Rüyamda büyük bir avludayım, ortasında öylece dikiliyorum. Her köşesinde kapalı kapılar var ve arkalarından konuşmalar fısıldaşmalar geliyor. Oradan kaçmak istiyorum ama hangi kapı dışarıya açılıyor bilemediğim için hiçbirine cesaret edip yönelemiyorum. Ben böyle çaresiz bir oraya bir buraya bakarken kapıların ardındaki sesler daha da artıyor, sesler yükseldikçe korkudan nefes alamaz duruma geliyorum. Ne zaman açılacak, hangi kapı açılacak diye delirir gibi bir o yana bir bu yana koşuyorum. En sonunda arkamdan ağır ağır bir ses duyuyorum, hafif bir gıcırtı, belli belirsiz ayak sesleri. Dönüp bakmaya korkuyorum, kapıdan kim çıkıyor bana ne yapacak tahmin bile edemiyorum. Ama o kapı açılınca diğer kapıların ardındaki sesler anında kesiliyor, sanki açılan kapı benim hayatımı kurtarmış gibi hissediyorum. Arkamdan birinin geldiğini fark ediyorum ama hala dönüp bakacak cesaretim yok, bir ses duyuyorum sonra bana "Ben buradayım" diyor, sesin sahibine bakmak için tüm gücümü toplayıp tam dönecekken annemin beni dürtmesiyle yataktan fırlıyorum.
Kan ter içinde kalmış bir şekilde kendime geldim, kalbim göğüs kafesimden çıkacak gibi atıyordu. Annemin yüzü bembeyazdı öyle sanıyorum ki benimki ondan da beyazdı. Endişeyle saçlarımı alnımdan çekti, yanağımı okşadı.
-"Kabus gördün kuzum, korkma geçti."
-"Geçti mi? Daha büyük bir kabusun içine düşmek için uyandım sadece."
Annem sözlerimi duymazdan geldi, ne cevap verebilirdi ki? Kimsenin söyleyecek tek sözü yoktu artık. Bu kadar kolay kabullendiğim için kendimi de affedemiyordum belki bu yüzden de onlara da o kadar kızamıyordum. Neden direnmiyorum? Neden bana bunu nasıl yaparsınız diye hesap soramıyorum? Ya da en kötü ihtimalle niye çekip gidemiyorum? Kaçıp gitsem nerede ne olursa olsun bundan daha iyi değil midir?
Ama hiçbirini yapamadım, sadece tam bir teslimiyet içinde kendimi olayların akışına bıraktım. Bıraktım ne olacaksa olsun, artık hiçbir şey fark etmez ne de olsa, kendimi yaşayan bir ölüden farklı görmüyorum ki.
Annemin kollarından kurtulup yataktan indim, yüzüne bile bakmıyordum ama o konuşmakta kararlıydı. Üstümü değiştirirken az öncekinden daha az şefkatli bir sesle konuşmasına devam etti.
-"Biliyorum, istediğin bu değildi. Kim bunu ister ki? Biz ister miyiz sanki senin böyle gelin gitmeni? Ben istemez miyim çocuğum telli duvaklı anlı şanlı gelin olsun, kocasının biricik karısı, çocuklarının annesi olsun? Baban da ben de isteriz, isteriz ama gel gör ki bu normal bir zaman değil ki. Ne yapalım? Bizim de içimiz yanıyor, bize kızıyorsun belki de bizi bir daha asla affetmeyeceksin ama bunlara rağmen vazgeçmiyoruz kararımızdan, sence neden? Neden bu kadar şeyi feda ediyoruz? Herkesin en çok da senin geleceğin için. Şimdi sana öyle gelmiyor biliyorum ama bu işin altından kalkamazsak sonumuz felaket. En azından rahatın yerinde karnın yok sırtın pek olur, bir de çocuk verirsen onlara bak gör o zaman. Lale hanım torununu kucağına alırsa seni hepsinden önde tutar, bir daha sırtın yere gelmez. Çekiniyorsun biliyorum yabancı bir adam sonuçta, ama kim severek evlendi etrafında bir bak? Ben severek mi evlendim? Hayır ama hayata tutunacak bir şeyim oldu, sen oldun. O zaman hiçbir şeyin önemi kalmıyor bana inan. Sen de yaşama sebebini bulacaksın, belki ileride iyi ki dersin, iyi ki bugün bu kararı vermişim dersin. Korkma, Celil beyi ben de baban da biliriz, saygılı biri, nikahlı karısından yüzü gülmedi, o da annesinin zoruyla başka bir genç kız aldı, adamcağızın şansına o kız da istedikleri çocuğu veremedi. Yani demem o ki bu kadar çabadan sonra senden bir torun gelirse bir bakarsın adam karısını bile boşar seni alır nikahına. Belli mi olur belki bir gün seversin bile onu, çocuğumun babasıdır dersin."
Dehşetle dinliyordum her bir sözünü, kulaklarıma inanamıyordum. Bana reva gördüğü hayata bakıyordum öz annemin, ve kendimi daha da ezilmiş küçücük hissediyordum. Bu kadar aptal olabilir miydi hepsi? İki kadın.. İkisi de çocuk sahibi olamamış ama hala sorunu adamda aramak yerine ona başka kadınlar bulmaya çalışıyorlar. Ne olacak benim de çocuğum olmayınca başka birini mi getirecekler? Başka bir kadının günahına daha mı girecekler? Aklım almıyor, bunun sonu nerede? Ve benim böyle bir adamı sevebileceğime, bu iğrençliği kabul edip mutlu mesut yaşayabileceğime ihtimal verebiliyorlar. Daha fazlasını duymamak için banyoya girdim kapıyı da kilitleyip suyu açtım. Annem kapının ağzına geldi, inadından vazgeçmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VİCDAN
Romance"Beni alıp en tepeye çıkarmandan korkuyorum. Hayatta hiç bilmediğim ve inanmadığım şeyleri bana göstermenden korkuyorum, çünkü biliyorum ki içinde var bunlar. Buna inanmaktan, kendimi bırakmaktan ve savunmasız kalmaktan korkuyorum. Kafanda yarattığı...