39.Bölüm

427 32 30
                                    

3 gün sonra...

"Poyraz yemek istemiyorum yeter. Patlayacağım!"

Poyraz kaşığı ağzımın dibine kadar getirmişti. Kaşlarını kaldırıp konuştu.

"Doktoru duydun Ayşe. Kan değerlerin çok düşmüş bunlarla toplayacağız. Aç bakalım ağzını bak küsecek çorba!"

Ağzımı açıp yuttuktan sonra suratımı buruşturup konuştum.

"Çocuk muyum ben küsecek ne?"

Tekrar ağzımın dibine getirdi kaşığı.

"Aç aç aç uçak geliyor!"

"Poyraz!"

Son kaşığı da bana yutturduktan sonra gülümseyerek konuştu.

"Kızma kızma güzelim benim. Sana bir sürprizim var."

Kaşlarımı çatıp merakla sordum.

"Ne sürprizi?"

Cebinden bir anahtar bir de birkaç evrak çıkardı. Evrakın birini bana uzatıp konuştu.

"Nikah günümüzü aldım!"

Mutluluktan gözlerim dolarken tarihe baktım iki hafta sonrasına almıştı. Ona sıkı sıkı sarıldım.

"Seninle internetten baktığımız deniz kenarındaki marinayı ayarladım. Bir sürprizim daha var. Bu anahtar nerenin anahtarı biliyor musun? Annenlere aldığımız villanın."

Gözlerimi şokla açtığımda konuşmaya devam etti.

"Düğünü burada yapmaya karar verdik ya gelin alma falan adet gelenek görenek yerine gelsin. Hem de belki annenler burayı sever yaşamak ister diye."

"Poyraz güzel düşünmüşsün de niye bu kadar masrafa girdin ben halletseydim."

Elimi tuttu.

"Olur mu öyle şey Ayşe. Bu kadar yararım dokunsun bari müstakbel kayınvalidem ve kayınpederime."

Gülümseyerek sarıldım ona. İdil içeriden bizim oturduğumuz yere yani bahçeye doğru koştu.

"Bilin bakalım kim geliyor?"

Merakla baktık ona.

"Dara abim!"

1 hafta sonra...

Annemler düğün tarihini öğrenmiş dün akşam da gelmişlerdi. Ben de artık vücudum enfeksiyondan arındığı için daha sağlıklı hissediyordum kendimi. Annemlere durumu da anlatmıştım. Yeni evlerine tam yerleşemeseler de bir düzen kurulmuştu. Düğün alışverişimizde tamamdı. Gelinliğimi bile almıştım. Dora ve Cevhere gelmişken Marmaris'e de gitmek istemişlerdi ve birkaç gün önce gitmişlerdi. Bugün döneceklerdi. Sahil kenarında bir yerde hep birlikte yemek yiyecektik.

Üstüme midi boy mavi bir elbise giyip çıktım. Poyraz arabada beni bekliyordu. Yanına bindim yola çıktık. Herkes gitmişti bir tek biz yeni gidiyorduk. Sonunda vardığımızda Poyraz'ın koluna girdim birlikte bizimkilerin oturduğu masaya gittik. Zaten upuzun bir masa olduğu için bulmak zor olmadı. Bize ayırdıkları yere oturduk. Cevhere ve Dora ayağa kalkıp ellerini gösterdiler yüzükleri vardı. Cevhere hevesle konuştu.

"Biz evlendik!"

Söylediği şey şok olmama sebep olurken aynı zamanda da çok mutlu olmuştum. Cevhere'nin babası çok sıcak bakmadığı için uzun yıllar boyu evlenmekte sıkıntı çekmişler ve evlenememişler. Şimdi evlendiklerine göre ya sıkıntı çözülmüştü ya da habersiz evlenmişlerdi.

Sergen sitemkâr bir şekilde konuştu.

"Bizi çağırmadınız ama merak etmeyim size küsmeyeceğim."

Poyraz Sergen'e dönüp imalı imalı konuştu.

"Tabii sizi çağırsınlar da biraz da Dora'yı soyun değil mi?"

Poyraz'ın Sergen'e söylediği şeyi Berkay yanıtlamıştı.

"Düğün bu Poyrazcığım mecbursun yani. Evlenmek öyle kolay değil biraz cebimizdeki akrebi gezintiye göndereceğiz lütfen."

Poyraz tam cevap vereceklen Dara konuştu bu sefer.

"Çocuklara iki yüz lira vermişsin abi zaten. Ben böyle bir cimrilik görmedim. Hâlâ laf ediyorsun."

Bütün masa kahkahalarla doluşurken herkes tebrik etti Dora ve Cevhere'yi. Sade bir nikah kıydıkları için kimseyi çağırmadıklarını söylemişlerdi.

Akşam boyu tatlı tatlı atışmalar eğlenceli muhabbetler sürmüş artık herkes evine dönüyordu. Yani ben, Sergen ve Berkay dışında. Çünkü biz Poyrazların evinde kalıyorduk.

Dördümüz aynı arabada Asiye teyzelerden önce eve vardığımızda yorgun bir şekilde yavaşça indik arabadan. O kadar yorgundum ki esnemekten alamıyordum kendimi.Tam bahçe kapısından içeri girecekken ayak sesleriyle arkamı döndüm. Uzun boylu ve yine uzun kızıl saçları olan bir kız topuklularıyla bize doğru- yok yok Poyraz'a doğru hızla geliyordu.

Hepimiz kıza bakarken sonunda aramızdaki mesafeyi bitirip kollarını Poyraz'ın boymuna sardı. Poyraz öylece kalakaldığında benim de bütün uykum kaçmıştı. Poyraz yaklaşık bir beş saniye sonra sonunda kızın kollarını kendinden ayırdığında hepimiz özellikle de ben sorgularcasına bakıyorduk ona.

Ağzı kulaklarında gülümseyerek Poyraz'a bakıyordu ağzı yırtılasıca. Sonunda konuştuğunda sesinin incecik ve çok itici olduğunu fark ettim.

"Yiğit hatırlamadın mı beni? Ece ben!"

Demek o meşhur Ece sensin. Topuklularınla eceline geldin kızım.

...

Hello!

Ece'yi hatırladınız mı? Hatırlayamadıysanız 10.Bölüme bakabilirsiniz.

Düğünümüze az kaldı heyecanlı mısınız?

Sizi seviyorum!

Değmesin Ellerimiz ~AYRAZ~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin