75.Bölüm

934 109 47
                                    

Tüm kötülüklere ve kötü insanlara karşı farkında olmadan içindeki güzelliği etrafına saçan insanlar yaşamı değerli kılıyordu. Bu her çağda böyleydi. Güneşin doğması, Ay'ın ay da bir kez dolunay'a dönüşmesi, mevsimlerin sıralamasının hiç şaşmadan birbirini takip etmesi gibi..

Çiçekleri koparmayan, elindeki çöpü yere atmayan, çevreyi koruyan, hayvanlara zarar vermekten korkan, kalp kırmaktan imtina eden, kimseye bile isteye kötülük yapmayan, okuyan, anlatan, üreten, güzel düşünüp, güzel konuşmayı kendine ilke edinen, yalan söylemekten, riyadan, haset etmekten çekinen, merhametli, adaletli, sağ duyulu ve başkalarının sınırlarına, yaşam biçimine, fikrine, ve inanışına saygılı olmaya özen gösteren insanlardı hayata değer katanlar.

Akşam yemeği sonrası kahvesini üst kat salonunun balkonunda dışarıyı izlerken içmek istemişti Yusuf.

O bahçeyi seyre dalmışken Ömer gelmişti. Mustafa biraz bahsetmişti o gün cereyan eden şeylerden. Tabii bu bağlamda oldukça endişelenmiş ve tedirgin hissetmişti Ömer.

Son bir yılda daha önce yaşamadıkları bir çok şey yaşamışlardı ve başlarından türlü olaylar geçmişti. Tam olarak eski sakin hayatları nerede ve ne nedenle değişmeye başlamıştı, yani tabiri caizse kırılma noktası nasıl gerçekleşmişti bilmiyordu. Araştırdığı konulardan da anladığı üzere büyük bir karmaşa vardı. Bu da merakını cezbetmek için yeterliydi.

Aslında sadece onlar için, de değildi. Şehirde bir çok etnik yapılanma ve köklü değişimler baş göstermişti. Halk da bunun farkındaydı.. Yaklaşık yarım saat önce köşede ki fırının orada ayak üstü konuşan bir grubun sohbetine denk gelmişti. Gündem hemen hemen aynıydı.

"Birileri büyük bir oyun tezgahlıyor" demişti içlerinden biri"

Bir başkası ise "Evet fırsatını bulsalar devlete baş kaldıracak bazı federal yapılanmalar varmış" şeklinde fikir beyan etti.

"En başta aile yapısını bozmak istiyorlar. Benim çocuk bir kaç arkadaşından etkilenmiş. 'Avrupa gibi yaşa' adı altında pazarlanan zehirli bir fikri benimsemişler. Tabi bunun altında yatan muhtemel bir çok neden olabilir. Hatta bazı gizliden gizliye iş yürüten mecmualar, destekçileri ile kendi bastıkları kötü fikirli yazıları, gençler arasında yaymaya başlamışlar. İş buraya gelmiş ise daha kimbilir neler dönüyor kapalı kapılar ardında. Uyanık olmalıyız. Fakat önce evlatlarımızı korumamız gerek. Bu çok daha mühim" Fesini düzeltip konuşmaya devam etmişti adam.

"Allah kötülere fırsat vermesin. Zor zamanlardan geçiyoruz"

Dua niteliği taşıyan son cümleye "Amin" demişti Ömer'de.

Şahsi meseleye dönünce Yusuf üstü kapalı geçiştirdi durumu. Elinden geldiği kadarıyla kardeşlerini ve ev halkının tamamını bu konudan uzak tutmaya çalışıyordu. Çünkü bataklık yanından geçenin üzerine, hiç bir şey olmasa bile mutlaka çamur sıçrardı. O nedenle Ömer'in ısrarlı tavrına karşılık o da ısrarlı bir sessizlik ile karşılık vermişti.

Bir noktadan sonra "Bu meselenin çözüldüğünü düşünüyorum. Sanıyorum ki, bir daha bizle uğraşamayacaklardır" dedi.

Ömer "Ben pek öyle olduğunu düşünmüyorum abi" diye konuyu gündem de tutmaya çalışsa da, merakı karşılığını bulamamıştı. Çünkü değiştiğinin farkındaydı Yusuf. Üzerindeki eski gömleği çıkarıp atmıştı Ömer. Artık tam bir yetişkin gibi davranıyordu. Üstelik onun öfkesinin de abisinden aşağı kalır yanı yoktu. Bu konulardan ne kadar uzak tutabilirse, o kadar uzak tutmalıydı onları Yusuf.

Aynı döngünün içinde ilerledi saatler. İstanbul'un semaları daha da koyulaştı. Tüm gün duyulan insan seslerinide gecenin sessizliği yutup gitmişti..

Güz Sancısı (Beyzadeler Konağı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin