Sen ve ben acıdan bir dağız,
Sen ve ben bu dünyada bir daha hiç karşılaşmayacağız
Hiç olmazsa gece yarıları,
Bir selam gönderebilsen yıldızlardan..
-Anna Ahmatova
Arabadan inecek kadar bile gücüm kalmadı bir anda, tüm bacaklarım, kollarım çekildi sanki. Uzun süre de kıpırdayamazdım belki ama İbrahimin aşağı inmeye yeltendiğini görünce kendime geldim. Kolundan tutup durdurdum.-Dur, siz burada kalın.
-Nazenin aklını karıştıracak bırak ben halledeyim.
-Hayır, siz karışmayın.
O kadar net ve sert bir dille söylemiştim ki sözümü tutmak zorunda kaldı. Annem son kez uyarmadan edemedi yine de.
-Nazenin bebeğini düşün, ona göre davran. Bak biliyorsun.
Düşük tehlikesi geçirdiğim o geceyi kastediyordu ama bir daha o duruma düşmeyeceğime dair kendime sözüm vardı ve ne olursa olsun tutacaktım.
Yavaşça indim arabadan, bizim yolumuzu kesip durdurduktan sonra kenara çekmişti, ben inince ibrahim de yolun kenarına park etti arabasını.
Beni bekliyordu, bir adım bile atmadan öylece dikiliyordu.
Yüzü o kadar sertti ki, sert ve duygusuz. Ne düşündüğünü kestirmem olanaksızdı. Ha ona bakmışım ha bir duvara farkı yoktu. Gözlerine baktığımda kalbimin eridiği adam değildi kesinlikle. Böyle durabilmek için verdiği çabayı da fark ediyordum ama, sanki en ufak bir taviz vermemek için kendini içten içe sürekli bastırıyordu. Beni görünce yüzü yumuşamasın diye kaslarını sıkıyordu. Yanına gidince ben de onun gibi kararlı ve soğuk durmaya gayret ettim ama beceremedim, gözlerimden sevgi aktığını ben bile hissediyordum.
Öylece karşılıklı durduk, bir süre kimse konuşmadı. Konuşmadım çünkü ağzımı açtığım an gözyaşlarına boğulacaktım. Ona hesap sormaya niyetliydim ama tek kelime çıkmıyordu.
En sonunda o konuşmaya başladı. Sesi çatallıydı. Sanki kelimeleri oldukları yerden bulup çıkarmak için çaba sarf ediyordu. Sesi titremesin diye yavaşça konuşuyordu ama ben o en altta, belli belirsiz yatan özlemi duydum sesinde. Bir çağlayan gibi akıyordu, ama yüzeye çıkmasın diye önüne koyabildiği kadar set koyuyordu. Çünkü bir kere çıkmasına izin verirse dönüşü olmayacaktı. Biliyordum çünkü ben de böyle hissediyordum.
-Gidiyormuşsun, Ankara'ya öyle mi?
-Evet, Mahir mi söyledi?
Cevap vermedi, arabaya göz atıp bana döndü tekrar.
-Bu adamla mı gidiyorsun?
-Hayır annemle gidiyorum.
-Bunun ne işi var o zaman?
-Bizi hava alanına bırakacak.
-Sonra?
-Sonra ne?
Yine bir şey söylemedi, baktım konuşacağı yok ben başladım.
-Aylar sonra gelip ilk sözün bu mu oluyor? -"Bu adamla mı gidiyorsun?"-Söyleyeceğin başka şeyler olması gerekmiyor mu?
Sanki benim laflarımı duymuyor gibiydi, kafasında kendi kendine konuşuyordu.
-Nazenin bu heriften uzak duracaksın.
Nazenin derken sesinin nasıl titrediğini duyunca daha fazla kendime engel olamadım. Boynuna atladım, onu kendime öyle bastırdım ki canım yandı. Saçlarını okşayıp kokusunu içime çektim. Sonunda nefes alıyordum, aylar sonra ilk defa yaşadığımı hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VİCDAN
Romance"Beni alıp en tepeye çıkarmandan korkuyorum. Hayatta hiç bilmediğim ve inanmadığım şeyleri bana göstermenden korkuyorum, çünkü biliyorum ki içinde var bunlar. Buna inanmaktan, kendimi bırakmaktan ve savunmasız kalmaktan korkuyorum. Kafanda yarattığı...