O evde ilk günümü ömrüm boyunca unutamayacağım sanırım, unutmak da istemiyorum zaten kinimi hep canlı tutmalıyım ki günü geldiğinde kimseyi affetmeyeyim.
Sabah Celil yanımda değildi, ne zaman kalktı ne zaman çıktı hiç duymadım ama kendimi huzursuz hissettim. Sorarlarsa ne zaman çıktığını söyleyemeyecektim. Yavaş yavaş hazırlanırken acaba kahvaltıya gitmesem mi diye düşünüyordum ki kapım çaldı, gelen evin hizmetlilerinden biri olan Pakizeydi.
-Kahvaltıyı Lale hanımın katında yapıyorlar her zaman, inmezsen saygısızlık olarak görür hanım bunu. Mutlaka in ve mutlaka bir şeyler ye, hanımın en nefret ettiği şey masada boş boş oyalanılmasıdır.
-Tamam hemen iniyorum.
Pakize tam kapıdan çıkacaktı ki son anda aklıma Celil'i sormak geldi.
-Celil aşağıda mı?
Önce biraz şaşırdı sanırım ama bozuntuya vermedi. Yüzünden "senin koynundan çıkmadı mı neden bilmiyorsun" sorusunu okudum bir an için diyebilirim.
-Aşağıda, Lale hanımla birlikte kahvaltıya başladılar bile, hadi çabuk ol.
Aceleyle giyinip aşağı indim, kahvaltı masası altı kişilikti ve oturma düzeni de evdeki hiyerarşiye göre yapılmıştı. Bir başında Celil diğer başında Lale hanım vardı tabi, Celil'in bir yanındaki sandalyede Aliye, diğer yanındaki sandalyede ise Gülizar vardı. Bana vermek istenen mesaj açıktı; henüz Celil'in hiçbir şeyi değilsin, onun hayatında yerin yok.
Gülizar'ın yanına da ben geçip oturdum, ağzımdan belli belirsiz bir "günaydın" çıktı. Sadece Celil karşılık verdi. Evin kadınları yine bana ateş saçan bakışlarla bakıyorlardı ama Lale hanım üstüne bir de meraklıydı, dün geceyi merak ettiğini ve kahvaltı faslının bir an önce bitip beni sorguya çekeceği ana gelmeyi dört gözle bekliyordu. Birkaç dakika sonra varlığım unutuldu, başka konulardan konuşmaya başladılar. Dikkat ettiğim tek ses Celilinkiydi, diğer sesler uğultu gibi geliyordu kulağıma ama Celil ne diyor öğrenmek istiyordum.
-Yarın öbür şantiyelere uğramak için birkaç günlüğüne İstanbula gideceğim, geçen gün konuşmuştuk ya bir an önce gitsem iyi olur.
Birden kafamı kaldırıp yüzüne baktım, o da bana baktı ama bu sadece bir saniye sürdü. Kimsenin anlamadığını umuyordum.
-Oğlum bu kış günü başka adam mı yok, bırak halletsinler seni göndermek hiç içime sinmiyor.
-Başlarında benim olmam lazım bu sefer, yürüyerek gitmiyorum soğuktan bize ne?
Annesi çaresiz kabul etti, bir kere daha anladım ki Celil'in üzerinde sandığım kadar da büyük bir etkisi yoktu.
Günüm daha şimdiden rezil olmuştu, bu İstanbul işi nereden çıkmıştı? Evdeki kimseyi tanımıyordum evet ama şimdiye kadar bana insan gibi davranan sadece Celildi, onun evde olmaması beni tedirgin ediyordu.
Kahvaltı bittiğinde hemen kalkıp hazırlanmaya gitti, Lale hanım arkasından seslendi:
-Dur Aliye hazırlasın bavulunu sen uğraşma.
Lale hanımın bir bakışıyla Aliye yerinden fırladı, bana o kadar odaklanmıştı ki kocasının bavulunu hazırlama işini bile gözünden kaçıracaktı neredeyse.
-Gerek yok ben hallederim, otur.
Yine de arkasından gitti, vedalaşmak istiyordu belli ki Celille.
Lale hanım Gülizar'a bir bakış attı ve anında kalkıp yukarı çıkmasını sağladı. Baş başa kalınca öyle gerildim ki biri dokunsa tüm sinirlerim boşalacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VİCDAN
Romance"Beni alıp en tepeye çıkarmandan korkuyorum. Hayatta hiç bilmediğim ve inanmadığım şeyleri bana göstermenden korkuyorum, çünkü biliyorum ki içinde var bunlar. Buna inanmaktan, kendimi bırakmaktan ve savunmasız kalmaktan korkuyorum. Kafanda yarattığı...