38.Bölüm

425 32 20
                                    

Yazardan...

İdil kafayı yemiş bir şekilde Ayşe'nin başında çığlık çığlığa ağlıyordu. Uzaktan da olsa duyduğu araba sesiyle bağırdı.

"Burdayım! Yardım et! Ablam ölüyor!"

Eliyle Ayşe'nin boynundan nabzını kontrol ettiğinde hâlâ attığını fark etti. Ayağa kalkıp daha çok bağırmaya başladı.

"Yardım edin! Sesimi duyan var mı?!?!"

Çalılıkların arasından sesler duyunca bir an ürkse de sonra gördüğü kişiyle hayatının en mutlu anını yaşıyor gibiydi.

"ABİ! Abi yardım et!"

Poyraz hızla koşup kucakladı Ayşe'yi. Gözlerinden yaşlar akarken İdil'e dönemeden arabaya doğru koşarken konuştu.

"İdil ne oldu?!?!"

İdil titreye  sesiyle cevapladı onu.

"Abi anason toplamak için girdik sonra birden yere yığıldı. Abi her yeri kan içindeydi. Bana ben ölüyorum dedi abi! Bir şey yap ne olur ölmesin!"

Poyraz daha hızlı koşup arabaya geldi. Ayşe'yi arka koltuğa yatırdı. İdil de Ayşe'nin yanına bindi. Poyraz'da şoför koltuğuna geldiğinde arabayı çalıştırırken Ayşe'ye hitaben konuştu.

"Hiçbir şey olmayacak güzelim. Ölmek ne demek ya? Daha seninle ne maceralarımız olacak. Daha evleneceğiz. Ben daha seni gelinlikle göreceğim. Hiçbir şey olmayacak yetişeceğiz korkma!"

Ayşe'nin her yeri ama her yeri kan içindeydi. Yüzü bembeyaz, dudakları mosmor olmuştu. Gözlerinin altı birden kararmış gibiydi.

Hastanenin önüne geldiklerinde İdil korkuyla bağırdı.

"Abi atmıyor nabzı!"

Poyraz arabadan inip koşarak kucakladı Ayşe'yi. Acilden içeri koştu. Hemşireler hemen sedyeyle aldıklarında Poyraz korkuyla ve titreyen sesiyle konuştu.

"Nefes almıyor! Bir şey yapın!"

Müdahale odasına aldıklarında çok geçmeden Ayşe'yi de alıp koşarak ameliyathaneye gittiler. Çok geçmeden haberi olan herkes gelmişti.

Poyraz oturduğu yerde ağlamaktam mahvolurken hemşirenin telaşla ameliyathaneden çıkmasıyla ayaklanıp koştu. Herkes toplanmıştı. Hemşire nefes nefese konuştu.

"Acil tarafından kana ihtiyacımız var!"

Ayşe'nin kan grubunu da söyledikten sonra İdil ile uyuştuğunu fark etmişlerdi. İdil hemen konuştu.

"Benim kanım uyuyor!"

Hemşire telaşla sordu.

"Kaç yaşındasınız? Bir hastalığınız var mı?"

"20 yaşındayım. Hastalığım da yok."

"Tamam gelin benimle."

İdil hemşirenin peşinden giderken arkasını dönüp konuştu.

"Merak etme abi iyileşecek!"

Saatler sonra...

Doktor içeriden terini silerek çıkarken Poyraz artık ağlamaktan davul gibi olan gözleriyle koştu doktorun yanına.

Dora, Cevhere, İlayda ve Emin kantine inmiş, Asiye Hanımlar biraz dinlenip geri gelmek için eve gitmişlerdi. Bir tek Poyraz, İdil, Sergen ve Berkay kalmıştı.

Doktor derin bir nefes alıp konuştu.

"Hastamızın durumu şu an stabil."

Poyraz hem gülüyordu hem ağlıyordu. Diğerlerinin de kalır yanı yoktu. Doktor tekrar konuşmaya başlayınca pür dikkat onu dinlemeye başladılar.

"Ameliyatta hastamızın kanaması durmayınca size geçen bahsettiğim tedaviyi uygulamak zorunda kaldık. İnanın size gönderip sorduracak bir tane bile boşta hemşirem yoktu. Eğer tedaviyi uygulamasaydık hasta kan kaybından ölecekti."

Poyraz başıyla onaylayıp yorgun ve çatallaşmış bir sesle konuştu.

"Teşekkür ederim onu yaşattığınız için. Şimdi bir tehlike yok değil mi artık?"

Doktor düşünceli bir şekilde konuştu.

"Bizim kontrollerimize göre bir tehlike görünmüyor ama kan değerleri fazlasıyla düşmüş gerekli besinlerle hızlıca toparlamazsa başka hastalıklar da çıkabilir ortaya ve bildiğiniz üzere artık bir çocuğunuzun olması neredeyse imkansız."

Poyraz başıyla onayladı.

"Tekrar teşekkür ederim."

"Geçmiş olsun."

İdil hemen sevinçle sarıldı abisine ama Poyraz çok tepkisizdi. İdil merakla sordu.

"Abi ne oldu?"

Üçü de merakla bakıyordu Poyraz'a. Poyraz gözünden akan yaşı silerek konuştu.

"Ayşe çok üzülecek..."

Sergen omzunu sıvazlayıp konuştu.

"Bir şekilde söyleyeceğiz. Başka yaşama şansı olmadığını öğrenince çok üzülmez belki."

...

Duyduğum konuşma sesleriyle gözümü aralamaya çalıştım ama yapamıyordum. Yaşıyor muydum yoksa ölmüş müydüm? Hiçbir fikrim yoktu. Tekrar denediğimde yavaşça açıldı gözlerim. Hastanedeydim ölmemiştim.

"Poyraz..."

Zar zor konuştuğumda buz gibi olan elimde sıcak bir el hissettim.

"İyi misin güzelim? Bir sıkıntın var mı? Çok korkuttun beni Ayşe. Sana bir şey olacak sandım. Seni yetiştiremeyeceğim sandım."

Boğazımı temizlemeye çalışıp konuştum.

"Ben de korktum. Seni bir daha göremeyeceğim sandım..."

Saçımdan öpüp alnını alnıma yasladı.

"Korkma bak yanındayım. Berkay ve Sergen de burada. İdil de az önce annemlerin zorlamasıyla eve gitti. Dün bütün gece buradaydı."

Gülümsedim. Ormanda ne kadar telaşlı olduğu aklıma geldi. Çok korkmuştu o da. Berkay ve Sergen kapıdan girince gözlerim dolmuştu.

"Çok korktum ben bir daha sizi göremeyeceğim sandım. Gelin buraya!"

Hemen yanıma gelip sarıldılar bana. Poyraz dahil hepsinin yüzünde garip bir ifade vardı.

"Siz neden öyle bakıyorsunuz?"

Poyraz ciddi bir şey söyleyeceğini hissettirmişti.

"Ayşe senin kanaman durmayınca doktor tedaviyi uygulamak zorunda kalmış. Çocuğumuz olma ihtimali imkansız gibi bir şeymiş."

Duyduğum şeyle kalbim duracak gibi hissetmiştim. Ağlamaya başlamıştım.

"Hayır yalan söyleme! Başka bir şey var onu söylememek için böyle söylüyorsun. YALAN SÖYLEME POYRAZ! YALAN SÖYLÜYORUM SENİN ÇOCUĞUN OLACAK DE! Ben bu dünyaya çocuk getirmek istiyorum..."

...

Hello!

Sizi ufak çaplı bir korkuttum biliyorum ama merak etmeyin. İdil'in Ayşe ile ilişkisi beni çok duygulandırıyor.

Sizi seviyorum!

Değmesin Ellerimiz ~AYRAZ~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin