Bu bölümü sensarbenhos1 'e ithaf ediyorum. Güzel yorumların için teşekkür ederim.
...
"Günaydın güzel ailem!"
Ömer Asaf kapıda beni görür görmek koşunda valizim kenara ittirip onun için eğildim.
"Teyzem gelmiş!"
Oğuz amcanın teklifinin üstünden üç gün geçmişti. Bu akşam geleceklerdi istemeye. Ben sabahtan gelmiştim memleketime. Yanımda İlayda Cevhere Dora ve Emin de gelmişti ama onlar otele gidip akşam gelmek istemişlerdi. Berkay ve Sergen Poyrazlarla gelecekti. Hastalığımı arayıp geçen gün annemlere de anlatmıştım herkes oldukça doğal karşılamıştı. Bir tek Ömer Asaf yani şimdi benim küçük kardeşim olmayacak mı diye ağlamıştı.
Hazırlıklar tamamdı. Heyecandan kalbim duracak gibiydi. Hayat çok garipti gerçekten sadece iki ay önce burda Poyraz beni Selim'e istiyordu. Şimdi de ailesini alıp beni istemeye geliyordu.
Kapı çaldığında üstümdeki uzun etekli elbiseye basıp düşmemek için elimle toplayıp kapıya ilerledim.
Saçımı kulağımın arkasına sıkıştırıp yavaşça kapıyı açtım. Poyraz elinde kocaman bir çiçekle kapıda dururken gözlerimi kocaman açıp şaşırdığımı belli ettim. Berkay ve Sergen ben daha içeri davet etmeden arkalardan konuşarak geldiklerinde konuştukları konu gülmeme sebep olmuştu.
"Sergen ben çelenk getirelim demedim mi abi? Bak beğenmedi kız."
"Haklısın Berkaycığım ama bizi dinlemedi ki bu deli."
Kapının önünden yavaşça çekilip Poyraz'ın elinden çiçeği alıp cevap verdim onlara.
"Ben büyüklüğüne şaşırdım zaten. Hoş geldiniz buyrun."
Poyraz üstündeki vizon renkli gömlek ve siyah pantolonla çok şık olmuştu gerçekten. Herkes içeri geçerken en arkadan İdil de elinde bir buketle geliyordu. Bana öpücük atıp o çiçeği de anneme uzattı. O da mavi renkli dizine kadar gelen elbisesiyle çok tatlı olmuştu.
Salondaki sohbet oldukça koyu olduğu için isteme konusuna gelmeyecekler diye korkuyordum. En sonunda annem kahveler için göz kırptığında ben İloş Cevo ve İdil birlikte mutfağa gittik. İdil ben kahveleri pişirirken elindeki tuz kavanozuyla heyecanlı heyecanlı bakıyordu. Yazık benim sevgilime bir tuzlu kahve yetmemiş ikinciyi de içecekti.
Kalabalık olduğumuz için yine bir sürü tepsi çıkmıştı. Tuzlu kahve benim tepsimde en arkadaydı. Bu sefer yerinden emindim en önden ben gidip anneme babama Asiye teyzeye Oğuz amcaya en son da Poyraz'a vermiştim kahvesini. Poyraz bana korku dolu bakışlar attığında ellerimi napalım der gibi açtım.
Diğer kahveler de dağıtıldığında herkes kahvesinden birer yudum almıştı. Poyraz hâlâ kahveyle bakışırken herkesin dikkati onun üstündeydi. Sergen gülerek konuştu.
"Damat bey daha bakışacak mısın kahveyle? Eşin o değil bak onu içersen şu hanımefendi olacak."
Herkes kahkahalarla gülerken Poyraz yavaşça kahveyi yudumladı. Hâlâ ağzında tuttuğu için suratı kızarmıştı. Berkay konuştu bu sefer.
"Yut onu koçum hadi bakalım. Öyle seviyorum ediyorum demekle olmaz. Gönder mideye kahveyi hadi canım."
Boğazının kıpırdamasıyla yuttuğunu hepimiz anladık. Cevhere gülmesinin arasından konuştu.
"Ama öyle bir yudumla olmaz damat bey bir dikişte içersen daha kolar olur hadi yut bakalım."
Babam gülerek konuştu.
"Yeter zorlamayın damadımı bir yudum yeter."
Babam sevgiyle konuştuğu için Poyraz annesi ilk defa ona seni seviyorum diyen çocuklar gibi baktı babama.
Oğuz amca boğazını temizlediğinde konuya giriş yapacağını anladım. Gerildiğim için oturduğum sandalyede biraz kıpırdandım.
"Evet efendim sebebi ziyaretimiz belli. Ayşe kızımızla Yiğit oğlumuz gittikleri yarışmada birbirlerini görmüşler, bir iletişim kurmuşlar. Bilirim kız çocuğu ebeveyni olmak zordur. Ayşe de sizin en küçük kızınız ama merak etmeyin Ayşe artık bizim de kızımız. Allah'ın emri peygamberin kavliyle kızımız Ayşe'yi oğlumuz Yiğit'e istiyoruz."
Babam oturduğu yerde dikleşip konuşmaya başladı.
"Sizin de dediğin gibi Ayşe bizim en küçüğümüz, kıymetlimiz ama eminim Yiğit de sizin için çok kıymetlidir. Siz de Yiğit'in bizim için bir damat değil oğul olacağından hiç şüphe etmeyin. Benim de eşim Nebahat'in de rızası var ama asıl bizim için önemli olan kızımızız düşüncesi. Ayşe'm güzel kızım senin gönlün var mı?"
Bir anda hiç beklemediğim anda babam bana sorunca hemen oturduğum yerde dikleşip boğazımı temizledim. Herkes bana bakıyordu. Poyraz'a baktığımda sevgiyle aşkla bakıyordu bana. Sonra babama döndüm.
"Benim gönlüm var baba. Biz birbirimizi seviyoruz."
Babam başıyla onayladı beni. Sonra gülümseyerek konuştu.
"O zaman ben de verdim gitti!"
Herkes mutlulukla alkışlarken ayaklandık. Oğuz amca Poyraz'a yüzükleri çıkarmasını söyledi. Poyraz kırmızı kadife bir kutu çıkardı. Sonra İdil hevesle konuştu.
"Bence yüzükleri Dora abi taksın! Akraba olmayan en büyük o."
Herkes onaylarken Poyraz kutuyu Dora'ya verdi. Dora da kutudan metalik renkli yüzükleri çıkarıp kutuyla makası Cevhere'ye verdi. Ortak kurdeleye bağlı yüzüklerimizi parmaklarımıza taktı. Sonra makası alıp kesmeden konuşmaya başladı.
"İnşallah hiç ayrılmayın bir ömür mutlu olun ve unutmayın aşk olduğu sürece hiçbir dert dermansız değildir. Hayırlı olsun!"
Kurdelemizi kestiğinde herkes alkışladı. Poyrazla birlikte ailelerimizin ellerini öpüp herkesle tebrikleştik. Sonra da sıkı sıkı sarıldık. Resmen sözlenmiştik.
Tam herkes yerine oturacakken kapının yumruklanmasıyla elimi kalbime koydum. Herkes tedirgin olmuştu. Tam ben kapıya gidecekken Poyraz kolumdan tutup kendi öne geçti. Herkes camlardan dışarıyı görmeye çalışıyordu. Sonra bağırma sesiyle kim olduğunu anladım. Bir bu eksikti...
...
Hello!
Sizi bilmem ama Oğuz daddy ve Beşir daddynin Ayşe ve Poyraz'ı sahiplenmesine ben aşırı duygulandım.
Sizce kapıdaki kim?
Her gününüz bir öncekinden güzel geçsin!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Değmesin Ellerimiz ~AYRAZ~
Novela Juvenil"Sevgi her şeyi çözer Ayşe." "Her şeyine güvendiğim için Poyraz diyorum."