Siyahın örtüsünün altında karşılıklı zehirlerini akıtan iki genç için psikolojik savaş başlamıştı. Bundan sonra tamamen değişecek hayatlarını umursamadan sadece zırh kuşanıp gard alacaklardı. Sandıklarından çok daha fazlası ve çok daha zoru bekliyordu onları. Yaralayacak, yara alacaklardı. Ve belki..çok fazla kan kaybedecekti kalpleri..
Gülnihal az önce işittiklerinin canını ne denli acıttığını fark edememişti kırılan gururundan sebep. Eldivenin içinde ki narin ellerini yumruk yaptı sinirden dudağını ısırırken.
"Siz kendinizi ne zannediyorsunuz? Anlaşılan buraya, beni aşağılayıp, hor görmek için gelmişsiniz. Lakin ben, kendini ben merkezci bir serseriye ezdirecek kadar aciz bir kız değilim. Üzgünüm"dedi sesindeki sitem rüzgara karışıp kuşatmıştı etraflarını da, onlar birbirlerine olan nefretlerinden farkına varamadılar.
İçi soğumayan genç kız devam etti sıktığı dişlerinin arasından.
"Şunu da eklemeden edemeyeceğim ki , bende sizinle evlenmeye meraklı değilim. Hele şu saatten sonra hiç ama hiç istemem. Dürüst olmak gerekirse buraya gelmeden hakkınızda en fazla merak ettiğim şey yüzünüzdü. Fakat o kadar kötü bir karakter ile karşılaştım ki artık ne suretinizi merak ediyorum ne de başka bir özelliğinizi. Hiç bir önemi yok. Benim için yalnızca kuru gürültüden ibaretsiniz "
"Güzel" dedi Yusuf." O halde vazgeçiyorsun" diye sordu az önce duyduğu bütün cümleleri aklının bir köşesine not edip.
"Hayır" dedi düz ve kalın kaşlarını kaldırırken Gülnihal.
"Hala evlenmek mi istiyorsun yani?"
"Ne münasebet"diye aynı cümleyi şeddeledi ve ekledi "Ben değil siz vazgeçeceksiniz.. Oradan bakınca aptal bir kız olarak mı görünüyorum bilemem ama, kurduğunuz tuzağa düşmeyeceğim. İşi bozan ilk kişi ben olup annemi hayal kırıklığına uğratmayacağım.. Siz bozacaksınız bu işi. Madem bu kadar cesursunuz o halde görelim icraatinizi" Yusuf'un aklında kurguladığını anlamıştı genç kız ve akabinde aynı teknik ile atağa geçmişti.
Yusuf duydukları karşısın da şaşkınlığa uğramıştı. Çünkü Gülnihal beklediğinin aksine oldukça zekice konuşmuş ve ağır sözlerine karşı çok cesur davranmıştı.
"Sana seçme şansı verdiğimi hatırlamıyorum. Aksine kendini yaşayacağın gazaptan kurtarman için sana bir fırsat tanıyorum"
"Gazap yalnızca ALLAH'tan gelir ve ben yalnızca O'ndan korkarım. Beni bu şekilde üç beş kirli cümle ile korkutup püskürteceğinizi mi zannediyorsunuz ? Eğer böyle bir yanılgıya düştüyseniz en büyük hatayı etmişsiniz demektir" diye az önce Yusuf'un ona akıttığı bütün zehri nefessiz geri iade etmişti.
Sonra aşık olduğu pembe ve dantel detaylı eldiveninin içinde ki işaret parmağını kaldırdı gözden kaçırdığı bir soruyu hatırlamanın vermiş olduğu agresiflik ile.
"Eğer ki siz vazgeçmezseniz bende vazgeçmeyeceğim"
"Deli olduğunu biliyordum.. Bu konuda benimle iddia edecek kadar da gurursuzsun"dedi Yusuf. Aslında bu cümleler ne söyleyeceğini bilmediğinden dolayı sarıldığı kurtarıcı cümlelerdi. Çünkü Gülnihal beklediğinin aksine çetin ceviz çıkmıştı. Ve bir de o koku. Aldığı her nefes ile burnundan girip bütün duyu organlarını hissizleştirecek derece de keskin olan tarçın kokusu... Aklını sürekli dağıtıp dikkatini toplamasına engel oluyordu.
Dakikalar ardı ardına terk derken zamanı, onlar hala bir konu da bile olsun uzlaşmaya varamadığı gibi daha çok kısılmışlardı nefret tuzağına.
" Birincisi siz benim hiç bir şeyim olmuyorsunuz o yüzden bana sen diye hitap etmeyi kesin. İkincisi tehditleriniz hiç mi hiç korkutmadı beni. Ve canımı da yakmadı. Üzgünüm. Üçüncü ve son olarak ben gurursuz değilim hatta sırf incittiğiniz gururum için sizin ile evleneceğim. Bakalım kim kimin cehennemi olacak" Dedi hiç düşünüp taşınmadan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güz Sancısı (Beyzadeler Konağı)
General FictionYaşamaya başladığı his karmaşası beraberinde bir sarsıntı ile geldi Yusuf'a. Bu o değildi. Başını daha da dikleştirip tek kaşını kaldırdı. "Senin için hazırladığım sürprizi beğenmişsindir umarım. Malum gizlenmek beni epey uğraştırdı. Ama değdi. Ve y...