27.Bölüm

16.1K 1.2K 226
                                    


Parmağını kaldırıp Yusuf'un yüzüne doğru uzattı " Gülümsedin.. Gördüm seni" dediğinde Yusuf'un yüzü soldu. Farkında değildi ki. O da yabancısıydı kendi gülümsemesinin. Elini nereye koyacağını bilemedi. Yüzünü nereye döneceğini de. Zuhur eden hali utanmak değildi de bir saklanma çabasıydı adeta. Degişiminin farkındaydı.. Belki bundan saklıyordu kendini.

"Bende bir insanım nihayetinde. Ne var ki bunda" dedi her zaman ki mizacı üzerinde.

"Bilmem ki ne var acaba" diye yanıtladı Gülnihal tatlı bir şımarıklık ile.. Yusuf'a takılmak iyi gelmişti biraz. Kısa sürede olsa unutturmuştu acısını.

Yusuf baktı uzun uzun , hemen yanında annesinin konağını izleyen karısına. Güçlü bir kadındı Gülnihal. Başka biri olsa bu kadar çabuk kabullenemezdi, dağılır toparlanamazdı.. Ve zorda olsa bu kadar güzel gülümseyemezdi. Sadece annesinin olayı değil o süreç öncesi de bir çok şeye göğüs germişti. Örneğin Yusuf.. Kolay bir adam değildi ve bunu en soğuk yüzü ile göstermişti Gülnihal'e. Pişman mıydı bilmiyordu. Ama eski kini yoktu. Yusuf'un diktiği nefret fidelerini karısı sökmüştü uyandıkları her günün sabahında. Bunların dışında Gülnihal'in aklındakileri de merak ediyordu genç adam. Elena'yı öğrenmiş olmasına rağmen bu sessizliğin sebebini anlayamıyordu. Sormasını istiyordu deli gibi. Sorsun ve oda anlatsın istiyordu. Üzerinde ki tonlarca yükü dökmek istiyordu. Hiç sormazsa problem var demekti çünkü.. Umursamıyor, kocasını görmüyor, kıskanmıyor demekti. Ki Gülnihal'in cesur karakteri göz önüne alınırsa durum daha da ciddi var sayılabilirdi.

Sonra ki bir kaç gün tek düze geçti. Gülnihal fazla konuşmadı, gülmedi gece gündüz Kuran okudu hatim etti.. Kaldığı yerden devam etmek için yordu durdu kendini. Ama özlemekten ciğerleri solmuştu artık. Canına ne çok kast etmişti bu benzersiz acı..

Yusuf ise fazla üzerine gitmedi. Kendi ile baş başa kalıp gerçeklerle yüzleşsin, kabullensin diye. Ama uzaktan uzağa izlemeyi de hiç ihmal etmemişti. Daima gözleri üzerindeydi. Annesinin sokakta oynayan çocuğuna pencere ardından göz kulak olması gibi..

Ve içini kemiren kuşkunun peşini de bırakmadı hiç.. Hekimin kesin sonuca varması da geç sürmemişti. Olay kesin olarak kara ölüm yani veba olarak neticelenmiş bu şekilde de kayıtlara geçmişti.. Fakat bu konunun kapanması yerine incelemenin kapsamını genişletmişti. O sıralar ülke de Veba salgını yoktu. Devleti Aliyye bu konu da önlem alıp umuma açık yerlerde sürekli kontrollerini sürdürüyordu.. Orta doğu  ve balkanlar da salgın var diye deniz aşırı yapılan ticarete bile yasak getirmişti dönemin otoritesi.. Hatta bu yüzden Ahmet beyin bizzat gidip kervanla ipek yolu üzerinden getirdiği kumaşlar ülke girişinde ateşe verilmişti. İşte bütün bunları düşününce illetin tekrar vuku bulması büyük bir yankı uyandırmıştı toplum da. Bilhassa Yusuf'ta. Hatta Polis teşkilatında görevli subaşı olayın kapandığını söylediğinde Yusuf 'Bu insanlar evden çıkmazdı, ticaret yapmazlardı. Şahsına münhasır hanımlardı. Veba kapma ihtimalleri yok' diye kuşkusunu yüze vurmuştu. Ve Onun bu tutarlı tavrı yüzünden inceleme tekrar başlanmış ve ülke geneline bildiriler yayılmış, toplumdan veba görülen yerlerin derhal hekim, kadı, sıhıyye, askeri idari yada subaşılara bildirilmesi istenmişti..

Bütün bunlar olup biterken Yusuf evden biraz uzak kalmıştı. Bu da Gülnihal'in hızla normale dönmesini sağlamıştı. Çünkü kocası son günlerde eve ne zaman gelip ne zaman gidiyor bilmiyordu genç kız.. Meraklanıyor yanlış düşüncelere kapılıp kıskançlık duygusunun an be an içini kuşatmasını hissediyordu..

Odasından çıktı gün ortası. Yine görememişti onu... 'O kadının yanına gitmiş olabilir mi' diye geçirdi içinden. Sonra o kötü fikri orada bırakıp merdivenlere yöneldi.

Güz Sancısı (Beyzadeler Konağı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin