31.Bölüm

476 32 27
                                    

"Konser bileti bunlar hem de Frxzbie konseri!"

"Sevinirsin diye düşündüm."

Sıkı sıkı sarıldım boynuna.

"Sevinmez miyim?"

Sarılmamız bittiğinde kulağıma eğilip fısıldadı.

"Bizim çadıra gelsene."

Göz devirip gülümsedim.

"Olmaz. Belki İlayda ve Emin istemez."

Birden ayaklanıp eliyle bir dakika işareti yaptı. Onların çadırının fermuarını açıp ayağıyla dürttü Emin'i.

"Lan gereksiz, Ayşe gelicek buraya hadi sana güle güle."

Bu haline sessizce kahkaha attım. Emin'i oldu olası sevmemişti.

"Abi ne oluyor ya? Azrail gibi dikildin tepeme."

"Hadi git sevgilinin yanına Ayşe geliyor buraya. Kaç kere söyleyeyim?"

...

Gözlerimi açtığımda başım Poyraz'ın kolunun üstünde çenesinin altındaydı. Diğer koluyla da sarılmıştı bana. Huzurla derin bir nefes aldım. Dışardaki seslerden herkesin uyandığını anlamıştım yavaşça ayrıldım kollarından. Tam fermuarı açmak için kolumu uzatacakken bileğimden tutup oturttu beni hızla. Kendi de doğrulup oturur pozisyona geçtiğinde burunlarımız birbirine değiyordu. O kadar yakındık. Dudaklarımı yavaşça öptü. Sonra kafamı elleriyle tutup eğdi ve saçlarımdan öptü. Sonra da çenesini dayadı kafama sardı beni kollarıyla.

"Günaydın güzelim."

"Günaydın sevgilim de öğlen oldu artık."

"O zaman tünaydın prensesim."

Burnumdan nefes vererek güldüm.

...

Çok güzel bir kampı bitirmiştik, herkes evine dönmüştü. Yarın akşamki konser için çok heyecanlıydım. Frxbie yeni keşfettiğim bir şarkıcıydı ve bence çok kalbe dokunan şarkıları vardı.

Uzun süren iki günün yorgunluğuyla kendimi yatağa bıraktım.

Koşuyordum, koşuyordum ama bu mezarlığın bir sonu gelmiyordu. Üstümdeki uzun beyaz elbisenin etekleri çamur içindeydi. Sisli ve yağmurlu hava yüzünden üç mezar taşından fazlasını göremiyordum. Ayaklarıma yerdeki taşlar batıyordu. Sanki az yaram varmış gibi yeni yaralar açılıyordu. Bu karanlık beni korkutmuyordu. Elim karnıma gitti. Sesimi duyacakmış gibi bağırdım.

"Dayan anneciğim yetişeceğiz hastaneye!"

Suyum gelmiş doğum yapmak üzereydim. Hastaneye yetişmek zorundaydım ama koştukça sanki uzaklaşıyordum.

"Poyraz! Berkay! Sergen! Yardım edin ne olur! Öleceğiz burada ikimiz de..."

Koşmaya devam ederken ayağımın takılmasıyla açık mezarlardan birinin içine düşmüştüm. Artık kurtulma şansım yoktu...

Nefes nefese gözümü açtığımda birden doğruldum. Yanımda duram suyu ellerim titreye titreye bir dikişte bitirdim. Ter içindeydim. Yine aynı kabuslardan birini görmüştüm. Geçecekti inanıyordum.

Saate baktığımda akşama az kaldığını fark ettim. Çok uyumuştum. Hemen bir şeyler atıştırıp hazırlanmaya başladım. Üstüme dolabımdan kırmızı bir elbise seçtim. Serin olabilme ihtimaline karşı beyaz boyfriend bir gömlek giydim. Ayakkabımı da beyaz diz altı hafif topuklu bir bot seçtim.

Değmesin Ellerimiz ~AYRAZ~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin