Babamın cenazesi bardaktan boşanırcasına yağmur yağan bir günde oluyor. Herkes burada. Tanıdığım, tanımadığım. Yanımda annem ayakta zor duruyor, bana dayanmış içini çeke çeke ağlıyor. Amcam, yengem ve kuzenlerim de ağlıyor gibi gözüküyorlar ama inanmıyorum. Yalnızca amcamın üzüntüsü samimi gibi gözüküyor. Ben ağlamıyorum, hiç ağlamadım. Donup kaldım çünkü. Hala hiçbir şeyi anlamlandıramıyorum. Aklım sürekli babamı son gördüğüm ana gidip orada takılı kalıyor. Ona en son ne dediğimi bir türlü hatırlayamıyorum. Doğru düzgün bir veda bile edemedik birbirimize.
Mezara indirirlerken o tarafa bakamıyorum. Herkes bir kürek toprak atıyor ama yağmur öyle bir bastırmış durumda ki hepsi çamur içinde kalmışlar. Bir ara annem yığılacak gibi oluyor, tutmakta zorlanıyorum. İbrahim'in yüzünü görüyorum o anda karşımda. Ne ara yanımıza geldi anlamıyorum. Annemi benden alıp ona destek oluyor. Su içiriyorlar, bir yere oturtuyorlar onu. Ben yerimden kıpırdayamıyorum, taş gibi orada öylece dikiliyorum. Farkında bile değilim ama İbrahim bana sesleniyor, son anda anlıyorum. Meğer cenaze bitmiş, zaman kavramım kalmadı, ne/ne zaman oldu çıkaramıyorum. Gelip omzumdan tutuyor.
-Hadi Nazenin gidiyoruz.
Ayaklarım gitmiyor. Beni kendine yaslıyor ama sanki çivi ile yere çakılmışım bir türlü oradan uzaklaşamıyorum. Arkamdan yengemin sesini işitiyorum belli belirsiz. Delirdiğimi ima ediyor amcama. Amcam da yanımda şimdi. Yağmurun altından beni kurtarmaya çalışıyorlar birlikte.
Bir süre sonra İbrahim amcama dönüyor.
-Siz gidin ben onunla kalırım, birlikte döneriz.
-Ama bu halde bırakmak nasıl olur ki.. bilemedim.. yengem de fena gerçi, onu eve götürmek lazım.
-Siz gidin, ben hallederim.
Annem nerede bilmiyorum ama yengemin amcama seslendiğini duyuyorum. Amcam çaresiz beni bırakıyor.
-Anneni eve götüreyim ben olur mu Nazenin? Siz de gelirsiniz sonra, İbrahim bey yanında zaten.
Cevap vermiyorum, gidiyor.
Sonunda mezarlıkta sadece İbrahim ve ben kalıyoruz. Babamın mezarına bakıyorum, orada yattığını inkar ediyorum. Sanki hala hastanede, odasında bekliyor. Annem yanında, ben de buradan çıkıp ona gideceğim. Tedavilerle, uykusuz gecelerle süren hayatımıza döneceğim.
Ama öyle değil. O hayat artık tamamen bitti. Babamın gidişi sadece kendi boşluğunu bırakmadı, aynı zamanda hayatımın bir dönemini de bitirdi. Çocukluğum ve gençliğim gitti artık. Hiç yaşanmamış gibi. Babamla beraber onları da gömdüm buraya. Bundan sonra aynı kişi değilim. Evim, ailem hepsi başka türlü olacak şimdi.
Meğer ona ne kadar güveniyormuşum. Babam benim arkamda durmasa da orada varlığı yetiyormuş. Kaybedince ne büyük bir yer kapladığını anlayabiliyorum ancak. Son zamanlarında hatalarını telafi etmeye çalışmasaydı da bu kadar içim burkulur muydu acaba? Ona hala öyle öfkeli ve nefret dolu olsaydım da bu kadar yanar mıydı ciğerim?
Yağmur yavaş yavaş durmaya başlıyor. Yanıma bakıyorum, İbrahim orada öylece dikiliyor. Bana gitmek için baskı yapmıyor, sadece bekliyor. Anlayışla ve sabırla. Ona kızgın olduğumu hatırlıyorum birden ama şu an hiçbir önemi yok gözümde bunun. Hayatın bu kadar ciddiye alınmaması gerektiğini düşünüyorum. Olan oldu, sonuçta şu an benim yanımda kalan sadece o. Zor zamanımda yanı başımda böyle inatla dikilmesini unutmam mümkün olmayacak bir daha.
Sonunda ayaklarımı hissediyorum, bir adım atıyorum. Babama doğru gideceğim ama her yerim uyuşmuş. İbrahim hemen yanımda bitiyor.
-Yavaş, önce biraz açılsın vücudun.
Yavaş yavaş birlikte yürüyoruz babama doğru. Eğiliyorum yere, çamur haline gelmiş toprağını ellerime alıyorum. Burada tek başına nasıl bırakacağım onu?
İbrahim bana sarılıyor. Başımı omzuna yaslıyorum ben de. Gözümden yine tek damla yaş akmıyor ama içim kavruluyor.
-İstediğin kadar bekleriz burada, ne zaman istersen o zaman gideriz. Acele etme, vedalaş onunla.
-Vedalaşamadım ki, babam ölümle pençeleşirken ben uyuyordum. İnanabiliyor musun?
-İlla canlı kanlı yanında olması gerekmez ki veda için, sen onu yanında hissetmiyor musun? Sen ölene kadar hep yanında olacak zaten. Yaşadıklarınızla, senin ona olan sevginle o hep baş ucunda duracak. Ona istediklerini her zaman söyleyebilirsin. Seni duyacağından eminim.
Kalkıyor, birkaç adım attıktan sonra arkamdan sesini duyuyorum.
-Ben arabanın yanında bekliyorum. Ne istersen konuş onunla, sonra gel. Ne kadar sürerse sürsün seni bekliyorum.
O gittikten sonra babamla baş başa kalıyoruz. Gerçekten de beni duyabilir misin baba?
-Senden nefret ettiğim zamanlarda bile seni sevdim. Beni kocaman bir yangının ortasına atıp gittiğinde bile senden umudu kesmedim. Keşke yaşasaydın da beni evine bile almasaydın, nefes aldığını bilseydim de beni sevmeseydin bile kabul ederdim. Yeter ki varlığını bilseydim. Sana şimdi her zamankinden daha çok ihtiyacım var baba. Sevdiğim adamı kaybettim, içimde ona ait bir can var. Ben çelişkiler içinde boğuluyorum. Kimsem kalmadı hayatta. Bebeğimle bile avunamıyorum artık. Sen olsaydın bir şey yapardın değil mi? İzin vermezdin benim bu halde olmama. Son zamanlarında nasıl arkamda durmuştun. Gariptir ki ben tüm yaşadığımız acıları değil sadece o son günleri hatırlıyorum. Seni o halinle hatırlayacağım sadece. Kızının güvenerek sırtını dayadığı, çocuğu için her türlü fedakarlığı yapacak bir baba olarak anacağım seni. Torununa da öyle anlatacağım dedesini. Karar verdim o hiçbir zaman bilmeyecek başımıza gelenleri. Bizi mutlu bir aile olarak tanıyacak. Onu şefkatimle sarıp sarmalayacağım. Ne yapmayalım baba? Babasının onu bilmeye hakkı yok mu? Ama nasıl? Nasıl söyleyeceğim? Öyle çaresizim ki.. Neden burada değilsin?
Yavaşça yerimden kalkıp etrafıma bakıyorum, ileride İbrahim bekliyor. Arabaya binmemiş, beni görebilmek için dışarıda duruyor. Onu daha fazla bekletmek istemiyorum.
-Şimdi gidiyorum baba, ama sana veda etmiyorum. Ben nereye gidersem gideyim seni de kendimle birlikte götüreceğim. Burada kalan sadece senin bedenin, ama ruhun benim yanımdan hiç ayrılmayacak biliyorum. Kalbim senin sevginle dolu oldukça, her şeyde her zaman sen de bizim çevremizde yaşayacaksın. Torununu göreceksin, onun büyümesini izleyeceksin. Umarım benimle gurur duyarsın, iyi bir anne olduğumu düşünürsün. Çocuğum olacağını öğrendiğimden beri seni ve annemi daha iyi anlıyorum ve sizi eskisinden daha çok seviyorum. Seni çok seviyorum baba.
Arkamı dönüyorum, İbrahim arabanın kapısını açıyor. Binerken bana bakışları o kadar üzgün ve tedirgin ki bir şeyler söyleme ihtiyacı duyuyorum.
-Merak etme, iyi olacağım.
-Biliyorum, gördüğüm en güçlü insansın çünkü sen.
Arabaya biniyorum, güçlü gözüküyorum ama içim paramparça. Bir yanda sevdiğim birini toprağa gömdüm, diğer yanda aşık olduğum adamı kaybettim. Bu kadar çok kayıpla nasıl devam edeceğim? Hayır güçlü falan değilim, yıkılmam an meselesi, hissediyorum.
(25 beğeni sonrasında yeni bölüm gelecektir, herkese iyi okumalar ♥️)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VİCDAN
Romance"Beni alıp en tepeye çıkarmandan korkuyorum. Hayatta hiç bilmediğim ve inanmadığım şeyleri bana göstermenden korkuyorum, çünkü biliyorum ki içinde var bunlar. Buna inanmaktan, kendimi bırakmaktan ve savunmasız kalmaktan korkuyorum. Kafanda yarattığı...