8. Bölüm

2.3K 121 6
                                    

Celil sözlerini bitirdiğinde uzun süre kendime gelemedim, tabi ki sıkılmamıştım sadece etkisinden kurtulmam mümkün müydü bu kadar şeyin bilemiyordum.

Onun zor bir hayat geçirdiğini tahmin ediyordum ama bu kadarını düşünemedim hiç. Benim hayatım da zordu evet, ikimizin de aileleri farklı farklı şekillerde bize zulüm etmişti. Ama ben onun hikayesinde eksik bir şeyler olduğunu da sezdim aynı zamanda, boşluklar vardı. Mesela babasının ölümünün üstünden öylesine geçmişti, onun için böyle önemli bir insanın ölümünü sıradan bir şey gibi anlattı. Bunun altında başka şeylerin olduğundan emindim ama üstelemeye niyetim yoktu en azından şu an için.

Beni kafamda soru işaretleriyle bıraktı bırakmasına bir yandan da o kadar kalbimi acıttı ki. Onun böyle bir çocukluk geçirmesine mi üzüleyim yoksa benim yaşadığım gibi aşağılanmaları görmüş bu evdeki tüm kadınlara mı yanayım bilemiyordum. Şimdiye kadar onlardan nefret ettim doğru ve hala da ediyorum ama şimdi onlara başka bir gözle de bakabiliyorum. Özellikle annesi. Ben ona baktığımda zalim bir kadın görüyorum ama o perdenin arkasında neler neler gizli kim bilir, Celil perdeyi birazcık araladı ve bu bile beni kahretmeye yetti. Bir kadın asla böyle ezilmemeli, hor görülmemeli. Kim olursa olsun.

Tüm konuşması boyunca onu dikkatle izledim, her mimiğine yüzünün her bir noktasına tek tek dikkat ettim. Bu yüzde yalan yoktu. Benden bir şeyler saklıyordu ama yalan söylemiyordu.

Şimdi sıra bendeydi bir şeyler beklediğini görebiliyordum. Ona içimi açmak şu anda her zamankinden daha zordu çünkü önce onun söylediklerini sindirmem gerekiyordu. Tam bunu söyleyecektim ki aşağıdan bir gürültü geldi, önce hafif bir bağırış çağırış sonra tam anlamıyla bir gümbürtü koptu. Celil hemen ayağa fırladı ben de kalkmak istedim ama durdurdu.

-Sen burada bekle.

-Ne oluyor?

-Bilmiyorum bir bakayım

-Ben de gelmek istiyorum

-Bekle dedim Nazenin.

Sesi kesindi ve tekrar yerime oturmaktan başka bir şey yapamadım. Odadan çıkınca kendimi çok yalnız hissettim. Hem de korkuyordum, aşağıda ne oluyorsa ona zarar verecek bir şey olmasından korkuyordum. Daha fazla bekleyemedim sessizce odadan çıkıp merdivenlerin başına gittim, sesleri duyuluyordu. Yabancı bir adam sesi geliyordu, çok sinirliydi. Hafifçe kendimi aşağı doğru sarkıttım, Lale hanım oradaydı ve rengi kül gibiydi. Aliye ve Gülizar uzaktan izliyorlardı. Ve salonun ortasında Celil dikiliyordu karşısında da yabancı adam vardı. Orta yaşlı ve eski püskü giysileri olan biriydi. Sinirliydi ama kötü biri gibi gözükmüyordu aksine haksızlığa uğramış ve bunun hesabını sormaya gelmiş gibiydi.

Celil'in sesi sakindi ama içten içe patlamak üzere olduğunu hissedebiliyordum.

İyice kulak kabartıp dinlemeye başladım.

-Şimdi böyle süt dökmüş kedi gibi duruyorsun Lale hanım ama geceleri nasıl uyuyorsun sen? Başını yastığa koyduğunda hiç mi vicdanın sızlamıyor? Çocuğunun yüzüne nasıl bakıyorsun? Benim ciğerimi yaktınız. Susarım sandınız, beni satın aldığınızı düşündünüz. Ama bak gün geldi benim çilem artık boyumu aştı. Bu yürek susmuyor, evladım öldü evladım! Çocuk bir sizin olunca mı değerli? Benim evime ateşi attınız sizin eviniz de yansın! En sevdikleriniz gözünüzün önünde cayır cayır yansın!

Kulaklarıma inanamadım, sesi o kadar içtendi ki, öyle büyük bir acıyla konuşuyordu ki. Lale hanımın yapabileceği şeyleri düşünüyordum ve hiçbir şey beni şaşırtmazdı ama Celil ne yapmıştı? Böyle yürekten bir feryada neden olabilecek ne yapabilirdi ki?

-Yeter gel dışarıda konuşalım dedim, herkesi huzursuz etmeye hakkın yok, gel bana anlat derdini.

Celil adamı kolundan tutup götürmeye çalıştı ama o gitmemekte kararlıydı. Daha rahat görebilmek için birkaç basamak daha inince adamın gözü bir anda bana çarptı. Hemen geri çekildim ama iş işten geçmişti, beni çoktan gördüğünü biliyordum.

-Bak bak, Celil beye bak. Biz yanalım o kendine üçüncü karıyı da alsın.

Celil hemen merdivenlere doğru döndü, beni görünce gözlerinden alevler çıktı sanki, onu o şekilde görmek benim için ilkti. İki üç adımda bir anda yanımda bitivermişti. Kolumdan tutup yukarı doğru götürmeye çalıştı.

-Sana odada kal demedim mi? Ne işin var burda?

-Öyle bir anda gidince aşağıda da sesleri duyunca seni merak ettim.

-Neden lafımı dinlemiyorsun? Yürü.

Zorla götürmeye çalışıyordu ve bana karşı ilk defa bu kadar kabaydı. Tam yukarı çıkıyorken arkamızdan o adam yine bağırmaya başladı.

-Allah'ıma yalvarıyorum acısı senden değil Celil sevdiklerinden çıksın. Kendine aldığın tüm kadınların tek tek ölülerini göm ellerinle dilerim!

Bir anda beyninden vurulmuşa döndü, beni orada bırakıp koşarak aşağı indi. Ne olduğunu kimse anlayamadan adamı bir yumrukla yere serdi. Ben şok içinde öylece duruyordum. Lale hanım yanına gidip onu sakinleştirmeye çalışınca ben de kendime gelebildim.

Ama elleriyle adamı boğmaya çalışıyordu kimseyi dinleyecek hali yoktu.

Kapıdaki adamları ve şoförleri de içeri girdi hepsi Celil'in elinden adamı kurtarmaya çalışıyordu.

En sonunda yanına gidebildim, koluna sarıldım.

-Yapma lütfen dur. Celil nolur dur.

Bir anlık tereddütü sayesinde adamcağızı elinden alabildiler. Yaka paça dışarı attılar ama çıkarken hala beddua ediyordu.

Onu çıkardıklarında her yer sessizliğe gömüldü. Hepimiz bir köşede kalakaldık. Kimseden çıt çıkmıyordu, Celil'e baktım ama kafasını bile kaldırmadı. Lale hanım ise donmuş gibiydi. Gülizar bir köşede sessizce ağlıyordu. Aliyenin Celil'in yanına gidip onu sakinleştirmeye çalıştığını gördüm. Odaya çıkarmak istiyordu. Ama Celil kimseye bir şey söylemeden bir anda evden çıkıp gitti. O gittikten sonra Lale hanım kendini toparlamaya başladı. Hiçbir anlam veremiyordum bense olanlara. Yerimden bile kıpırdayamadım. Aliye yanıma gelip sessizce beni çekene kadar. Kolumdan çekip kulağıma fısır fısır konuşmaya başladı.

-Hadi eğlence bitti, çık yukarı. O yaptığını da unutacağımı sanma. Benim kocama ne cüretle dokunursun hatta ne cüretle onu sakinleştireceğini düşünürsün sen? Üzerinde böyle bir etkin olduğunu nerden çıkardın? Bir daha sakın haddini aşma duydun mu beni?

Duyuyordum ama ne dediğini anlamıyordum bile çünkü aklım çok başka bir yerdeydi. Aklım şu an sadece Celil'in yanındaydı? Nereye gitmişti? Bu olanlar neyin nesiydi? Celil kime bu kadar zarar vermiş olabilirdi? Şimdi çıkıp gittiği yerde ya birileri ona bir şey yapsaydı? O kadar çok yanında olmak istedim ki, ne olduğunu bile sormazdım sadece nasıl olduğunu görmek istiyordum.

Kimseyle daha fazla muhatap olmamak için yavaşça odama çıktım. Az önce bana içini döktüğü odada şu an tek başıma ve bin bir türlü şüpheyle oturuyordum. Daha bir saat önce ona kendimi nasıl yakın hissetmiştim, acısını içimde duymuştum. Ona teselli vermek, onu rahatlatmak istemiştim.

Ama şimdi anlıyordum ki o hala bir yabancıydı bana. Birkaç çocukluk anısını anlattı diye hiçbir şey değişmiyordu. İçinde daha neler vardı kim bilir? Ben bunları görmek istiyor muydum? Daha da önemlisi görmeye dayanabilecek miydim?

En iyisi bu eve gelirken aklıma koyduğum gibi sessiz sakin kimseye dokunmadan yaşayıp gitmekti. Ne olursa olsun bana değmesine izin vermeyecektim, böyle karar vermiştim ve uygulamaya da niyetliydim. Yine aynı kararı alabilirdim.

Ama içimde asla durduramadığım, susturamadığım bir ses bana Celil'le ilgili sorular sorup duruyordu. Ve cevapları öğrenmek için öyle delice bir istek duyuyordum ki bir daha bu yoldan dönemeyecektim.

VİCDANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin