28. Bölüm

1.4K 110 15
                                    

Celil anlatmaya devam ettikçe ruhum daralıyor ama dinlemek zorundayım. Her ayrıntıya hakim olmak istiyorum, kararımı buna göre vereceğim çünkü.

"Babamı o halde görünce annem de hepimiz gibi donup kalmıştı ama bizden önce kendine geldi. Hemen yanıma gelip elimden silahı aldı. Bir şeyler düşündüğü belliydi ama o an aklıma bu kadar ileri gideceği gelmezdi. Silahı götürüp odasında bir yere koydu. Geri geldiğinde büyük bir soğukkanlılıkla benim ellerimi tuttu, gözlerime baktı ve 'babanı sen öldürmedin, sen yapmadın' dedi. İlk önce ne demek istediğini anlayamadım. Evde sadece ben Aliye annem ve Pakize vardık. Pakize tir tir titriyordu, o zamanlar daha gencecik kız, ne yapacağını o da bilemiyor hepimiz gibi. Annem önce onun yanına gitti ve ona 'git kapıları kilitle, sonra hemen buraya gel.' dedi. Aliye ve beni karşısına aldı, ikimiz de şoktaydık ve birbirimizin yüzüne bile bakamıyorduk. Annemin konuşması kelimesi kelimesine hafızamda şu an."

-Ne söyledi size?

Sesim güç bela çıkıyordu ama bunu sorabilmiştim.

-"Biliyorum atlatmanız çok zor ama bu olayı en az hasarla kapatmak zorundayız. İkinizden de isteğim bu, bana bırakın. Ben her şeyi halledeceğim. Celil sana yalvarıyorum kalkıp teslim olmaya falan gitme, sakın. Seni bu yükten kurtaracağım. Kurtarmak zorundayım, çünkü senin hiçbir suçun yok. Tüm suç onun, ölümü hepimizin kurtuluşu. Sana bunları yaşattığımız için bedel ödemesi gereken biziz, sen değil oğlum. Aliye sana da şimdi ilk ve son defa soruyorum: kocanın yanında mısın? Bu öyle bir yük ki çok ağır gelecek, zaman zaman taşımak imkansız olacak ama şimdi karar vermek zorundasın. Celil'le misin yoksa değil misin? Gitmek istiyorsan sana kimse dur demez. Ama sırrımızı tutmam şartıyla. Bu işe daha fazla ortak olmak istemiyorsan şimdi gidebilirsin. Ya da kalıp ömür boyu Celil'le ve benimle birlikte sen de bu yükü sırtlanacaksın."

Ağzım açık kaldı, Aliyenin bunu kabul etmesine çok şaşırdım. Onun yerinde ben olsam ne yapardım diye düşündüm ama aslında şu an tam da onun yerindeydim. Ve ne yapacağımı bilmiyordum.

-Aliye hemen kabul etti mi? Senin için bu yalanı sürdürmeye nasıl ikna oldu?

-"Etti, hem de hiç düşünmeden. Çaresiz falan da değildi, dönüp gitse giderdi. Ama kaldı. Yıllardır da bir kere bile bu işin lafını bırak imasını bile etmedi. Sana bir kere dedim ya benim için çok değerli diye. Nasıl olmasın? Öz annemin yapacağı bir fedakarlığı o da yaptı benim uğruma. Hem de ona hiçbir şey vermediğim ve vermeyeceğimi bile bile."

Aliye yaptı ama sen yapamadın mı demek istiyordu acaba? Beni onunla mı kıyaslıyordu? Böyle söyleyerek bende vicdan azabı yaratmaya mı çalışıyordu? Artık Celil'le ilgili bildiğimi sandığım her şey tepetaklak olmuştu. Ne doğru ne yanlış karar veremiyordum.

-Peki bu işten sıyrılmayı nasıl başardınız? Yani ölü bir adam var ortada değil mi, nasıl kurtuldunuz?

Utandığını görüyordum, ah Celil başka ne yapmıştın?

"Babamın bir çalışanı vardı, kanser hastası. Babam adam işine yaramayınca kapının önüne koydu onu. Ne elde ne avuçta. Ben daha yirmi yaşındayım. Okuyorum, babamın varlıklı hayatının bana hiçbir yararı yok. Kimseye yardım etmeyi bırak kendime bile zor para yetiriyorum. Adam bir gün bizim eve gelmişti, yalvar yakar oldu. Öleceğiz açlıktan dedi, çocukları varmış. Babam Nuh dedi peygamber demedi. Kovdu adamcağızı. Bu olay daha bir hafta oldu olması yaşanalı annemin aklına düşmüş. Bizimle konuştuktan sonra evden çıktı, bir saat içinde adamla döndü. Biz ne olduğunu anlayamadan gitti silahı adama verdi. Adam sessizce aldı ve evden çıktı gitti. Annem ne yaptığını söyleyince, benim suçumu bir başkasının üstlendiğini anlayınca kan beynime sıçradı. Yemin ederim gidip teslim olmak istedim Nazenin, iğrenç bir adam olduğumu düşünüyorsun biliyorum. Nefret edeceksin benden ama en azından buna inan. Çok gençtim, çaresizdim. Annemi bırakmaktan, baba katili bir oğlu olduğunu herkesim duymasından korktum. Benden sonra ona olacaklardan korktum. O günden sonra cehennem azabı çekiyorum, her an her saniye benimle. Vicdanım beni rahat bırakmıyor. En azından buna inan."

Şu an hiçbir şeye inanacak halde değildim, daha katil olduğunu sindiremeden şimdi de bu; başka birinin haksız yere hapis yatmasına neden olması.. Kendi suçunu masum bir adama çektirmesi..

Bayılacaktım sanırım, midem bulandı ve birden elim ayağım boşaldı.

Hemen elimi tuttu.

-Nazenin iyi misin? Su getireyim.

-Dokunma bana.

Elimi çektim. Gözlerim kararıyordu.

-Sana ilk tanıştığımız zamanlarda demiştim, beni tanımıyorsun. Benden nefret edeceğini biliyordum, içimi gördüğünde dehşete düşeceğini biliyordum. Haklısın da. Ben de kendimden tiksiniyorum. Seni hak etmediğime, senden uzak durmam gerektiğine kendimi o kadar alıştırmaya çalıştım ki ama yapamadım. Kendimi her defasında senin kollarında buldum. Bu yalanla yaşamak benim için kolay mı? Bu yalanla senin gözlerine bakmak? Sandığın insan olmamak o kadar zor ki.

Dediklerini duymuyordum bile, biraz kendime gelince o yaşlı adamı hatırladım. Onun konuyla alakası neydi?

-O gece gelen adam kimdi?

-Benim yerime hapise giren adamın babası. Oğlu hapiste ölmüş, haberi alır almaz kapımıza dayanmış. Gidip polise söylese şahidi yok, bizim ise Aliye ve Pakizeyle toplam iki şahidimiz var. Bir şey yapamayacağını biliyor, zaten cezasının çoğunu çekmişti öldüğünde. Annem çocuklarına kendi çocukları gibi bakıyor.

-Sus daha fazla anlatma, midemi bulandırıyorsun.

Başını salladı, boyun eğişi en başından her şeyi kabullendiğini gösteriyordu. Elbette tepkimin bu olacağını biliyordu, beni tanıyordu. Maalesef ben onu hiç tanımıyormuşum.

-Ben gidiyorum.

Ayağa kalktı, kapıya kadar gitti ve oradan geri dönüp bana baktı. Uzun süre beni izledi. Sonunda konuştu.

-Sen çağırana kadar gelmeyeceğim, eğer istemezsen beni bir daha hiç görmezsin. Bu ev senin evin, benim değil. İstersen eğer bir gün beni alırsın evine. Çağırdığın an koşa koşa gelirim, ama çağırmazsan da canın sağ olsun. Seni ölene kadar beklerim. Beni affetmeni beklemiyorum yanlış anlama, sadece bana bir şans vermeni bekliyorum. Kendimi sana yeniden sevdirmem için. Çok zor hatta imkansız bir şey istiyorum senden farkındayım. Dedim ya olmazsa da istemezsen de yeter ki sen iyi ol. Ben bu hayatta başka hiçbir şey istemiyorum. Omzuna bu yükü koyduğum için, böyle bir insana aşık olmana neden olduğum için çok üzgünüm. Ama seni üzmek benim isteyeceğim en son şey. Kendime engel olamadım, sana karşı duramadım. Sonumuzun böyle olacağını biliyordum ama erteledim, görmezden geldim. Keşke sana istediğini verebilseydim, keşke seni mutlu edebilseydim.

Gitmesini istiyordum ama bir türlü gitmiyordu.

-Kapının önünde biri olacak sürekli, şoför ve araba da hazır. Ne istersen onlara söylemen yeter. Benimle konuşmana ya da beni görmene gerek yok. Onlar halledecekler her şeyi. Eğer beni görmek istersen bir telefonun yeter. İki elim kanda olsa gelirim. Ecelim burada beni bekliyor olsa koşa koşa gelirim.

Ve kapıyı açtı, içeri buz gibi hava doldu. Bir süre üşüdüm sonra birden soğuk hava kesildi. Başımı çevirdim, gitmişti. Yalnızdım.

(15 beğeni sonrasında yeni bölüm gelecektir, herkese iyi okumalar ♥️)

VİCDANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin