6.Bölüm

21K 1.3K 318
                                    

Yan konağa taşınan asil ve güzeller güzeli iki genç kızın haberini alan Serra hatun küçük bir araştırmadan sonra  "Rabbim işimi kolaylaştırdı. Hiç bir şey boşu boşuna olmaz. Vardır ALLAH'ın bir bildiği " demiş ve Yusuf'un ne diyeceğini umursamadan Hatice kadına haber göndermişti Gülnihal için. Beklemeye gerek yoktu zaten Yusuf'un cevabı belliydi. Ve bu kez emri vaki yapacaktı annesi. Kararlıydı.

Yan konaktan da haber gecikmemişti. "Nasip bu işler. ALLAH ne derse o olur"

İki genç farklı şeyler yaşarken onların iradesi dışında başka bir dünya var olmaya başlamıştı. Kendi etraflarına ördükleri her şey ilahi bir dokunuş ile ilmek ilmek sökülüyordu. Sanki yıllardır beklenen o büyük değişimin zamanı gelmiş gibi. Nasip ya işte. Kulun ne düşündüğünün ehemmiyeti yoktu.

Hatice kadın akşam ezanından önce eve gelen iki kızını da karşısına alıp uygun bir dil ile Gülnihal'e konuyu açtı. Ömür boyu annesinin dizinin dibinde oturamayacağını ve artık kendi yuvasını kurma vaktinin geldiğini söyledi ağlamaklı.

Gülnihal ise annesinin garip heyecanını görünce "peki"dedi. "Peki anne sen en iyisini bilirsin" fakat kalbi ve aklı dumura uğramıştı adeta. Ne söyleyeceği şeyi biliyordu nede, ne hissedeceğini. Hiç beklemediği bir durumdu bu. Sonra kendisini teskin etti "Nasılsa bir gün olacaktı Gülnihal" ama yine de yüreği daralıyordu. İzin isteyip odasına çıktı. Ve abdest alıp huzura vardı
başka türlü nefes alması mümkün değildi. Sonrasında el açtı rabbinden ferahlık istemek için. Zaten başka kim ferahlık verip insirah bahşedebilirdi ki. Haşa kimse!

O en gizlilerini rabbine açtığı sıra annesi geldi odaya.

"Biraz konuşalım olur mu?"

"Olur annem" diye yanıt verdi seccadesini katlarken ve ahşap yatağın kenarına oturdu ana kız elleri ellerinde.

"Biliyorum. Korkuyorsun. Korkma kızım. Bende babanı hiç görmeden evlendim. Bu hep böyledir. ALLAH taktir eder biz de nasibimize düşeni önce kabul eder, sonra şükür ederiz. "

"Öyle de. Ya kötü biri ise annem. Ya hiç sevemezse beni. Ya ben hiç sevemezsem. Ömür boyu azap çekersek ya ?"

"Tasa etmeyesin kızım. Alna yazan ALLAH gönüle de koyar, yolunu yönünü de kesiştirir. Nasibin ise dünya küçülür de küçülür. Kaderin değil ise aynı yoldan aynı anda geçseniz de göremezsiniz birbirinizi zaten."

Sustu Gülnihal. Konuşmaya dermanı da yoktu. Hoş susması da bir şey ifade etmiyordu ya neyse. Esasen kaderin onun için hazırladığı devasa sürprizden haberi de yoktu.

Olsaydı eğer, asıl onun için tasalanırdı, onun için üzülürdü.

Saniyeler dakikalara tutunmuş bırakamıyorlardı sanki. Uzadıkça uzuyordu gece. Yüreği de daralıyordu zaten. Bir kaç saat önce bütün kentleri karanlığa bürünmüştü.. Belki de bu yüzden zaman bir türlü geçmek bilmiyordu. Yüreği zifiri siyaha esir düşmüşken gözleri ihanet edemiyordu belki... Belki... Belki.. Belki.. Annesinden o garip haberi duyduğundan beri, giderek saplanıyordu bataklığa ve sadece belkiler yeşeriyordu içindeki sahra da.. Böyle saçma bir şey olabilir miydi? Hiç görmediği biri ile evlenmek? Ne kadar düşünürse düşünsün olmuyordu. Bu durumu mantıkla ilişkilendiremiyor, dahası içini rahatlatamıyordu.

İstemiyorum dese her şey çözülebilir ortada sorun kalmayabilirdi. Fakat annesinin gözlerindeki o büyük heyecan ve isteği gördükten sonra istemiyorum da diyememişti. Nasıl diyebilirdi ki?

Her ne kadar annesi üzerine bastıra bastıra "İstemiyorsan söyle kızım. Asla evet demek gibi bir yükümlülüğün yok" dese de gözleri öyle söylemiyordu. Görmüştü Gülnihal.. Bir arafa tutunmuştu da karanlıkta öylece sallanıyordu sanki. Bir yanda gönlü diğer yanda asla kıramayacağı annesi.. Bu ne yaman çelişkiydi? Ve bunun acısını nasıl anlatacaktı?

Güz Sancısı (Beyzadeler Konağı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin