61.Bölüm

233 13 5
                                    

Gözlerimi yavaşça araladım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Gözlerimi yavaşça araladım. Tabii ki daha sabah olmamış yine gecenin bir yarısı uyanmıştım. İdil evleneli bir ay olmuştu. Leblebi artık 11 haftalıktı. İçimde büyüyordu ve bu dünyanın en güzel hissiydi bence.

Karnımdan gelen gurultularla Poyraz'ı yavaşça dürttüm.

"Poyraz, hayatım..."

Uyanmamıştı. Son bir aydır her gece uyanıyordum bulantıyla ama hiç onu uyandırmıyordum. İlk defa ağzıma gelen çilekli turta tadıyla onu uyandırmaya çalışıyordum. Canım çok fazla çekmişti ve yemezsem ölecekmişim gibiydi.

"Poyraz kalksana!"

Sonunda o da uyanmış kısık gözlerle bakıyordu bana.

"Bir şey mi oldu güzelim?"

'Karın hamileliği boyunca ilk kez aşerdi o kadar.'
'İç ses susar mısın?'
'Çilekli turta!'

"Çilekli turta istiyorum."

Poyraz hâlâ kısık olan gözlerle bana bakıyordu.

"Ayşe sarhoş musun?"

Sinirle gözlerini yavaşça kapatan Poyraz'ı tekrar dürttüm.

"Poyraz canım çekti kalk! Çilekli turta getir bana, lütfen."

Yavaşça doğruldu.

"Ayşe saat dört."

Elimi karnıma koyup dudaklarımı büzdüm. Karnıma bakarak konuştum.

"Üzülme anneciğim. Ben sana bulurum çilekli turta."

Tam yataktan kalkacakken kolumdan tuttu Poyraz.

"Ayşe otur şuraya güzelim. Bulucağım ben sana otur."

Hevesle ellerimi birbirine vurdum. Sonra ayaklanmaya çalışan Poyraz'ın kafasını tutup yanağına kocaman bir öpücük bıraktım.

Muzipçe gülümsedi.

"Gelince bir tane de dudaktan alacağım Ayşe Hanım."

Omuz silktim.

"Turtayı bulabilirseniz tabii Poyraz Bey. İki saatiniz var!"

Gülümseyip üstüne ceketini alıp hızla çıktı odadan. Benim için de zorlu bekleyiş başlamıştı.

...

"Ayşe... Ayşe uyan güzelim getirdim turtanı."

Gözlerimi Poyraz'ın sesiyle araladığımda gözüme giren güneş ışığıyla sabah olduğunun farkına vardım. Çatallaşmış sesimle konuştum.

"Poyraz sabah olmuş. Sen yeni mi geldin?"

Gülümsedi.

"Bir tane pastane buldum yedide açılan. Bekledim önünde. Sonra tabii hazır yoktu. Amcanın yapmasını bekledim. Sen de yiyemeden uyumuşsun. Özür dilerim yetişemedim. Öpücük de kaldı."

Uzun uzun baktım gözlerine. Dünyanın en iyi insanı olmalıydı. Ellerimi yanaklarına yerleştirip dudağına uzun bir öpücük kondurdum. Ayrıldığımda suratında bir sırıtış olduğunu gördüm. Sonra o da tekrar beni öpecekken turtayı elinden kapıp hızla aşağı koştum. Merdivenleri üçerli ikişerli inip mutfağa girdim.

"Ayşe yavaş!"

Arkamdan seslenen Poyraz'ı hiç umursamamıştım. Turtayı ortadan ikiye bölüp bir parçasını aldım.

'Ayşe hepsini mi yeseydik?'
'İç Ses kocaman turtanın yarısını aldık zaten.'

Tabağa koyup yemeye başladım. Hızlı hızlı ağzıma tıktığım için yanaklarım kocaman şişmişti. Poyraz bana kahkahalarla gülerken ona omuz silktim. Kapı çaldığında Poyraz yavaş adımlarla kapıya ilerledi. Kapı açılma sesinden sonra duyduğum sesle gözlerimi kocaman açtım.

"Ne haber süper baba?"

Gelen Berkay'ın ta kendisiydi. Hızla kapıya koşup Poyraz'ı kenara çekip kollarımı Berkay'ın boynuna doladım. İzmir'den daha yeni geliyordu.

"Berkay çok özledim seni!"

"Ben de fıstığım ben de."

Sonunda sarılmamız bittiğinde onu içeri davet ettik.

Salonda oturduğumuzda Poyraz Berkay'a ve kendine birer dilim turta getirdi. Sitemle konuştum.

"İzmir'i sevdin herhalde kaç haftadır gelmiyorsun? Bir hafta dedi Sergen. Bir aydır yoksun."

"İzmir güzel şehir ama içinde siz olmadıktan sonra."

Berkay'a öpücük attım. Poyraz sessizliğini bozmuştu.

"Halledebildin mi işi?"

"Hallettim. İzmir merkezde açılıyor yeni salonumuz. Spor hocalarıyla da anlaştım."

Onlar iş hakkında konuşurken ben de çalan telefonuma baktım. Dora arıyordu.

"Alo."

"Günaydın! Napıyorsunuz canım."

"Berkay geldi oturuyoruz. Siz napıyorsunuz. Çiçek nasıl? Düştü mü ateşi?"

"İyi iyi. İyileşti sayılır. İlayda ve Emin bebeklerinin cinsiyetini öğrenmiş akşama bizim evde toplanıyoruz. Sizi de muhakkak bekliyoruz!"

"Öyle mi? Hiç de söylemedi Emin! Tamam görüşürüz akşam!"

Poyraz ve Berkay koyu bir sohbete dalmışlardı. Ben de onları bölmeyip Ada'yı bahçeye yürüyüşe çıkarmıştım. Evimizin bahçedinde bir oraya bir buraya koşturuyordu. Huzurla onu izlemeye başladım.

...

"Söyleyin artık çatladık ortamızdan!"

"Abartma Sergen bekle söylerler şimdi."

"Ne abartması Güneş? Sergen Nur mu Sergen Can mı öğreneceğiz şimdi!"

Yarım saat olmuştu toplanalı. Yani İdil ve Burak hariç. Onların önceden planı varmış.

Sergen sanki sabahtan beri bekliyormuş gibi hiç susmuyordu. Ben de merak ediyordum açıkçası. İlayda ayaklandığında merakla baktık ona.

"Evet arkadaşlar. Bebeğimizin cinsiyetini söylüyorum! Erkek!"

...

"Olmayacak!"

"Olacak!"

"Olmayacak dedim Sergen!"

"Ben de olacak dedim İlayda. Çocuğun adı Sergen Han olacak!"

Neredeyse evlere dağılacaktık ama Sergen ve İlayda'nın isim kavgası bitmemişti. Güneş hariç hepimiz bıkmıştım ama o hayranlıkla izliyordu resmen Sergen'i.

Poyraz'ın telefonu çalmaya başlayınca kim der gibi baktım. Telefonun ekranını gösterdi. Bir numara vardı.

Poyraz endişeyle açtı telefonu.

Poyraz hiçbir şey demiyor yüksek ihtimalle telefonun öbür ucundaki kişi konuşuyordu. Poyraz'ın önce gözleri doldu sonra panikle ayağa fırladı.

Telefondaki kimdi ne söyledi bilmiyordum ama Poyraz'ın gözündeki o korku beni de çok korkutmuştu.

...

Hello!

Umarım bölümü beğenmişsinizdir! Sizce Poyraz'ı arayan kimdi ve ne söyledi?

Öpüyorum!

Değmesin Ellerimiz ~AYRAZ~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin