Mustafa konağa girişte ki 6 basamaklı beton merdivenin son basamağında ki ıbrığa öfke ile öyle bir tekme attı ki ıbrık büyük bir gürültü ile aşağı indi. Sonra hışımla konağa girdi.
"Bismillah.. Ne oluyor bu ne celal Mustafa?"
Döne kadını duymazdan gelerek yumruklarını serbest bıraktı ve kenetlendiği dişlerini bir birinden ayırdı. Karşılıklı susan abisi ve yengesine doğru yöneldi ve başını Gülnihal'e çevirdi.
"Az önce konaktan çıkan o deli kız kim ALLAH aşkına"
Gülnihal Mustafa'nın neden bahsediyor olduğunu anlamadı. "Hı?"
"Biri çıktı ya az önce. Kimin nesi o?"
Gülnihal kollarını iki yana açıp dudaklarını aşağı doğru sarkıttı "Bilmem. Ben kimseyi görmedim"
Mustafa 'hiç mi' der gibi bakıp gözlerini abisine çevirdi.
Kendisine yöneltilen soruyu fark edip "Bende görmedim" dedi Yusuf. Kimse bir şey görmemişti gerçekten. Bu durumda Mustafa'nın kafasının karışmasına neden olmuştu. Neler oluyordu böyle? Olası bir karşılaşmayı daha kaldıramayıp öfkeden orta yerinden çat diye ayrılıverecekti genç adam.
Son bir umut olarak başını mutfağa uzattı. Fakat ona gerek kalmadan elinde toprak tencereyle onlara bakan Zeliha kendisine gelecek olan soruyu sezip yanıt vermişti "Bende görmedim abi"
Mustafa elini saçlarına daldırıp kendi etrafında hızlı bir dönüş yaptı. "O'nda bir manyaklık olduğunu biliyordum. İşe bak kızı yalnızca ben görmüşüm.. Delireceğim... Vallahi billahi tallahi delirecegim"
Söylenerek yukarı çıkarken ardında ki herkes ona bakıyordu.. Kimse ne olduğunu ve Mustafa'nın neden bahsediyor olduğunu anlayamamıştı.
Saat akşam sekiz sularına geldiğinde büyük salonda koyu bir sohbet vardı. Hamza ve Ömer çifti büyük masa da Yusuf Mustafa ve Ahmet bey ise güney cehhesine bakan büyük sedir de. Serra harun ve Meryem kadında küçük sedir de yan yana oturuyorlardı..
Hamza ve Ömer ikilisi hariç herkes can kulağı ile Ahmet beyi ve konuşmayı pek seven ablacığı Meryem kadını dinliyordu. Bu kadının eve teşrifi ile Serra hatun bile yeni gelin gibi binde bir konuşma fırsatı buluyordu. Bir süre sonra Gülnihal gelmiş, ama fazla tutunamamış, yeni halasının müthiş rahatsız edici bakışları sonucu başım ağrıyor bahanesi ile müsaade istemişti. Daha doğru tabirle kaçmıştı oradan. Kayınvalidesi anlamıştı yalnızca. Meryem kadın nedeniyle çok evvel yaşadığı huzursuzluğu şimdi gelini yaşıyordu.. "Zavallı kızcağız" dedi içinden sonra Yusuf'a baktı. Fark edip etmediğini çek etmek için.. Yusuf'un hala babasını dinliyor olduğunu görünce rahatladı.. Neyse ki bir tatsızlık çıkmayacaktı.. O oğlunu herkesten iyi tanıyordu. Fark etse mutlaka müdahale eder asla taviz vermez, kendi ezse de başkasına ezdirmezdi karısını. Döne kadının sitem ile anlattıklarından sonra emin olmuştu. "O eve geldikten sonra Yusuf bana karşı değişti" diye şikayet vari bir dille sessizce anlatmıştı Döne kadın.
Bir vakit sonra elinde metal bir bardakla odaya geldi Yusuf. Gülnihal dikiş makinasının başındaydı. Kapı açıldığında kısa bir süre göz göze gelselerde biri elinde ki kumaşa çevirmişti yüzünü, diğeri ise ilerlemişti yatağına doğru..
Gülnihal işine dalmışken dikiş masasına bırakılan bardak ile irkildi. Ayağını pedaldan çekip odanın ahengini tekrar sessizliğe bıraktı. Başını hareket ettirmeden gözlerini kaldırıp Yusuf'a baktı..
"Ne!... Ne bakıyorsun bana öyle?"
"Nasıl bakıyorum ki?"
"Gözleri ile işaret edip işte böyle" dedi Yusuf yine garip gülümsemesini takınan karısına.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güz Sancısı (Beyzadeler Konağı)
General FictionYaşamaya başladığı his karmaşası beraberinde bir sarsıntı ile geldi Yusuf'a. Bu o değildi. Başını daha da dikleştirip tek kaşını kaldırdı. "Senin için hazırladığım sürprizi beğenmişsindir umarım. Malum gizlenmek beni epey uğraştırdı. Ama değdi. Ve y...