35.Bölüm

14.5K 1.1K 208
                                    

Bir çok şey söylemek istedi hem, hem de hiç konuşası gelmedi.. Bazı anlar lal oluyordu insanın dili. Birbiri için yaratılmış gözler birleşince narkoz etkisi yapıyordu yüreğe de, bir başına demlenemiyordu işte.. İkisi için de böyle olmuştu.. Hiç kolay yakalanan bir şey değildi ve dünya da pek az insana nasip oluyordu böylesi. İtmeden, kakmadan yorulsa da, yormadan. Her şey gibi bu da nasip işiydi. Kendisine dönük olan karısına başka bir derinlikte baktı.. Güzel düzgün kaşlar, uzun ve kıvrık olmayan kirpikler, dar bir çene, minik bir burun, yuvarlak dolgun dudaklar.. ALLAH kadına cazibe vermişti ama Gülnihal'de bir tık fazlası vardı sanki.. Fıtratına gizem bulaşmış gibi çekiciydi daima.. Yüzyıllardır süre gelen ezbere sevda masallarını bile gölge de bırakacak cinsten..

"Kendi masalının içinde savruluyorsun" demek istedi.

"Bana öyle bakmasan?" Odada ki sessizliği Gülnihal minimum da çıkan sözcükleri kesti.

"Nasıl?" diye sordu Yusuf sağ kaşı yukarı doğru kalkıp dudakları kıvrılırken..

"Öyle işte" dedi ve gözlerini çekti kocasından, ne diyeceğini unutmuştu. Aklı karışmış, zihni bulanmıştı.. Bir müddet sonra gözlerini tekrar ona çevirdiğinde yine aynı bakışlarla karşılaştı. "Pek bir şeye benzetemedin galiba?"

"Anlamadım?"

"Çok baktın diyorum"  işve ve utangaçlık karışımı çıktı sesi bu kez.

"Seni neye benzettiğimi merak ediyor musun?

"Şükür bir şeye benzetebildin yani sonunda. Ne olduğunu da söylesen de meraktan ölmesem ben de!"

Karısının sürekli kaçırdığı bakışları daha dik, daha meraklı bir hal alırken neşelendi Yusuf.. Ökseye yakalanan minik bir serçe gibi yakalanmıştı Gülnihal.. "Şu halini görebilsen keşke benim gözümden" diye mırıldandı..

"Ne dedin?"

Hiç istifini bozmadan kaşlarını tamamen kaldırıp gülümsedi Yusuf "Bir şey yok" dedi ve konuya girdi. Gülnihal'in istediğini verip bu halden kurtulmasını hiç istemiyordu, merak insanın heyecanını taze tutardı ve merak etmeliydi. Hem bu haller ona çok ama çok yakışıyorlardı.. "Seni neye benzettiğimi sormuştun.. Arka bahçede büyük bir ceviz ağacı var biliyor musun?"

"Biliyorum" diye yanıtladı Gülnihal ve aynı anda düşünmeye başladı. Ağaç ne alakaydı, benzete benzete bir ağaca benzetmiş olamazdı değil mi kendisini..

"Ha işte o ağacın ev sahine benziyorsun.. Yarın gün batmaya yakınken ağacın yanına git ne dediğimi anlayacaksın"

Gülnihal istediği cevapları alamamanın verdiği gerginlikle bozulmuştu biraz ama daha çok üsteleyip merakını gün yüzüne çıkarmamaya karar vermişti. MazALLAH bir daha dile düşerse sabaha kadar uğraşırdı kocası onunla.

Kaldıkları yerden devam ettiler bakışmaya.. Gece yarısından sonra ağırlaşan gözleri kapandı kızın.. Çok yorgun bir gün geçirmişti.. Gözlerini kapattığı an kemirgen sürüsü gibi beynine saldıran düşünceleri de tuz buz etti. Ne  sabah ki gördüklerini nede o kadının sarf ettiği sözleri düşünecekti. Kararlıydı.

Bir sıra zihni aydınlanınca kurulmuş saat gibi doğrulup kocasının ateşini kontrol etti. Azalmamış yada artmamıştı. Hala stabildi. "Buna şükür" diye mırıldanıp çekti elini. Sonra yine kocasının senkronize nefes alış veriş sesi ile uykuya bıraktı kendini.. Beraberinde istanbul'da kapadı gözlerini. Kurt, kuş uyudu. Gök çekildi , yer perdelendi. Bir tek karanfil sokağın emektar kandilleri kaldı uykuya sırt çeviren.

Ki olmuşların arasında olmamış bir ses ilişti kulaklarına.. Bir fısıltı işitti.. Gözlerini açtı uyuyor muydu, yoksa uyanık mı idrakına varamadı.. Hızlıca ovuşturduğu gözlerini sol tarafına çevirdi. Yusuf yanında uyuyordu.. Gece bütün kuvvetini odanın üzerine örtmüş iken başını hafif doğrultup pencereye baktı.. Ay, ışığı kendine zor yetecek kadar kasvetli ve zoraki aydınlatıyordu geceyi.. Başını tekrar yastığa bırakıp gözlerini kapattı. Çok yorgundu ve uykusu hala baskındı.. Gözlerini kapattığı an aynı sesi tekrar işitti. Ne olduğu yada nereden geldiği konusunda bir fikri yoktu lakin son derece korkuya bulanmıştı beyni.. 

Güz Sancısı (Beyzadeler Konağı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin