30. Bölüm

1.4K 111 10
                                    

Saatler geçti ama ne gelen vardı ne giden. Belki de gelmeyecekti. Benimle oynamak hoşuna gidiyordu muhtemelen, beni kandırmıştı.

Vakit ilerledikçe iyice emin oldum bundan, artık hiç ümidim kalmamıştı ki dışarıda bir araba sesi duydum, hemen cama koştum. Onun arabasıydı, büyük ihtimalle gelip gelmemek konusunda bir sürü iç hesaplaşma yaşayıp sonunda gelmeye karar verebilmişti.

Araba durup da o içinden inerken ben de kapıyı açtım. İçeri girmeden önce evi dışarıdan baştan aşağı süzdü. Bu evi görünce benden daha da nefret edeceğini düşünüyordum. Ona göre ben böyle bir evi hak edecek insan değildim çünkü. Beni bir odaya kapatıp ömrüm boyunca onunla yetinmemi beklemişti ama şimdi kendime ait kocaman bir evim vardı. Şimdi düşünüyorum da acaba kendi yaşayamadıklarını benim yaşamam mı onu bu kadar kızdırıyordu. Aldatılmış bir kadın, hor görülmüş aşağılanmış, kocası tarafından herkese karşı küçük düşürülmüş, saygı duyulmayan, sevgi verilmeyen bir kadın. Ben ise tam tersiydim. Sevdiği adam tarafından el üstünde tutulan bir kadındım. Yoluna dünyaları seren bir adama aşık olan bir kadın. Celil benim saçımın teline zarar gelse tüm dünyayı yakardı. Benim için annesine bile karşı gelmiş bir adam tarafından seviliyordum. Böyle düşününce bana garez duyması bir derece anlaşılabilirdi.

Ama aslında ikimizin de ortak bir noktası vardı ki daha büyük bir neden olamazdı bundan. Celil. İkimiz de onu her şeyden üstün tutuyorduk, bana kalırsa buna memnun olması gerekirdi. Oğlunun böyle sevilmesine, sevdiği kadının da ona deli gibi aşık olmasına sevinmeliydi. Kendi evliliğinde bulamadığı mutluluğu oğlunun bulduğunu görmekten daha memnun edici ne olabilirdi ki?

Sanırım Lale hanım ve ben tamamen farklı kişilerdik ve hiçbir noktada uzlaşamazdık. Düşünce yapımız, karakterimiz, duruşumuz birbirine zıttı. Onun yaşadıklarını yaşasam ben nasıl değişirdim diye düşünmeden edemedim. Onun eski halini görmek isterdim. Celil'in o anlatırken içinin titrediği halini. Ama bir daha o kadın asla olmayacaktı. Şimdi eve doğru yürürken ona bakıyordum ve heba edilmiş bir hayat, harcanmış bir kadın görüyordum sadece. Ona artık eskisi kadar öfke duyamamam da bundandı. Şimdi ona acıyordum, haline üzülüyordum sadece.

Eve girince de tavrı değişmedi, yüzüme bile bakmadan tüm evi gözleriyle taradı. Celil'e ait bir iz arıyordu aynı zamanda, ama yoktu.

-Buyurun lütfen.

Oturmadan önce de beni baştan aşağı süzdü. Ev için alışveriş yaparken bana da yeni kıyafetler almıştık. Yaktıklarını aklına getirdi üstüm başım ona. Ama parmağımdaki yüzüğe henüz dikkat etmedi. Çıkaramamıştım. Lale hanım gelecek diye de çıkarmayı düşündüm ama birkaç saatliğine bile çıkarmak gelmedi içimden. Sanki onu da çıkarırsam tamamen gidecekti hayatımdan Celil. Hiç var olmamış gibi olacaktı. En azından böyle bir parçası benimleydi.

-Bir şey içer misiniz?

-Evcilik oynamaya gelmedim, ne diyeceksen de acelem var.

-Tamam, ben de hemen konuya girmek istiyorum zaten. Celil'in bana söylediklerini biliyorsunuz, ben günlerdir onun bir katil olmasıyla baş etmeye çalışıyorum.

Sözümü kesti. Yüzü bembeyazdı.

-Oğlum katil değil. O annesinin hayatını kurtardı, kim bilir daha kaç kişiyi de kurtardı. Babasının zarar verdiği insanlar sadece biz değildik.

-Evet ama aynı zamanda da masum bir adamı yaktı.

-Celil'in kimseyi yaktığı falan yok, ben yaptım anladın mı? Ben. Her şeyin suçlusu babası ve benim. Ona başka şans vermedik. Ona hak ettiği çocukluğu vermedik. Ben korktum, sustum. Babası onu sindirdi. Ona acı ve korkudan başka bir şey vermedik. Eğer biraz cesur olsaydım onun yaptığını ben çoktan yapardım. Yapardım da oğlumu kurtarırdım.

VİCDANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin