini alıp temkinli adımlarla geride bıraktı basamakları.. En alt kata inerken Döne kadın ve Zeliha'nın fısıldaşmasını işitince rahat bir nefes aldı..
"İyisiniz değil mi?"
Elinde ki kandillerin titrek ışığı sebebiyle duvara boydan boya vuran silüeti ile bir kez daha yineledi "İyi misiniz?"
"İyiyiz evladım" diye yanıt verdi Döne kadın.. Zeliha ise başı ile onaylayıp iyi olduğunu belirtti..
Elinde ki kandilleri verdi Yusuf.. "Bir şey olursa seslenin" dedi yukarı tekrar çıkma düşüncesiyle, fakat attığı adımını tekrar yere sabitledi.. Döndü "Zeliha" dedi "Sen korkarsın Döne kalfanın odasında uyu bu gece" Olması gerekenin olacağından emin şekilde tekrar yukarı çıktı.. Ağzından çıkan kelamın onların nazarında yasa değerinde olduğunu biliyor olmasının rahatlığıydı bu..
Odaya geçip açık kapıyı kapattı. Gülnihal'in hala aynı pozisyonunu koruyor olduğunu görünce istem dışı üste doğru kıvrıldı dudakları "Sabaha kadar orada beklemeyi mi düşünüyorsun?"
"Beni bekle demiştin" dedi Gülnihal minimum kısık tonda.. "Yıkılmasın diye tutuyorum" demiş olsa o an ki görüntüsü ile daha çok bağdaşırdı..
"Evet beni beklemeni söylemiştim lakin orada o şekilde değil" Yusuf'un şen sesi akabinde duvara yapıştırdığı kollarına baktı ve ardından hızla çekti..
"Aman kaçırma" dedi sitemkar bir hal içerisinde "Bana gülmek için hiç bir fırsatı kaçırma sen Yusuf efendi"
Gülümsemesi yüzüne yayılırken sesi dışarı vurdu "Ne ne ne? Şimdi de Yusuf efendi mi olduk aferin sana Gülnihal hanım"
Yürüdü ve yatağın altında ki alet edevat kutusunu çıkardı. İçinden orta boy bir çivi ve çekiç aldı. Sonrasında odanın kuzeyini oluşturan duvarın boyunun ulaştığı en yüksek noktaya çaktı çiviyi. Pencerenin önünde ki küçük sepet şeklinde ki mumluğu da çaktığı çiviye sabitledi.. Yaktığı mum ile birinci görevini tamamladı.. Odanın karanlık bölümünü de Mustafa'dan aldığı kandille bir miktar aydınlattı.. Normalde minik bir ışık kırıntısında dahi uyuyamaz mutlaka söndürürdü ne varsa. Karanlığı severdi.. Bu hali Gülnihal'in onu dikkatle izlemesine neden olmuştu. Son işini tamamlayıp arkasını döndüğünde kollarını bağlamış vaziyette onu izleyen karısı ile karşılaştı..
"Nasıl iyi gözüküyor muyum oradan Gülnihal?" Munzur sorusu hızla yanıt buldu kendine..
"Daha yok mu? Üç beş mum, bir kaç kandil ve löküs vardı boşta.. Onları da yaksaydın" Bu sorusu tuzak soruydu.. Benim için mi yakıyorsun diye soramazdı sorsa bile tiye alınırdı.. E sen ışıkta uyuyamazsın ki, huysuzlanırsın dese, o da olmazdı.. Kendi nazarında yine ters köşe bir soru ile karşılık vermişti.. Ama unuttuğu bir şey vardı ki,o da Yusuf'un çok keskin bir zekaya sahip oluşuydu..
Gülnihal'in sorusunun altında ki manayı anladı anlamasına ama elbette istediği yanıtı vermeyecekti.. Bir gün gururunu bir kenara bırakıp açık sorular sorarsa aynı şekilde yanıtlayacaktı.. Hem şuan onunla biraz uğraşması gerekiyordu.. Göz göre göre karısının en sevdiği hallerinden kendini mahrum bırakamazdı ya..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güz Sancısı (Beyzadeler Konağı)
General FictionYaşamaya başladığı his karmaşası beraberinde bir sarsıntı ile geldi Yusuf'a. Bu o değildi. Başını daha da dikleştirip tek kaşını kaldırdı. "Senin için hazırladığım sürprizi beğenmişsindir umarım. Malum gizlenmek beni epey uğraştırdı. Ama değdi. Ve y...