Bir sonra ki sabah beylerin işe gitmesi ile konakta yalnız kalan iki kız temizliğe başlamış ardından oturup koyu bir muhabbete zemin hazırlamışlardı.. Zeliha arkadaşına Yusuf abisiyle olan çocukluk anılarını anlattı.. Ve Gülnihal pür dikkat onu dinledi saatlerce.. Aklını okumuştu sanki.. Ne duymak istediğini, nasıl bu kadar iyi anlayabilirdi? Hayret doğrusu.İki günün geçmesinin ardından Cuma'ya ulaşmışlardı.. Kapılar her zaman ki gibi senkronize bir şekilde ardı ardına kapanırken büyük salonda seccadeler yan yana dizilmişti.. Yusuf başa geçip imamlık yaptı kardeşlerine o sabah. Babasının yokluğunu aratmamak için. Namaz sonrası herkes birer Yasin-i Şerif okudu mübarek günün hürmetine.. Ardından kahvaltı ettiler birlikte..
Sofradan kalkar kalkmaz merdivenleri hızla indi Yusuf. Kapının yanında ki emektar ayaklı askıya uzandı ceketi için ve tam o sıra arkasında ki Gülnihal'i fark etti. Başını usulca çevirip baktı.
"Bir şey mi söyleyeceksin Gülnihal?"
Gülnihal hayır mayetinde başını iki yana hızlıca salladı.
"Emin misin? bana hiçte öyle gelmedi. " dedi Yusuf. Artık onu tanıdığını belirtir nitelikte ve ustalıkla.
"Şey"
"Ney.... Hadi ama Gülnihal. Çok vaktimi alıyorsun meşgul bir adamım ben"
"Kıyafet dikmem gerekiyor.. İp, masura, kumaş almalıyım. Dışarı çıkabilir miyim bir kaç saat için.. ..." dedi sustu paraya ihtiyacı vardı esasen ama nasıl isteyeceği konusunda bir fikri yoktu. Hayatı boyunca annesinden başka kimseden bir şey istememişti ki. Şimdi başka bir adamdan nasıl isteyecekti. Bu adam kocası bile olsa.
"Tamam çık ama bir şartla. Servet efendiye söyleyeceğim o da seninle gelecek tamam mı"
"Tamam" dedi hayal kırıklığı ile başını eğerek. Yine söyleyememişti.. Ne yapacaktı parasız.. Düşündü en azından bir kaç mecidiyesi vardı çıkısında. Ama yetmezdi işte.. Her zaman aklını okurdu Yusuf. Ne olurdu bugün de anlasaydı yani.
"Ne olurdu sanki"
Yusuf'un gözleri daha da büyürken Gülnihal son cümleyi dışından söylediğini fark etti "İç sesimdi o.. Senlik bir şey yok" dedi tavırlı bir şekilde.
"Senin için endişeleniyorum deliriyor olabilir misin acaba?" diye şaşkınlığını döktü ortaya Yusuf.
"Bil hassa bende senin için endişe ediyorum boyun kadar kibirin var" diye yanıtladı Gülnihal. Hamurundan vardı savunma iç güdüsü. Altta kalamazdı.
"Ee ne bekliyorsun meşgul bir adamsın sen haydi git" dedi eli ile kapıyı işaret ederken. Yusuf hala şaşkın gözlerle bakıyordu ve bu kadın gerçekten çoğu zaman ona deli olduğunu düşündürüyordu. Gözlerini çekti ceketini koluna atıp ayakkabılarını giydi ve bahçeye indi Gülnihal'e bir şey demeden. Çünkü konuşursa kalp kırabilirdi. Keza Gülnihal o sabah yine garip tavırlar içerisindeydi.
"Yusuf"
Gülnihal'in heyecanla seslenişi üzerine bahçenin ortasında durup konağın kapısında ki karısına çevirdi yüzünü sinirle.
"Hayırlı işler. ALLAH kolaylık versin. Kendine dikkat et" diye bağırdı kıkırdayarak ve el sallayarak. Sonra hızla içeri koştu. Yusuf daha da şaşırmıştı. Fakat hoşuna gitmemiş de değildi hani. İlk kez gerçek bir eş gibi selamlayıp işe uğurluyordu onu. Bu bir milat sayılmalıydı, Yusuf'un Gülnihal'li günleri için.
"Tam bir deli. Vallahi deli bu kadın" dedi önüne dönerek. Ve kavak ağacı gibi yan yana dizilmiş kardeşlerinin kendini izlediğini gördüğünde yüzü kasıldı tekrar. Suretine dem çöktü, yüzünde ki çizgiler ortaya çıktı, elmacık kemikleri keskin bir hal aldı. Utanmış mıydı acaba Yusuf kardeşlerinden? Bunu kendi de bilmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güz Sancısı (Beyzadeler Konağı)
General FictionYaşamaya başladığı his karmaşası beraberinde bir sarsıntı ile geldi Yusuf'a. Bu o değildi. Başını daha da dikleştirip tek kaşını kaldırdı. "Senin için hazırladığım sürprizi beğenmişsindir umarım. Malum gizlenmek beni epey uğraştırdı. Ama değdi. Ve y...