25.Bölüm

488 40 24
                                    

Kaşlarımı çatıp sorgularcasına baktım ve konuştum.

"Dora? Cevhere?"

İkisi de yüzündeki gülümsemeyle aynı anda konuştu.

"Selam!"

Dora kendini açıklarcasına konuştu.

"Ayşe kusura bakma böyle geldik çat kapı. Baban hastalanmış. Ziyaret etmek istedik."

Sonunda girdiğim şoktan yavaşça sıyrılırken içeriyi gösterdim elimle. Gülümseyerek konuştum.

"İçeri gelsenize kusura bakmayın şaşırdım biraz."

Ayakkabılarını çıkarıp içeriye doğru girdiklerinde tam kapıyı kapatacakken Selim'in sesiyle geri açtım.

"Ayşe dur kapatma."

Selim içeri girerken durumun ciddiyetiyle hemen Dora'nın kolundan tutup onları durdurdum.

"Şey bilmeniz gereken bir şey var."

Durumu onlara açıkladıktan sonra birlikte içeri geçtik. Herkesin yüzünde şaşkınlık vardı ama en çok bizim Survivor tayfa şaşırmıştı tabii.

Şaşkınlıkla sessizliğin birbirine karıştığı ortamı Dora ve Cevhere babamın elini öpmeye giderek bozdular. Dora kibarca konuştu.

"Geçmiş olsun Beşir Bey amca."

Cevhere de geçmiş olsun dileklerini iletirken Berkay ve Sergen'in yanına geçip oturdular. Babam sorgularcasına onlara bakarken ben hemen planladığımız açıklamaya geçtim.

"Baba Dora Poyraz ve Selim'in dayısı. Cevhere de yengeleri. Hastalandığını duyunca bir de söz olduğunu duyunca gelmek istemişler."

Babam başıyla onaylayıp teşekkür etmişti.

İlayda ve Emin bir kenarda sessiz sakin konuşuyordu. Selim de benim kalktığım yere yani babamın yanına oturdu. Takım elbise giymiş bir de çiçek falan getirmişti. Resmen isteme yapacaklardı. Poyraz beni başkasına isteyecekti.

Babam ortamın sessizliğini bozup İlayda'ya seslendi.

"Anlat bakalım kızım nasıl gidiyor evliliğiniz."

İlayda bir an ne diyeceğini şaşırsa da sonra hemen konuştu.

"Güzel Beşir amcacığım. Nasıl olsun? Geçinip gidiyoruz. Sağ olsun Emin beni hiç üzmüyor."

Sergen ağzını püskürterek güldüğünde kaşımla yapma der gibi baktım. O da ağzını fermuarla kapatıyormuş gibi yapıp kafasını önüne eğdi. Babam tövbe çekip Emin'e döndü bu sefer.

"Biraz da sen anlat oğlum. Hiç pişman oldunuz mu?"

Emin gülümseyerek İlayda'ya baktı ve elini tutup konuştu.

"Hiç pişman olur muyuz Beşir amca İlayda benim her şeyim."

Hepimiz Emin ve İlayda'nın bu konuşmalarına şaşırırken Berkay ağzının içinden mırıldandı.

"Güzel kaptırdılar."

...

Büyük salonumuzda hep beraber otururken Nursema ablam beni dürtüp kahve yapmaya gitmemiz gerektiğini söylemişti. Salondaki benim çocukluğumun muhabbetinden kurtulmak için iyi bir bahaneydi bu.

Sonunda kahveler kaynadığında bir sürü fincana yavaş yavaş döktüm kahveyi. Son tepsiyi de doldurduğumda İlayda ve Cevhere de yardıma gelmişti taşımaya. Ben tepsiyi alıp gidecekken İlayda beni durdurdu.

"Nereye? Tuz atmadık."

"İlayda ne tuzu delirdin mi oyun bu. Formalite."

Tuz kavanozunu eline alıp başını olumsuz anlamda salladı.

"Olmaz oyun da olsa adet yerini bulsun."

En sağdaki fincana tam bir tatlı kaşığı tuz attığında içimden yuh dedim.

Sonunda salona geldiğimizde önce Dora ve Cevhere'ye verdim. Sonra Berkay ve Sergen'e. Biri en sağda biri en solda olmak üzere iki kahve kalmıştı tepside. Kahve almayan da sadece Poyraz ve Selim kalmıştı. Sırada Selim olduğu için eğilip tepsiyi uzattım. Bir an düşündüm hangisinin tuzlu olduğunu.

'Neyi düşünüyoruz? En soldakine attı!'
'Öyle mi diyorsun?'
'Öyle, eminim.'

Kimse duymasın diye fısıldayarak en soldakini alması gerektiğini söyledim. Kafasını sallayıp teşekkür etti ve aldı. Poyraz'a döndüğümde gergin gergin bakıyordu bana. Bugün çarşıdan üstümüze başımıza birkaç kıyafet almıştık. Ona aldığımız beyaz gömlekle çok şık duruyordu. Tepside kalan son kahveyi de ona uzattığımda fısıldayarak konuştu.

"Şu an annemlerle seni bana istemeye gelmiş olabilirdik. Şimdi seni başkasına istiyorum şaka gibi."

"Bu sadece bir oyun Poyraz. Biticek merak etme."

Tepsiyi kucağıma koyup sandalyeye oturdum. Ne yapacağımızı düşünüp dalgın dalgın Poyraz'a bakıyordum. Birden kahveyi içtiği gibi halıya püskürttüğünde gözlerimi açabildiğim kadar açıp ona baktım. Tabii bakan sadece ben değildim. Şu an salondaki herkes şaşkınca ona bakıyordu.

'Ayşe galiba biz tuzlu kahveyi Poyraz'a verdik.'
'Aferin o zaman bize!'

Sessizliği annem bozduğunda birkaçımız ona döndük.

"Yiğit ne oldu oğlum? İyi misin?"

Poyraz öksürmekten kızarırken Cevhere ve İlayda kahkahalarla gülüyordu. Poyraz öksürmekten cevap veremeyince İlayda konuya açıklık getirdi.

"Nebahat teyzeciğim tuzlu kahve yanlış kişiye gitmiş."

Sergen ağzının içinden konuştu.

"Kahve bile nereye gideceğini biliyor."

Babam kıkırdamalara ağız içi konuşmalara sertçe konuşarak son verdi.

"Tamama abartmayın bir şey olmaz. Konuya gir artık sen Yiğit oğlum. Ömer Asaf sen Yiğit abine bir bardak su getir hadi dedeciğim."

Poyraz boğazını temizleyip konuşmak için hazırlanırken iyice gerilmiştik hepimiz. Ellerini kendi dizlerine vurup birden ayağa kalktı.

"Ayşe ben çok özür dilerim yapamam. Beşir Amca sen üç yıl öncesini hatırlıyorsun. Ayşe ve Selim ayrıldı. Ayşe bir yarışmaya katıldı ve biz tanıştık. Biz birlikteyiz. Ben senin kızını seviyorum. Eğer Ayşe istenecekse senin de rızan olursa annemi babamı alır gelirim isterler."

...

Hello!

Bakın bu sefer bekletmedim sizi. Daha fazla uzatmak istemedim bu konuyu. Sizce Poyraz yanlış mı yaptı doğru mu?

Dora dayıyı da yazmak istedim çünkü onu çok seviyorum. O yüzden o da katıldı Cevoyla.

Sizi seviyorum!

Değmesin Ellerimiz ~AYRAZ~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin