Gülnihal minik bir kıpırtının bile onu bu denli mutlu ettiğini fark edince annelik hissinin nasıl çılgınca bir motivasyon kaynağı olduğunu düşündü.
Varlığını günden güne daha sağlam şekilde hissettiren bebek artık annesinin fiziki değişimini de hızlandırmıştı.. Odanın sağ köşesindeki ayaklı aynanın karşısında kendini inceleyen Gülnihal almaya başladığı kilolar ve ödem nedeniyle şişen yüzü, elleri, ayakları ile bakıştı. Biraz daha yaklaşıp yüzüne daha dikkatli baktı.. Değişiminin farkındaydı ama bu onun mutlu olmasına engel değildi. Hamileliği sevmişti. O nedenle bu dönemin ona kattıkları ve kazandırdıklarını mutlulukla karşıladı. Ellerini karnına koyup baktı.. "Seni ne kadar büyük bir heyecan ve merakla beklediğimi bilemezsin. Ama sen sakın annen gibi sabırsız olma, gelişimini güzelce tamamla ve vaktin de gel olur mu yavrum? Seni çok seviyorum ve beni hisettiğini biliyorum kurabiyem"
Büyüyen karnı nedeniyle artık eğilip kalkma güçlüğü çektiği için yatağın kenarına oturup kısıtlı esneklik ile üzerini değiştirdi. Bir hafta önce anneciğinin kendi elleri ile diktiği, Dilruba'nın ise etek uçlarını ince bir fırfır ile hareketlendirdiği iki hamilelik elbisesinden acık ve koyu mavi olmak üzere iki ton geçişli olanını üzerine giydi. Saçları da o kadar uzamıştı ki zapt etmekte güçlük çekiyordu.. Aşağıdan sıkı bir topuz olarak topladı başörtüsünün içine..
Vücudunun normal işlevinde seyretmesi için her zamankinden daha çok hareket etmeye ihtiyacı vardı.
Bir alt kattaki salonun önünden geçerken babası Ahmet beye bir ihtiyacı olup olmadığını sordu ve ayrılmadan hemen önce Serra hatunla kaş, göz ve sessiz bir gülücükle işaretleşip aynı yüz ifadesi ile aşağı indi.. Sabah kahvaltı sonrası ona bir şeyler çıtlatmıştı yaşlı kadın ve Gülnihal hem duydukları ile mutlu olmuş, hem de oğullarından önce kendiyle paylaştığı için annesine minnet duymuştu..
Bir ara duygulanmış olsa da çabuk toparladı durumu.. Tabi bir de Zeliha'nın durumu vardı. Kahvaltı hazırlarken o da kaşla göz arası denilecek kadar kısa bir sürede onunla Hamza konusundaki yeni gelişmeyi paylaşmıştı. Aralarındaki her konuşma kapı arkası bir fısıltıya dönüşünce en az onun kadar heyecanlanıyordu genç kız... Bir de sanki giderek daha da içinden çıkılmaz bir hal alıyordu.
Düşününce küçücük kıkırdadı elini karnına koydu "Ne bereketli bir gün, görüyorsun değil mi annecim. Ben de her zamanki gibi her konunun içindeyim.. Şimdi bunları baban dahil kimseye anlatamayacak olmam üzücü" Sır tutmayı seviyor olması, anlatma arzusundan bağımsız bir durumdu.. Heyecanlı ve çocuksu yapısını bastırmak istedi.. Hiç kimseye görünmeden bahçeye çıksa, mevzuyu daha iyi yönetecekti.
Kapıdan çıkar çıkmaz baktı hemen merdivenin yukarısından. En sevdiği mevsimin ev sevdiği haliyle hasbihal etti gözleriyle..
Mustafa son zamanlarda evlilik fikrinden kaçmak için annesinin gözüne gözükmemek adına ekstra çaba sarf ediyordu. Hiç hazır hissediyordu. Bunun en büyük sebeplerinden biri ise kesinlikle Ayşe'ydi. Mustafa o kadar sivri dilli ve alıngan bir karakterle anlaşma olasılığının ondalık dilimde sıfır ile eş değer olduğunu düşünüyordu. Abisi gibi inatlaşarak anlık bir kararla evlenmek de onun pek tarzı değildi açıkçası.
Dilruba ise o gün için yeni kalıplar çıkardı. Hünerli parmakları, adeta bir piyanistin piyano resitalinde gibi gezindi kumaşların üzerinde. Geleneksel nakışların gül kurusu ile birleştiği daha modernize bir yorumlamayla bir kaç örnek çalışma çıkardı ortaya. Bu konuda hakiki bir kabiliyeti mevcuttu. Üstelik seviyordu da.. Annesinin kadim makinasını da kendi odasına çıkarmıştı bir kaç gün önce. Bu sayede akşamları da pratik ve yeni denemeler yapabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güz Sancısı (Beyzadeler Konağı)
General FictionYaşamaya başladığı his karmaşası beraberinde bir sarsıntı ile geldi Yusuf'a. Bu o değildi. Başını daha da dikleştirip tek kaşını kaldırdı. "Senin için hazırladığım sürprizi beğenmişsindir umarım. Malum gizlenmek beni epey uğraştırdı. Ama değdi. Ve y...