'ALLAH'ın dediği olur'
Her durumda ve her daim.. Bir karıncanın nasibine düşende Rabbin istediği kadardır, birinin gönlünde ki yerinde..
Zeliha'nın ne olduğunu anlamasına fırsat vermeden, Hamza elini uzatıp kızın yüzüne yapışan başörtüyü kaldırdı.. Ve günler sonra ilk kez göz göze geldi cam gibi mavi gözlerle.. Ne çok özlemişti...
"Nereye?" dedi "Beni çağıran sendin oysa ki"
Başını yere eğdi Zeliha, bir adım geriye doğru gitti..
"Esasen" dedi sustu bir adım daha gerileyip devam etti "Seni neden çağırdığımı bilmiyorum" Başını yerden kaldırdığı an günlerdir gördüğü aynı ifade ve bakışların hala yerinde duruyor olduğunu fark etti. Soğuk, umursamaz bir o kadar kızgın. Genç kız bundan yola çıkarak Hamza'ya istediği yanıtları vermediğini de anladı lakin vereceği başka yanıtıda yoktu. Gerçekten neden çağırdığını bilmiyordu.. Tam bir şey söyleyecek gibi olup dudaklarını aralamıştı ki sustu..
"Yine konuşmayacaksın anlaşıldı" dedi Hamza. "Neyse Zeliha senin kendini anlamanı bekleyeceğim. Çok bir beklentim yok. Göreceğim yerde durman yeterli benim için. Durmasan da, ben yine seni görürüm"
Başka kelam etmediler. Yetmedi lisanları. Çekildiler gecenin koynuna.
Gün ışıdığı vakit konak hareketlenmişti. Sanki üzerlerine atılan ölü toprağını üzerlerinden kaldırmış gibi.
Namazlar kılındı. Gelişi güzel bir kahvaltı edilip herkes rutin görevlerinin başına çekildi.Mustafa dükkâna yaklaştığı vakit son köşeden dönmek üzereydi ki bir adım geri atıp köşede ki iki katlı ahşap evin duvarının dibinden gizlice baktı. Bu o kadındı.. Görür görmez hatırlamıştı. Elenaydı bu... Yüzü açıktı ve çok net gözüküyordu. Yanında uzun boylu ve iri cüsseli bir adam vardı. Mustafa gizlendiği yerden istem dışı izlemek istemişti. İç güdüleri ona bu yönde baskı yapıyordu sanki... Elena konuşurken sürekli etrafına bakıyor, garip tavırlar sergiliyordu bu da Mustafa'nın dikatinden kaçmamıştı. Keşke konuşulanı da duyabilseydi ama o mesafeden imkansızdı. Bir kaç dakikadan sonra Elena'nın adama küçük bir kese uzattığını gördü. Para olabilir miydi? Mustafa daha da işkillenmişti.
"Bu yılan kesinlikle bir işler çeviriyor" diye fısıldadı kendi kendine.. O sıra da ikisi ayrı yönlere ayrılıp uzaklaşmaya başlamışlardı. Mustafa içine düşen şüphenin koru sayesinde peşinden gidip gitmemek konusunda kararsız kaldı. Çünkü Elena'nın abisine olan zaafını biliyordu ve o kadından her kötülük beklenebilirdi. Elena gözden kaybolduktan sonra arkasını dönmüştü ki burnunun ucunda ki sopa ile irkilip başını geriye doğru kaldırdı.
"Kimsin sen?" diye sordu ses tonundan kadın olduğu anlaşılan biri.. Yüzü peçeli ve gözleri tül bir mendille kapatılmış olduğu için hiç mi hiç gözükmüyordu.. Mustafa kendine geldiğinde sinirlendi.. Bu ne arsızlık ne densizlikti böyle..
"Asıl sen kimsin" dedi. "Sen kimsin ki burnumun ucuna kadar sopa uzatma cesaretini gösteriyorsun?"
Kız sopayı tekrar Mustafa'nın yüzünün hizasına kaldırıp konuştu.
"Beyimiz baya şımarık anlaşılan..Evimin önünde ne yapıyordun?!"
"Nasıl bir kız tanımadığı bir adama karşı bu kadar fütursuz konuşur. Hem sana hesap mı vereceğim" dedi Mustafa ve gözlerini çekip yoluna devam etmek için bir adım daha attı.
"Peki ya nasıl bir adam başkasının evinin önünde gizlice durur. Tabi sapık değilse"
Mustafa duyduğu son cümle ile yumruğunu sıkıp tekrar arkasına döndü. Sağ elini kaldırıp dudaklarını sıktı. Çok sinirlenmişti. Gözleri biraz daha ateşlenirse baktıgı her yer tutuşabilirdi..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güz Sancısı (Beyzadeler Konağı)
General FictionYaşamaya başladığı his karmaşası beraberinde bir sarsıntı ile geldi Yusuf'a. Bu o değildi. Başını daha da dikleştirip tek kaşını kaldırdı. "Senin için hazırladığım sürprizi beğenmişsindir umarım. Malum gizlenmek beni epey uğraştırdı. Ama değdi. Ve y...